29 Nisan 2015 Çarşamba

29.04.2015

Babamın babasını(dedemi) sabaha karşı 04:00 da kaybettik.Çok sağlıklıydı, iyiydi, güçlüydü hiç 91 yaşında gibi durmuyordu. Bir sene önce kalp ameliyatı olmuştu ve sorunları düzelmişti.Daha yeni doktora gitmişti ve her şey yolunda denmişti.O yüzden bu ölüm bizim için beklenmedikti.

Her ölüm zor, her ölüm erken sonuçta her yaşta birinin eşi,babası, annesi,  oğlu ya da kızısınız.Allah rahmet eylesin , mekanı cennet olsun.

İçimde kocaman bir yumru var.

28 Nisan 2015 Salı

Çok hastayım


Hayat normal rutininden çıktı.Dört günlüğüne bile olsa İstanbula gidip gelmek , hemen akabinde hasta olmam, dişimdeki tellerin yarattığı rahatsız his vs derken bir türlü yazı yazacak gücü bulamıyorum kendimde.Oysa anlatacak ne çok şey var ve unutmadan yazmak için de sabırsızlanıyorum.Okuduğum kitaplar dahi anlatılmayı bekliyor!

Biraz iyileşeyim hemen geleceğim.Dün banyo yaptım ve sonrasında boğazımı sarıp erkenden uyudum.Öğlen de spora gittim demek ki bu akşam olmasa da yarın akşama iyileşmiş olurum.

Görüşmek üzere!

22 Nisan 2015 Çarşamba

Son günlerde:

Son günlerde olanları kısaca özetleyip kaçıyorum.Dört günlüğüne İstanbul'a gidiyoruz.Her yolculuk öncesi uzun uzun planlar yaparım ama bu sefer çok akışına bıraktım.Sadece kahvaltı ve yemekler için gidilecek yerleri ayarladım bir de bir günümüzü Duru için (daha çok benim için) Vialand'e ayırdım.

Hava da öyle kötü ki ne giysem bir türlü karar veremiyorum.Gönlümden geçen yarısı açık saks mavisi bir ayakkabı ve bileğin çok üstünde kırmızı bir pantolon ama o şekilde donacağımı düşünüyorum:) Bu durumda Converse giyeceğim mecburen. Ayakkabıya göre kıyafet belirleyenlerdenseniz benim ne çok zorlandığımı anlayabilirsiniz:P

Geçen haftanın önemli başlıklarını kısaca özetleyip valiz hazırlamaya koşmam lazım:

Kahvaltı sırasında kızımla bir kaç poz çektik.Ben hepsini çok sevdim.Makyajsız, gözlüklü halim ve masum kızım Duru:



Aşağıdaki sıradan fotoğraf benim için çok değerli.Akşam Murat'la ben tv izler, kitap okurken Duru'nun mutfağa geçtiğini ve bir takım tıkırtılar çıkardığını duydum.Ama gidip bakacak halim yoktu.Birazdan bir bardak içine çilekleri yıkamış üzerine tüp çikolatalardan sıkmış ve yanına da birer kase ceviz hazırlamış olarak geldi.Bir bana , bir babasına bir tane de kendine.Çilekleri al, yıka, bardakları indir, çikolataları hazırla, cevizi buzdolabından al, kaseleri çıkar.Zor bir şey ve bunu kendiliğinden düşünüp hazırlamasına ba-yıl-dım!
 
Hevesini kırmamak için tüm çileği yedim, cevizleri de yedim ama hepsini bitiremedim elbette üç beş tane de Duru zorla sokuşturdu ağzıma:) Mutfağın dağınıklığını bile zevkle topladım.



Bu da Duru'ya moral civcivlerinden biri.Üç taneydiler ikisi cumartesi günü kalanı da pazar günü kaybettik maalesef.Cumartesi eve geldiğimizde yere yatmış civcivlere bakan Duru "anne bir şey olmuş" diye bağırdı.Kızım daha önce ölen üç kuşumuz dolayısıyla tecrübeli tabi.Yere yatan gözü kapalı hayvanın iyi birşey olmadığını biliyor.

Biz Duru ile ağlarken Murat civcivleri çöpe attı.Kalan o tek civcive de gözümüz gibi baktık.Hatta anne sıcaklığını mı özlüyor diye düşünüp elime alıp sevdim, yem yedirdim.Ama pazar günü o da yerde yatıyordu.Bu sefer Duru'ya onun kaçtığını söyledik.Bir sevindi kaçmasına anlatamam.Kendini kurtarmıştır anne dedi durdu canım benim.

Bir daha Duru'ya kuş falan almayacağız, üzüntüsüne dayanamıyoruz çünkü.


Pazar günü üniversitenin arkasında çoktandır gitmediğimiz bir yere yemek yemeye gittik.Harika bir parkı olan bu yeri aslında çok seviyoruz.Ama fiyat yemek kalite oranı çok dengesiz.Dört tane sıradan köfte 25 TL mesela.Köfte başı fiyata bakar mısınız:) Yuh yani!

Ama işte "parkı çok güzel, ortam şahane, biz yemek yiyip çay içerken Duru gözümüzün önünde oynuyor" gibi nedenlerle dönem dönem gidip takıldığımız bir mekan.



Herkesi kocaman kocaman öpüyorum.İstanbul maceralarımı ınstagram hesabımdan takip edebilirsiniz.Takip etmeseniz de çok önemli değil çünkü sonrasında uzun uzun anlatırım muhtemelen:P

17 Nisan 2015 Cuma

Park park gezmeye başladık!


Havaların ısınmasıyla birlikte bizim park park gezmelerimiz de başladı.Akşam eve giriyorum bir on dakika sonra hazırlanıp çıkıyoruz.Hemen her gün farklı bir aktivite yapıyoruz.Bir gün evin yakınındaki zıp zıpa gidiyorsak bir diğer gün uzak parka gidiyoruz.Bir kaç gün önce de Pınar Mahallesindeki Engelsiz Parka gittik.Ben bu parkı çok seviyorum.





Parkın her yeri fotoğref çekmeye çok elverişli.Fotoğraf çekme işinin yaşamaya engel olmaması için bir kaç poz sonrasında makinayı kapatıyorum.Bu fotoğraflarda en hoşuma giden şey ise Duru'nun sakızı oldu:))

İki sakızı birleştirip çiğniyor sıpa:) Sakızı ağzından büyük:)




16 Nisan 2015 Perşembe

Dün


Dün kötü bir gündü.Bir hırsızlık olayı oldu evimizde.Temizliğe gelen hanım bakıcı teyzenin parasını çaldı ve yakalandı.İtiraf edene kadar oldukça zorladı, ben iş yerinden takip etim durumu ve inanın onun almadığına ben bile inanmıştım ki çözüldü ve parayı iade etti.Duru bu süreçte çok ekilendi, yavrum çok ağladı,çok korktu.

Murat Duru'ya moral olsun diye eve üç tane civciv getirdi.Üçü de simsiyah olan civcivler Duru'yu çok mutlu etti.Ölecekler diye aklı çıkıyor , üzerlerine titriyor.Civcivlerin büyüyüp tavuk olmaları da beni endişelendiriyor.Kim evinde üç tavuk bakar ki?! Biraz büyüdüklerinde Ekotepe'ye yollarız muhtemelen.Bakalım.

Akşam kayınvalidemleri yemeğe çağırmıştım.Menüm : Bulgur köfteli çorba, et sote, bulgur pilavı, zeytinyağlı pırasa, peynirli börek, brokoli salatası ve mevsim salatası şeklindeydi.Tatlı olarak da aşure yapmıştım.

Yemekten sonra sohbet ettik, civciv sevdik zaman nasıl geçti anlamadım.Kayınvalidemlerin dün akşam gelmiş olmaları da yaşananları unutturması açısından çok iyi oldu.

Yine de canım sıkkın tabi.

13 Nisan 2015 Pazartesi

Duruca



Akşam eve dönüyoruz arabadayız.Duru bana dönüp sordu:

-Anne dayımın düğününde ben gelinlik giyeceğim değil mi?

-Evet kızım.

-Düğün abi (damat) kim olacak?

-Dayın.

Sessizlik sonra fısıldayarak:

-Anne yani ben da.yımla mı evleneceğim?

Ben şok içinde:

- Hayır tabi ki! Dayın gelinle evlenecek.Sen sadece gelinlik giyeceksin o da istersen.Ben dayımın düğününde gelinlik giymiştim ve çok hoşuma gitmişti senin de hoşuna gider diye böyle düşündüm.

-Gelin kim peki?

-Henüz yok ama dayın biriyle tanışıp evlenmek istediğinde o kişi senin yengen ve düğündeki gelin olacak.

Bir süre düşündü sonra:

-Düğün bitince sen nereye gideceksin?

-Eve

-Babam?

-Eve

-Ben?

-Eve tabi ki.

Kuzum emin olmak istiyor.Düğünden sonra hala bizimle yaşayacak mı yaşamayacak mı:)))

Kardeşimin henüz bir sevgilisi bile yok ama biz onun düğünün için planlar yapıyoruz.Öylesine eğlencesine.Annem bana dayımın düğünün için yengemin gelinliğinin dikildiği moda evine küçük bir gelinlik diktirtmişti.O kadar sevinmiştim ki.Nişanda nişan elbisesi, düğünde gelinlikle koşturup durmuştum.

Kızım da prenses elbiselerine, gelinliklerine meraklı diye , hoşuna gitsin diye dayının düğününde sana da gelinlik diktiririz demiştim.Ki zaten evde babaannesinin aldığı bir gelinlik var, giyip duruyor.

Ben bu konuşmaları kızım üzerinde böyle bir etkisi olabileceğini hiç düşünmezdim.Cidden çok dikkat etmeme rağmen yavrum ne kadar endişelenmiş!

Hem çok güldüm hem de çok üzüldüm.Hoşuna gider diye söylediğim bir cümle onun küçük iç dünyasında ne büyük korkulara sebep olmuş.





Havadan sudan


*İş yerinde bir arkadaşım ufak tefek estetik müdahaleler yaptırıyor kendine.Ve gerçekten giderek güzelleşti.Geçen gün konuşurken insanlar vücutlarına dikkat ediyor ama yüzlerini ihmal ediyor gibi bir şeyler söyledi.Artık 30lardayız, dikkat etmeliyiz falan dedi.Ben de bir gaza geldim, bakım yapayım, elmacık kemiklerimi doldurtayım, yok göz altlarımı aldırtayım falan derken sonuçta yıllardır doğuştan iç kısımdan eğri olan ve nefes alamama sebep olan burun kemiğimi bile düzelttiremediğim aklıma geldi.Resmen konuşmamdan belli bir sorun olduğu ve ağzım açık uyuyorum ama dışardan bir yamukluk yok gibi durduğu için ameliyat falan olmuyorum.Bu ben dolgu yanak düşlüyorum öyle mi:))

Sonuçta bana en uygun bakımın/ değişikliğin gözlerimin üstüne kalıcı makyaj yaptırmak bir de ipek kirpik taktırmak olduğuna karar verdim.Yaşlılık psikolojisi demeyin ciddi ciddi aklıma yattı bu fikir.Bakalım.

*Haftasonu ev bakarak geçti.Aslında bir ev bulduk ve beğendik de.Hatta ben evi aklımda döşedim bile ama son anda bir takım pazarlıkta anlaşamama durumu oldu.Çok yakınız aslında birbirimize ama ortada buluşamayacağız gibi görünüyor.Bir kez daha bakalım diyoruz.

Duru'nun okul işi de aynen ev konusu gibi beklemede.İğrenç hissediyorum bu konuda da.

*Tüm bu arafta kalmaların arasında hayat devam ediyor.Kararsızlıklarla boğuşurken bir yandan deli gibi bir hızla kitap okuyor, kek pasta pişiriyor, evden atılacak eşyaları listeliyorum.

Şu hayatta en sevdiğim şeylerden biri evde ya da hayatımda fazla olan şeyleri birilerine vermektir.

Bir siyah pantolon almışsam evde duran bir siyah pantolon mutlaka gitmeli.Gidecek durumda siyah pantolon yoksa zaten neden siyah pantolon alayım di mi? Benim ortaokuldan kalma pantolonlarım, gömleklerim bu yüzden yok.Altı ay kullanmadığım her şeyi veririm."Dolapta beklesin ne olacak ki" diyemiyorum.Sanki her bir fazlalığı sırtımda taşıyor gibi hissediyorum.

Şimdi önümdeki ilk hedef oturma odasındaki koltukların altındaki ıvır zıvırlar, sonra Duru'nun oyuncakları,balkon dolabındaki kutuların içleri (ne var onlarda!?) ve en önemlisi Murat'ın kıyafetleri.

Evdeki birikimin başlıca sebebi olan kocamla en büyük tartışma konumuz bu "attın, atmadın" olayı.O bir kutuyu eve getirip bir yere koymayı ve unutmayı doğallaştırmış bir insan.Yıllar sonra kutu çürüyene kadar tekrar bakmasa bile biri(ben) el atıp "bu kutuda ne var?" dediğimde kaplan kesiliyor.Kutusunu savunmak için saldırıyor, suçluyor vs.O kutu hayatının amacı oluyor.Tabi ben bir şekilde kutudan kurtulduğumda bir süre sonra sakinleşip doğru olanı yaptığımı anlıyor.Bir sonraki kutuya kadar:))

Evde bir dolap var yemin ederim senelerdir kapağı açılmamış ama içerisi ağzına kadar Murat'ın eşyaları ile dolu.Nedir onlar, neden oradalar bilemiyorum.Hadi onların yeri var , hadi adamın özel hayatı diye müdahale etmiyorum ama bir taşınma durumunda o dolabı da yok edeceğim.Ben minimal bir insanım hayatta en sevdiğim kitaplarım bile zaman zaman beni rahatsız ediyor, en sevdiklerimi bile biriktiriyor olmaktan huzursuzum.Bir de kocama bakın:)

Fotoğraftaki gibi gülerek yazdım tüm satırları.Her zaman hayattaki en sorunlu anlara dahi gülerek bakabilecek bir ruh hali diliyorum kendime de bunu okuyan herkese de.Çünkü cidden sorun dediğimiz her şey aslında sonsuz bir evrendeki döngünün içinde anlamsız kalıyor.Allah sağlık versin, huzur versin gerisi boş.





10 Nisan 2015 Cuma

Pazar: Arkadaşlarla güzel! ve Cuma: İşte yeni haftasonu geldi bile:)



Pazar günü arkadaşlarla kahvaltıda buluştuk.Sultan ,Mehmet ve çocukları ile EkoTepe'ye gittik.Çok doğal bir çiftlik ortamında kahvaltı ve yemek yemek mümkün.Bir emeklilik hayalinin gerçeğe dönüşmesi hatta büyüyüp bir işe dönüşmesi burası.Biz çok seviyoruz, Duru da hem parkı hem de içinde bulunan hayvanlar sebebiyle bayılıyor.Tavşanlar, maymunlar, atlar, eşekler,inekler..

Ne yense sağlıklı olduğu için, çiftlikte yetiştiği için ben de çok mutlu oluyorum.

Bu gidişimizde maymunun yerinde olmadığını gördük.Duru çiftliğin sahibine "maymun nerde?" diye sorunca adamcağız bir süre düşündü ve "maymun bugün izinli" dedi.Ne şirin bir cevap! Maymunun öldüğünü ben sonra anlattım gerçi.Ama o anda Duru'ya bu şekilde söylemesi çok hoşuma gitti.

Kahvaltıdan sonra Mehmetlerle ev baktık.İki üç ev gezdik beraber sonra Mehmetlere gidip bir kahve içtik.Sonra Murat spora gitti bizi de eve bıraktı.Evde bir sürü iş yaptım.Duru'ya kemik suyuna çorba yaptım, artan kemik suyunu dondurucuya kaldırdım, sonra üstüne bir de sütlaç patlattım.Akşama da kısır yemek istiyorduk, malzemeleri hazırlarken Murat aradı.Gül Ablalarla balık yemeye gideceğimizi söyledi.

Hemen hazırlandım tabi! Bana sadece gezme diyin ayakkabım elimde kapıya dikilirim:) Balıkçıya biz önden gittik, meze siparişini verip beklemeye başladık.Aşağıdaki fotoğrafta Durumun göbeği ve bebeği de çıkmış:)






Güzeller güzeli Gül Ablam ve ben:



Duru tam bir fotoğraf tutkunu.Onun fotoğraflarını çekmek şu şahane pozları yüzünden tam bir zevk.Defne ise...hım... bir tane düzgün fotosu yok diyebilirim.Ne zaman foto çekecek olsam bir değişik yüz ifadesi yapıyor.Burada da suratı sallandırmış:)



Sonra makinamı Defne aldı ve bizi çekmeye başladı.İşte bunun adı da misilleme dostum:)


Neyse sonrasında da bu şahane pozu çekti Defne.Daha dün doğmuştu bu çocuk ne zaman büyüdü de fotoğraf çeker oldu !


Babalar ve Defne.


Son iki poz da Defneme ait.Birinde Duru diğerinde de Duruşun ayakkabıları.Ben her ikisini de çok sevdim.Mekan süslemeleri, çiğ balıklar gibi bir sürü fotoğraf daha çekmiş ama onları sildim:))





Ve işte yine bir cuma günü.Bu hafta çok yoğun geçti, bir gün izinliydim,işler yoğundu falan.Nasıl Cuma oldu anlamadım.

Bugün çok yakın bir arkadaşımın doğumgünü.Kutlamak için öğlen arası hep beraber yemeğe gideceğiz.En sevdiğim hamburgerciye:) Neyse ki iki marul arasına yaptıkları light burgerler var yoksa binbeşyüz kilo falan olurdum herhalde:)

Bu haftasonu yine ev bakma durumları olacak sanırım.Bir gaza geldik ki sormayın.Bir de yakın arkadaşlarımız da işin içine dahil olunca whatsapp dan yazışmalar, filan evi gördün mü, filan sitenin yüzme havuzu, ay giyinme odası falan diye diye iyice heveslendik.Bu hevesler özellikle bu aylarda çok sık geliyor bize sonra aman en güzeli bizim kendi evimiz diyor vazgeçiyoruz genelde:) Bakalım:)Duru ev bakmaya gideceğiz diyince gözlerini kocaman açıp 'hayııır' diye bağırıyor , ne kadar çok ev gezdiğimizi siz düşünün:))

Cuma link vermeden olmaz diye size çok eğlendiğim bir yazı ile veda ediyorum.İyi haftasonları!



Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..