17 Temmuz 2016 Pazar

Neler oluyor?


Böyle bir yazıya bu kadar içten güldüğümüz bir fotoğrafı koymak ne kadar doğru bilmiyorum. Ama kendime mutlu olduğum günler olduğunu ve yine olacağını da hatırlatmak istiyorum.

Hiç darbe görmedim ben. İki gün önce olana da darbe denir mi bilemedim.Annem "darbe olduğunda uyandığımızda her yerde askerler olduğunu görürdük, başbakan ve bakanlar bilinmeyen bir yere götürülmüş olurdu, kimsenin burnu bile kanamazdı" diyor. E dün akşam canlı yayında izlediğimiz neydi peki?

Asker çok mühimmiş gibi köprüleri tutmuş, nedense milletin meclisini bombalıyor, bütün bakanlar canlı yayında yorum yapıyor,halk tankların önüne atlamış, silahlı askerler sivil halka teslim oluyor, halk da onları öldürene kadar dövüyor.Nerden baksan elde kalıyor.Nerden baksan saçma.

Ölen herkese çok üzüldüm. Allah bu ülkenin hiç bir vatandaşını terör yüzünden öldürmesin inşallah.Çok bedel ödedik biz, çok üzüldük, üzülüyoruz.İnşallah artık düze çıkalım. Dış mihraklar elini çeksin üzerimizden. Bu dünyayı şekillendiren para babaları kendi derdine düşsün bizi unutsun inşallah.

Yapabildiğim tek şey işte böyle çingene duası etmek. Koca dünyada kapladığım yer, arz ettiğim önem açısından maksimum elimden gelen bu maalesef.

Kendi küçük dünyama dönersek balkon masasını boyamaya yolladım, ustaya hazır eve gelmişken yatak odası takımımı da gösterdim bana tüm takımı beyaza boyama bedeli olarak 1500 TL gibi bir fiyat verdi. Daha önceki ustaların söylediği verimli olmaz, zamanla rengini kusar falan demediler.Hatta balkon masasından daha kolay olacağını söylediler.Ben de taşındıktan sonra tüm takımı yollamaya karar verdim.Çünkü takımımı seviyorum, sonuçta babam aldığı için manevi olarak da değerli. Tek sorunum rengi. Koyu renk hem karanlık gösteriyor hem de çok toz tutuyor.

Evde şimdilik planladığımız tadilat bitmek üzere. Bu hafta taşınmaya çalışacağız inşallah. Bakalım.

Murat'a eve taşındıktan bir kaç ay sonra yapacağımı umduğum tadilatla ilgili ne kadar kararlı olduğumu da gösterdim. O da kabullendi sanki. Yine ara sıra "çok zor olacak" dese de o hayır diyip tavanlara çıkma durumu bitti.

Murat'ı bir şeye ikna etmek zaman alıyor. Ne önersem ilk başta mutlaka "hayır" diyor.Bazen yüreğim yetmiyor uğraşmaya ama bazı durumlarda popüler deyişle benim kırmızı çizgim.O durumda zaman ve emek harcıyorum.

Yani ben de arkadaşlarım gibi ona haber vermeden koltukları yollayıp yüz değiştirebilirim ya da toplantıdan eve döndüğünde mobilyaları beyaza boyanmış bulabilir. Sonuçta arabam ve param var. Ama ben hiç bir zaman emrivakilerden hoşlanmam. İsterim ki her şey gönül rızasıyla, mutlulukla olsun. Bittiğinde kimse üzülmesin, incinmesin.

Hahaha okuyunca tadilattan bahsettiğim anlaşılmıyor di mi:) Ama Murat'la evliliğimizde bir onun eşya biriktirme huyu iki tadilat karşıtlığı beni cidden yoran ve tartıştığımız iki ana konu.

Hayır tadilat konusunda da içimde biriken canavar giderek palazlanıyor. Mutfak ve salon yer değiştirdikten sonra salon koltuklarının yüzünü de değiştireyim diyorum:)) Bunu şimdilik sadece size söylüyorum ama şişt;)

Hala tadilat kelimesinden nefret gelmediyse ve ekrana kusmadıysanız başka konuya geçeceğimin müjdesini vereyim size:)

Bu ara hemen hiç kitap okuyamaz oldum. Örgü de örmek gelmiyor içimden. Ben de aralıksız bilgisayar oyunu oynuyor, instagrama falan giriyorum. Boşa geçen zaman ama demek bu dönem de buna ihtiyacım varmış diyorum. Şu bahsetmeyeceğimiz konuya (tadilat) kafa yorduğum için kitap okuyacak zihinsel yeterliğe sahip değilim sanırım. Kendime kalan zamanda hiç bir şey düşünmüyorum sanırım.

İnstagramda takılırken en çok Amerikalı hesapların dünyaya karşı ilgisizliği dikkatimi çekti. 11 Eylül saldırılarını hiç atlamıyorlar bir de ülkelerinde bir sorun varsa bahsediyorlar sadece. Fransa'da manyağın biri kamyonla kalabalığa dalmış, Hindistan'da lunaparkta bomba patlamış, Irak'ta yüzlerce kişi ölmüş, Ankara'da bomba patlamış hiiiiç umurlarında değil.

Ya bu her şeyden bu kadar uzak oluşları bir hoşuma gidiyor sormayın. Dünya sadece Amerikadan ibaret gibi yaşıyorlar. Ben kendi ülkeme üzülmeyi bıraksam diğer ülkelerdeki ölümlere üzülüyorum, hiç olmadı sokaktaki Suriyelilere kahroluyorum. Ya bu kadar üzüntüye can mı dayanır?

Sonuçta gezip eğlenirken bile içimde bir parça hep mutsuz, hep korkmuş, hep üzgün.

İşte  böyle. Siz neler yapıyorsunuz, neler düşünüyorsunuz anlatın da biraz kafamız dağılsın.



3 Temmuz 2016 Pazar

Planlar planlar

 
Bayram tatilini fırsat bilip yakınlarda bir otelde iki günlüğüne yer ayırttık. Duru havuza gireceği için çok heyecanlı. Kızım çok şükür benim gibi tammmm bir su kuşu.
 
Murat hiç havuz deniz sevmez. Güneş kreminin yapış yapışlığı, ıslanmak onun gibi bir aslanın zorla katlandığı şeyler. Suratı bir karış oturur havuzun kenarında:) Çocuğumuz yokken tüm günü havuzda tek başıma geçirirdim. Şimdi Duru havuzda bana arkadaş oluyor.Yuppi!
 
Zaten Murat genelde memnuniyetsiz , beğeni eşiği çok yüksek bir insan. Annem de tıpkı Murat gibidir(aslan burcu). Anneme ucuz bir hediye alsan hiç memnun olmaz bir de bunu belli eder:)
 
Murat da marka hediyelerden hoşlanır. Kıyafette Lacoste, ayakkabıda Camper. Çok şükür sevdiği markaları keşfettim de hediyelerim hep beğeniliyor;) Annemden antremanlı olduğum için olayı çabuk kavradım;)
 
Bu beğenmeme durumu gittiğimiz tatil yerlerinde de kendini gösterir. Ben Antalya otellerini sevmiyorum çünkü havası çok boğucu. Adana zaten yapış yapış neden gidip bir de daha yapış yapış bir havada kalmak için para vereyim? Ama elbette Antalya'da  oteller son derece lüks, yemekler muhteşem. Murat bu sebeple Antalyadaki otellerden çok memnun kalmıştır.
 
Son iki senedir asla Antalya'ya gitmem dedim. Akşam bir mini disco etkinliği oluyor beş dakika dışarıda duruyorsun saçların ıslak ıslak , ter içinde kalıyorsun.İçeri klimalı alana girince oh diyip nefes alıyorsun.
 
Ama Çeşme öyle mi? Deniz kenarı ve sıcak ama nem yok, serin rüzgar esiyor. İşte Çeşmedeki otellerde de Antalyadaki şaşaa yok tabi. Yemek menüleri daha mütevazi, oteller biraz eskice. Ama benim için hiç önemi yok. Sonuçta bir insanın açık havada, püfür püfür esen rüzgarda yediği yemeğin tadını ben hiç bir şeyde bulamıyorum.
 
Otele gidiyoruz Murat sanki İl Sağlık Müdürlüğünden denetime gelmiş. Yemekleri  havuzu, odayı herşeyi eleştiriyor. Hele bir de yanına kendi gibi bir huysuz bulmuşsa havuz başında saatlerce oteli çekiştiriyorlar:)
 
Aslında kendisi de daha mutlu ama içindeki aslan bunu söylemesine engel:)
 
Bir de Antalya otelleri Rus turist doluyken Çeşme Türk kadını kaynıyor. O po.p.olardaki selülitler, kısa bacaklar, koca göbekler yani ortak fiziksel özelliklerimizi diğer kadınlarda da görmek bir kadının rahat tatil yapması için önemli ayrıntılar bence. Ruslar beş çocuklu olmalarına rağmen model gibi tipler, pçop.olarında selülit yok gamze var,bacakları benim tüm boyum kadar, sarışın ve mavi gözlüler insan ister istemez kendini çirkin buluyor.Bir sen şişkoymuşsun, selülit dünyada bir sende varmış, dünyadaki tek çirkin senmişsin gibi oluyor.
 
Herkese iyi bayramlar diliyorum. Ben gidip valizimizi hazırlayayım. Siz bayramda neler yapacaksınız?
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

1 Temmuz 2016 Cuma

Yarım mutluluklar

İnsanın - en azından bazı insanların- mutlu olmaya utandığı günler yaşıyoruz. Her patlamadan sonra ciddi bir ümitsizliğe kapılıyorum, o kadar üzülüyorum ki televizyonu açmak, telefonla ilgilenmek,gazete okumak bile gelmiyor içimden. Ayda bir de patlama olduğu düşünülürse pek iç açıcı günler yaşamadığımız ortada. Ama bir yandan da evde 5,5 yaşında hayatının başında bir çocuk var. Mutsuzluğu hak etmeyen, neşeyle yaşaması gereken bir çocuk. Onun hatırına bir şey yokmuşçasına gezip, eğleniyoruz.

Ama eskisi gibi AVMlere gitmiyoruz mesela.İnternet alışverişine Murat da çok alıştı. Gerçi ben bir süredir kıyafet almayı da bıraktım. Elimdekilere idare edebiliyorum. Duruya da zaten Ankara'da toplu aldığım için AVMlere gitmemize gerek almıyor.Ankarada AVMlere gidiyoruz ama:)) O sayılmaz:P

Murat evde son hız tadilat yapıyor. Duvar falan ördürüyor. Onu bu duruma ikna edene kadar etmediğimiz kavga kalmadı. Biz şu andaki evimize taşındığımızda evi hiç sevmedim.İlk evimizi dört duvar kalacak şekilde yıkıp kendimiz yaptırmıştık. Açık renk modern bir mutfaktan venge(neredeyse siyaha çalan bir kahverengi) mutfağa taşınmak hiç hoş olmadı haliyle.. Evi almak için tonla para harcadığımız için "bir süre" idare ederim diye düşünmüş ve hiç tadilat yapmamıştım. Sadece parke ve bir kaç dolap yaptırmıştım.

Ama Murat meğer tadilat dendiğinde havalara sıçrayıp itiraz eden bir tipmiş. Bu on yıl içinde eve cam balkon dahi yaptıramadım nerde kaldı mutfağı değiştirmek. Ama her sene yeni bir planla gittim mutfakla oturma odasını değiştirelim, mutfağı yenileyelim vs. "Evin içindeyken tadilat olmaz, tadilat yaptıran kadar evi satarız" gibi argümanlarla savunuyordu kendisini.Ki ben pek kavga sevmeyen bir tip olduğumdan peki diyip geçtim. Ama bu yeni eve geçerken eve girdim ve kocaman bir yapılacaklar listesini Muratın eline tutuşturdum.

Tabi yine itiraz etti sümük. "Sıfır eve tadilat mı olurmuş.Gerekirse içindeyken yaparmışız." Ay ben buna bir sinirlendim bir sinirlendim.İçimde on yıldır tadilat bekleyen kadın böğürerek dışarı çıktı..İşte şimdi duvar ördürüyor.Bir de gelip istediğin her şeyi yaptım demiyor mu? Hey Allahım yarabbim.

Taşınmak için belli bir süremiz var, okul başlayana kadar taşınmış olalım istiyorum bir de bu kadar büyük çaplı bir tadilat ekonomik olarak çok sarsıcı olacak.Yoksa ben salonla mutfağın yerini değiştirmek istiyordum. Zira içmimar evi öyle bir tasarlamış ki.Mutfak dolapları mesela tavana kadar değil. E o zaman üstü devamlı toz olacak demektir.O tozu her hafta tezgaha çıkıp silecek miyiz?

Tavana kadar gelmeyen ama upuzun bir mutfak sonunda da tezgahın devamı televizyonluk. Bu şahaserden geçen yazıda da bahsetmiştim ve doğal olarak gözünüzde canlandıramamıştınız. Dün gittiğimde sizin için bir fotoğraf çektim:

 
Aspiratörün bittiği yerde mutfak bitiyor bakın tezgah da bir tık aşağı inmiş işte orası televizyonluk. Gel de ağlama.Gel de bu mimarı bulup sıkı bir tekmeleme. Mimar bu ne?
 
Mimarın bir de kadın olması işin vahametini arttırıyor. Nasıl bir kadın böyle bir saçma mutfak dizayn eder? Oturma odası dediği kısım koltukları  koyunca nasıl olacak? Ay düşündükçe içime fenalıklar geliyor.
 
Of of. Neyse işte kendime göre bir takvim belirledim. Beşinci yılda salon mobilyasını bir kenara taşıyacağım. Mutfağı salonun köşesine taşıyacağım. Şöyle köşe dönen belki daha küçük ama işlevsel bir mutfak. Salonun bölümü de oturma odası olacak. Salon mutfak ve oturma odası olarak iki kareye dönüşecek. Şimdiki upuzun mutfak da sökülecek ve oda salona dönüşecek. Bu beş yıl içinde bir kenara para atacağım,Muratın başının etin yiyeceğim, usta bulacağım filan. Bakın şimdiden mutfak fikirleri bakınmaya başladım bile:
 
 
 


 


Hep böyle küçük dertlerimiz olsun, Allah beterinden korusun. İnsan kendi derdini yazarken bile utanıyor.



Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..