diyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
diyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Eylül 2015 Cuma

Beslenme üzerine {upuzun} bir yazı

 
 
Bu diyete ilk başladığımda babam yediklerime bakmış ve "bu kadar yiyerek zayıflayacaksın ha" diye dalga geçmişti benimle.Başladığım noktadan 11 kilo daha zayıfım!  Ki araya bir hamilelik dönemi de girdiğini düşünürsek ciddi anlamda kilo verdim.
 
Hamilelikten önce 9-10 kilo vermiştim.55-56 kilo ile hamile kaldım.Hamileliğimin ilk üç ayında kusa kusa 6 kilo verdim sonra da 12 kilo aldım ama toplamda 6 kilo almış oldum.Tabi bu veriler hep o lanet olası bozuk tartıyla yapılan ölçümler.Ben evde tartılıyorum diye doktorum her seferinde tartmadı beni:)
 
Hamilelik kilolarımı da  fazlasıyla verdim.Nereden baksan yıllar içinde 20 kilo vermişim.Tüm bu süreçte en ufak bir deformasyon da olmadı.
 
Hamileyken bu şekilde beslenmedim ünite saymadım zaten çok bulantım oluyordu ve doğumdan bir gece öncesine kadar kusuyordum.Emzirme dönemi de karbonhidrat saymadım.Yaklaşık 2 sene de (26 ay) emzirdim.
 
Ki son yıllarda özellikle haftasonları gerçekten abartıyorum.Ama sonuçta bu karbonhidrat meselesi o kadar kafama yazılmış ki bal yediysem reçel yemiyorum, sıkma yediysem ekmek yemiyorum. Ya da kahvaltıda ortalığı dağıttıysam akşam balık salata yiyorum.
 
Geçen yazıda bahsettiğim mucize liste işte  BURADA var.BU listede yine karbonhidrat değerleri üzerinden.Besinlerin kalori değerleri ile karbonhidrat değerleri birbirinden ne kadar farklı görüyorsunuz.
 
Kutulu ürünlerde de bir besin değerleri listesi oluyor.Her ürünün kalorisi, protein içeriği ve karbonhidrat içeriği bellidir.Bu durumda bakmanız gereken yer yine karbonhidrat değeri. Karbonhidrat değeri= ünite
 
Kilo vermek için yediğiniz ürünlerin toplam karbonhidrat değeri 40 üniteyi/puanı  geçmeyecek.
 
Size örnek bir menü ile durumu açıklayayım:
 
Sabah kahvaltıda istediğiniz kadar beyaz peynir ve yumurta yiyebilirsiniz.Salam, sosis, sucuk da yine oldukça düşük karbonhidrat değeri olan ürünler.Ama bal, reçel ve ekmek yok.Yine domates, maydonoz ve salatalık da sınırlı ölçüde yiyebilirsiniz.
 
Ben haftaiçi ünite değerimi olabildiğince düşük tutuyorum.Neredeyse eve gidene kadar 0 ünite besleniyorum.
 
Sabah kahvaltıda sadece peynir yiyorum mesela.Ya da sadece yumurta.Ama peynir , yumurta ve bir domates(6 ünite) bir de salatalık(4 ünite) yeseydim toplam 10 ünite almış olurdum.Ya da salatalık yerine 20 tane yeşil zeytin(4 ünite) yerdim.
 
Öğlen yemekte etli bir yemek seçiyorum.Et sote olabilir mesela ya da biftek,sade döner ya da tavuk ama dışı galeta ununa bulanmamış sade olacak.Sonuçta öğleni de ünitesiz geçiriyorum.Ama tabi tavuğun, dönerin bir sınırı yok.Yani patlayana kadar diye tabir ettiğimiz şekilde yiyebilirsiniz.Ama proteinler o kadar  uzun süreli  tutuyor ki insanı bir porsiyonu geçmemenizi öneririm.
 
Akşam olduğundaysa mesela etli yeşil fasulye yiyorum.Fasulyenin bir porsiyonu 7 ünite.Bir porsiyon yaklaşık 4 kaşık oluyor.Ama bu diyetin güzelliği şu ki et bu değere dahil değil.Yani 4 kaşık yeşil fasulye bol etliyse kocaman bir tabak yeşil fasulyeniz oluyor.Ya da 8 kaşık yiyin 14 ünite olsun.10 da sabah almıştınız işte size 24 ünite.
 
Akşam bir de mandalina yiyin mesela 9 ünite 33 ünite ile günü kapatabilirsiniz.Yatana kadar bol peynir, salam, sosis yiyebileceğinizi de unutmayın:)
 
Bu diyette kuru bakliyatlar, ekmek, şekerli gıdalar neredeyse yok.Elbette ünitesini ayarlayabiliyorsanız yiyin.Sabah ve öğleni 0 tutup akşam biraz kuru fasulye yiyebilirsiniz gibi.
 
Gelelim püf noktalarına.Uzun yıllardır bu listeyi baz alan bir kişi olarak kuru soğan ve marula dikkatinizi çekmek isterim.1 kuru soğan 10 ünite yani salata yaparken 1 tanesi 1 ünite olan yeşil soğanı tercih etmelisiniz.Marulun tümü 8 ünite.Yani bol marullu bir salata oldukça düşük üniteli oluyor.Ve çok da tok tutar üstelik bağırsakları çalıştırır.Kuru soğan out marul in :)
 
Köfte yaparken içine koyduğunuz soğanı da hesaba katın ve ekmek mümkünse koymayın.Koyacaksanız da hesaplamayı unutmayın.
 
En önemlisi küp şeker.Tek bir küp şeker 12 ünite.Yani çayınızı kesinlikle şekersiz içmeniz gerekiyor.
 
Zaten düşünürseniz 1 kesme şeker bir dilim köy ekmeğine denk.İkisi de 12 ünite peki siz bu durumda hangisini tercih edersiniz? Aynı şekilde 1 kesme şeker yerine 1 şeftali yenebilir mesela.
 
Bu beslenme şekli insanı kesinlikle sağlıklı karbonhidratlara yöneltiyor.Zaten sınırlı olan hakkınızı yeşil fasulyeden, meyveden yana kullanıyorsunuz.Ve rafine şeker yemediğiniz için bir elma bile o kadar tatlı geliyor ki zamanla tümünü bitiremeyebiliyorsunuz.
 
Peynir, yumurta, et, tavuk , salam, sosis gibi besinler sınırsız tüketilebildiği için de asla aç kalmıyorsunuz.Yemekteki sebzeyi az yemiş olduğunuz için aç hissetseniz bile üstüne bir koca dilim peynir yiyebilirsiniz.
 
Ya da diyelim o günkü yemek size çok da uymuyor ama çocuğunuz için o yemeğin de pişmesi gerekiyor (mesela havuçlu, patatesli bezelye yemeği) o durumda bol marullu bir salata yapıyorum üzerine de sosis, ya da bir parça biftek hatta peynir ekliyorum.
 
Diyette yağ sınırı yok.Yağ da 0 ünite! Yağ almaya devam edebilirsiniz bu yüzden tatsız tuzsuz light peynirlere mahkum değilsiniz:) Ama mesela salataya yağ eklerken ben yine de daha az koydum.
 
Bu diyette mayonez ketçaptan daha masum!
 
Sabah: peynir, yumurta
 Öğlen :et ya da tavuk yanına bol marullu salata
 Akşam :bol etli sebze yemeği
 
Yatana kadar peynir ve bir meyve zaten klasik diyetlerden çok da farklı değil:)
 
Yoğurdun da ünite değeri yüksek sayılır.Yoğurdu protein kabul edip 0 ünite değerli olduğu yanılgısına düşmeyin lütfen. Ben et yemeklerinin üzerine tat vermesi için bir iki kaşık yoğurt ekliyorum.Demirle ilgili bir sorunum yok ama siz kansızsanız yoğurdunuzu ayrı yiyebilirsiniz.
 
Mesela hamburgere bayılıyorum. Klasik hamburgerimi ekmek yerine marul yapraklarıyla yiyorum.Şimdi o kadar benimsedim ki bu diyeti kesinlikle ekmekle yiyemiyorum.Onun yerine 10 tane patates kızartması yiyorum mesela o da 20 ünite ,hamburgerin içindeki domates, soğan,sos falan da saysam 25 üniteye çok sevdiğim şeyleri yiyorum.
 
Yediğiniz her şeyi yazmanızı tavsiye ederim.Yazdığınız zaman ne çok şey yediğinizi görecek ve ünite atlamamış olacaksınız.İlk bir ayda dört kilo vereceğinizi neredeyse garanti ediyorum.Ben diyete başladığım ilk iki haftada vermiştim dört kiloyu:)
 
Acil durum bittikten sonra da haftasonları abartmadan yiyerek zamana yayarak kilo verebilirsiniz.Kilo verme işi bittikten sonra da günde 60 ünite karbonhidrat alarak kilonuzu koruyabilirsiniz.Zaten zamanla rafine şekerden o kadar uzaklaşıyorsunuz ki çayınıza şeker atmak aklınıza bile gelmiyor.Besinlerin doğal tatlarını almaya başlıyorsunuz, yediğiniz bir güveç yemeği içindeki patatesiyle, patlıcanıyla size şölen yaşatıyor:)
 
Ben haftada iki gün spor yapıyorum.Haftaiçi neredeyse 30 üniteyi geçmiyorum ve buna rağmen o son beş kiloyu bir türlü atamıyordum.Haftasonları diyeti tamamen bozmama bağlıyordum bu durumu ama meğer tartım bozukmuş!
 
Ankara'ya gidiyorum annemde bir hafta kalıyorum ama aklıma yazılı düzenin dışına çok az çıkıyorum bir geliyorum 2 kilo almışım.Tartılıyorum 58, anneme gidiyorum  tartılıyorum 56 eve geri geliyorum 59! Bir moral bozukluğu, haydi yine sıkı tut sonuçta verdiğim sadece bir kaç gram oluyordu.Tüm bu moral bozukluğuna rağmen beslenme şeklimi değiştirmek, diğer diyetleri denemek aklımdan geçmedi.
 
Yağ sınırı olan bir diyette mesela nasıl dışarda yemek yiyeceksin? Hangi lokanta tek kaşık yağla yemek yapıyor? Ben sadece akşamları evde yiyebiliyorum, evden yemek getirmek de çok uzun süreli bir çözüm değil.Bu sebeple kilo veremediğimi sandığım dönemlerde bile bu beslenme şeklimi değiştirmedim.
 
İşimi kolaylaştırmak için pirzolaları, tavuk butları, ekmeksiz hazırlanmış köfteleri pişmiş olarak dondurucuda tuttum.Gözüm döndüğünde hemen indirip sadece ısıtarak yemeye hazır olmaları sayesinde elim pilava,  ekmeğe, poğaçaya gitmedi.
 
Sosis , salam gibi ürünleri katkı maddelerinden dolayı çok tercih etmedim ama yine de kimi zaman hayat kurtardıklarını kabul etmek lazım:) Çayın yanında kocam bisküvit açıyordu ben pastırma yiyordum:)
 
Tartım değiştikten sonra diyetin etkilerini daha net görüyorum.Dün mesela tartıldığımda 53 kiloydum:) Bu kadar hızla, aç kalmadan ve yağdan kilo vermek de motivasyonu arttırıyor.
 
Tüm bu yazdıklarım bana uyan, bende işe yarayan bilgiler.Sizin özel bir durumunuz varsa, protein alımını abartacak ya da karbonhidratları ölümüne kesecek olursanız bir takım sorunlar yaşayabilirsiniz.Doktorunuzla görüşün, danışın, sorun soruşturun.Bir insan olduğunuzu, ölebileceğinizi de lütfen göz ardı etmeyin.
 
Sorularınız varsa yorum bölümüne beklerim;)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

10 Aralık 2014 Çarşamba

Spor



Yaklaşık bir yıldır düzenli haftada iki gün spor yapıyorum.İş yerinden arkadaşlarım sayesinde öğlen araları bosuya giderek başladım.Sonra reformer pilates, daha sonra fitintime ve reformera dönüş şeklinde öğlen arası iş yerine yakın çeşitli spor merkezlerine gidiyorum.

İlk başta beş kişilik bir gruptuk, sonra grup dağıldı ben de Ayşe ve Aslı ile üçlü olarak reformera başladım, Sezoşla fitintime ve Sezoşla reformer olarak devam ediyorum.Sezoş çok ciddi bir sporcu olduğu için diğer herkes bir şekilde sporu bıraksa da o devam ediyor.Ve tabi ben de onunla devam ediyorum:)

Hem normal hayatımı etkilemiyor, kızımdan zaman çalmamış oluyorum, hem kendime vakit ayırdığım için iyi hissediyorum.

Spora ilk başladığımda işyerinde bir arkadaş kaza geçirdiğimi düşünmüştü.Öyle hamlamışım ki yan yan yürüyordum, her adımda inliyordum:))

Kesinlikle henüz istediğim kadar fit değilim ama kilo vermediğim {veremediğim} halde yaklaşık bir beden daraldım.Bunun dışında daha dik duruyorum mesela.Annemin uzun bir aradan sonra beni gördüğünde farkedeceği kadar değiştim."Ne yapıyorsan devam et kızım" dedi:)

Spor yapacakların en çok dikkat etmesi gereken kesinlikle spor yaptıran eğitmen.Ben hep "çok iyi" hocalarla çalıştım.Hiç bir sakatlanma yaşamadığım gibi hamlama durumunda bile ertesi gün yaptırdıkları hareketlerle beni çok rahatlattılar.Kendimi güvende hissediyorum.

Arada sırada farklı sporlar da deniyoruz.Bu fotoğraflar da bir antigravity yoga gününden.Çok yorucu ama eğlenceli bir spor ! Bloga tepetaklak fotoğraflarımı da koymamış olmayayım:)




1 Ekim 2014 Çarşamba

Konu diyet yapmaya bağlanıyor, yine!


Cumartesi dışarı çıkarken aşağıda kızımla bir fotoğraf çektirmeye niyetlenmiştim.Site bahçesinde fotoğrafımızı çeken kocam "herkes bize gülüyordur" dese de aldırmadım ve bir sürü fotoğraf çektirdik.

Yeni saçımdan çok memnunum.Yıkayıp çıkıyorum.Sabahları taramadan bile işe gittiğim oluyor.Bir arkadaşımız vardı,kısa saçlı, bir gün saçı çok değişik bir model geldi.Çok yakışmış dediğimizde bir süre duraladı ve dedi ki "sabah uyandım aldığı şekli çok beğendim, sprey sıktım ve geldim":) Aynı ben diyebilirim:)

İki gündür yaptığım keklerin içi pişmemiş çıkıyor fırından.Çok üzgünüm.Pudingli kek diye bir kek denedim, çok güzel oldu gibi ama hafif(!) çiğ olduğundan emin olamadım:) Kek yapma motivasyonum çok düştü.Kurabiyeye yönelmeye karar verdim.Bir arkadaşım krem şantili bir kurabiyeden bahsetti ama bakıcı teyzemiz de son yaptığım kurabiyeye bayıldığını söyledi.Kararsızım.

Bütün bu ıvır zıvırı kızım ve ben yemiyoruz kocam ve bakıcı teyzemiz hallediyorlar sağolsun:)

Bir kaç gün önce il dışında görevliydim.İşimizi bitirdikten sonra iş arkadaşımla yemek yemeye gittik.Aslında bu bizim için bir tür ritüel oldu.Hep aynı yere gidip aynı şeyi yiyoruz.Betül Cafe'de içli köfte:))

Yemekten sonra alışveriş yapmak için o şehirdeki Park Bravo mağazasına gittik.Adana'da da var Park Bravo ama bu Park Bravo mağazasında çalışan bir görevli var, bayılıyoruz.İnsanı bunaltmadan yardımcı oluyor.Kesimi çok güzel diye bir pantolon getiriyor mesela, askıda görsem dönüp ikinci kez bakmam,üzerime bir giyiyorum cuk oturuyor.Sanki benim için dikilmiş.Sonuçta üç pantolon aldım:) İki eteğe hayır demeyi başardığım için çok mutluyum:P Çoktandır internet harici alışveriş yapmamıştım, aldıklarımı evde denemeden askıya asmak çok garip hissettirdi:)

Yazıda iş arkadaşım diye bahsi geçiyor ama Zeynep Abla benim için çok çok değerlidir.Yıllardır birlikte çalışıyoruz beni hiç kırmamıştır.Kimseyi de kırdığını görmedim.Hep kibar, hep neşeli, hep zarif.Bu son dönemde sigarayı bıraktı.Ki sigarayı çok severek içen bir fanatikti.Bu süreçte artık canının sigara istemediği bir dönemde ama ne yazık ki yaklaşık yedi kilo aldı.

Alışverişe gittiğimizde hiç bir şey alamadı.Eski bedeninde ne denediyse olmadı. Giydiklerini yakıştıramadı.Alışverişten sonra diyet yapmak için çok motive bir ruh halindeydi.Onda kendimi gördüm.Her alışveriş denemesi sonrası çok motive bir şekilde diyete başlardım:))

Şu sıralar tekrar 56 kilolardayım ama haftada iki gün spor yaptığım için kendimi daha sıkı buluyorum.36 bedenim hem de gerçekten.Yani önceden de 36 beden giyiyordum ama sağdan soldan sıkıştırılmış bir 36 beden.Aslında 38 bedenken 36 beden giyiyorum:)

Annemle gezerken bir keresinde "Hiç 40 beden üstü olmadım neyse ki" dediğimde annem gülmekten yerlere yatmış " Önü kapanmayan ceketler giyiyor ama illa 38 beden alıyordun" dedi:)Asla 42 beden bir kıyafet almadım.Bu da benim zayıflama motivasyonumdu:) Hayatımda en şişman olduğum dönem 65 kiloydum.Hamileyken bile bu kilonun üzerine çıkmadım.Boyum da 163.Ama yıllardır istediğim kadar fit değilim ne yazık ki.

Ünlü düşünür Kate Moss der ki "Hiç bir şey sıskalık kadar zevk vermez" :)) Bu kadar sığ da değilim çok şükür ama çok motive bir şekilde kilo vermeye , sıkılaşmaya çalışıyorum.Çok düzenli spor yapıyorum.Her fırsatta yürüyorum, evde fırsat bulduğumda bir saat kadar bisiklete biniyorum.Ara sıra protein ağırlıklı besleniyorum, daha uzun süreli de bir az yeme diyeti yapıyorum.Az yemek bir yaşam stili olsun istiyorum aslında ama o kadar pisboğazım ki:)

Eskiden giyemediklerim motive ederdi beni şimdi çok şükür giyebildiklerimle motive oluyorum.

Geçen yazıda Bahar yorumlarda beni hamile sanmıştı (hem de 5-6 aylık filan-ühü) o yüzden bir sürü yandan da fotoğraf çektirdim.Yine hamileymişim gibi duruyor ama en azından 5 aylık diyemeyiz çok çok 2 aylık :D



19 Ağustos 2014 Salı

Gündemden..



Aslında bir Amsterdam yazısı olmalıydı bu ama o kadar çok fotoğrafı ayıklamak, yazıya dökmek şu aşamada bana biraz zor geliyor açıkçası.Dün akşam babaanne ve dedemiz ile birlikteydik, yaklaşık bir haftadır görüşemiyorduk ve elbette birbirimizi özlemiştik.Bu akşam da çok eski arkadaşlarımızla dışarı çıkacağız.En iyisi fotoğrafları flash diske aktarıp iş yerinde öğlen arası yazı hazırlamak sanırım:)

E Amsterdam yazısı yazamıyorum ama yazmak istediğim de bir sürü şey var.Ben de araya bir gündem yazısı oturtayım istedim.

A cup of Jo blogumda linki olan , takip ettiğim ve sevdiğim bir blog.Farklı ülkelerde çocuk yetiştiren Amerikalı annelerin hazırladığı her birinde farklı bir ülkenin Amerikalı anne tarafından kendisine farklı gelen yönleriyle tanıtıldığı bir yazı dizisi var ;"Surprising things about parenting in.." Bu bölümü çok seviyorum, farklı kültürler çok ilgimi çekiyor.

Dün Joanna'nın sayfasını açtığımda bu kez Amerikalı bir annenin Türkiye'de çocuk yetiştirmek hakkında yazdığını görünce çok şaşırdım.Hemen yazıyı okumaya başladım ama açıkçası biraz da korkarak.Ülkem ve insanlarım hakkında acımasız bir yorum yapıldıysa çok üzülürüm çünkü.

Neyse ki yazı umduğumdan bile güzel.Amerikalı anne Türkiye'yi çok güzel anlatmış.İnsanlarımız da aileye cidden çok iyi davranmış,çok şükür.Yağmurda ıslandıkları bir gün yanlarına şemsiyesiyle yaklaşan bir adam gidecekleri yere kadar şemsiyeyi babasının kucağındaki bebeğin üzerine tutmuş mesela, yemek yedikleri restoranda çocukları sabırsızlanıp huzursuzlandığında gelen bir garson bebeği kucağına alıp gezdirmiş onlar da yemeklerini huzur içinde bitirebilmişler.Herkesin bebekleri ne kadar çok sevdiğini, maşallah dediğini anlatıp İstanbul'un en güzel yanının insanları olduğunu söylemişler:))

Oyun parklarını yanındaki spor aletleri garip gelmiş ki bana da ilk başlarda garip gelmişti şimdi normal buluyorum.Onlar yazınca bir zamanlar garipsediğimi hatırladım:))Atatürk'ten ve onu ne kadar çok seviyor olduğumuzdan bahsetmişler:) Yemeklerin ne muhteşem olduğunu yazmışlar, kahvaltı çeşitlerinin bolluğundan, çay içme alışkanlığımızdan, kaymaktan bahsetmişler.

Yorumlarda da hemen herkes ülkemizi ve insanlarımızı çok sevdiğinden mutlaka gelmek istediğini söylemiş.Öyle ki iki gündür yazıyı okudukça gözlerim doluyor.Sulugözün önde gideniyimdir {gizli sulugöz ama}, duygusallığım özellikle ülkem ve insanlarımla ilgili tavan yapmıştır ama bu yazının beni bu kadar etkilemesi beni bile şaşırttı:)))

Yazının tamamı için buraya tıklayabilirsiniz. Yazının altında yorum yapmış olduğumu görmek kimseyi şaşırtmasın :P

İkinci gündem maddemiz de Buse Terim. Eski okurlarım ne denli bir magazin meraklısı olduğumu bilir. Annem ve ben bu ülkede olup biten her şeyi çok sıkı takip ederiz.Sosyete camiasından , şarkıcılara kadar çok geniş bir yelpazede hem de. Magazini takip etmenin pek de havalı bir durum olmadığını biliyorum ama hayat başka insanların ne düşündüğünü önemseyemeyeceğim kadar kısa:)

Neyse işte magazin canavarı ben Buse Terim'i de takip ediyorum elbette.Yaşının çok küçük olması sebebiyle yaptığı saçma röportajları, instagram hesabında yazdığı komik yorumları falan çok da önemsemiyorum açıkçası.İşim dediği moda işinde de çok başarısız olduğunu düşünüyorum ama kendine ait bir işi olması için çabaladığını görüyor ve takdir ediyorum.Hepimiz hayatın bir ucundan tutmuş gidiyoruz işte.

Çok da önemsemediğim biri olduğu halde dün gazetelerde yayınlanan bu kızcağızın mayolu fotoğraflarını ve gazetecinin habere kattığı yorumu görmek beni çok üzdü.

Kadınların bu her daim güzel, her daim ince olmasını bekleyen saçma zihniyetten çok sıkıldım! Göbeklerini pantolon kemeri üzerinden sarkıtan erkeklerin "selüliti var, basenli, ay çok kilo almış, doğum kilolarını veremediği görüldü" şeklindeki haberleri ve insanlarda oluşturdukları algı beni çok rahatsız ediyor.

Güzellik sadece bacak, kalça, popo değil ki.Güzellik sadece zayıflık değil ki.Bakın eski resimlere ressamların resmettiği kadınlar bayağı etli butlu tipler.Eskiden güzel olan oymuş çünkü.Güzel olan hala güzeldir , güzellik değişmez algısı değişir.Neyi güzel bulduğumu değişir ama bu gerçek güzelliği değiştirmez.

Bir gülüş, mutlulukla parlayan bir cilt, neşeli bakan gözler, güzel şeyler söyleyen bir ağız güzeldir.Buse Terim'in bu habere yaptığı şu yorumu da çok beğendim :

"Şükürler olsun ki sağlığım ve huzurum yerinde.. Bana bugun yapilan tum o yorumlari ve yapanlari Allah'a havale ediyorum. Ben insanim, istedigim zaman kilo alirim, istedigim zaman veririm bu kendimden baska hic kimseyi ilgilendirmez. Ayrica ben manken degilim, vucudumla para kazanmiyorum. Insanlarin hayatlarinda bazi donemler olur kilo alirlar veya verirler.. Bunun hesabini veya sebeplerinin hesabini da kimse kimseye vermek zorunda degil aynada gordugunuz kendinizden baska. Bu her insana yapistirilan "kilolu", "zayif", "kilo almis, vermis" sifatlarindan buna gore yapilan yorumlardan ve insanlarin uzerinde bu konudan dolayi yaratilan bu baskiyla insanlari hastaliga kadar surukleyen bu nefret dolu kemiklesmis algidan nefret ediyorum. Ben aynaya baktigimda o yorum yapanlarin gordugu kadin olmadigimi biliyorum. Ve beni her zaman elimden tutan ve bana kendimi "kadin" gibi hissettiren bir adam var hayatimda. Ben bugun yine buna, benligime ve hayatta sahip olduklarima sukrettim. Gerisine de guldum gectim. Sizde oyle yapin"

Bu konuda bir anne olarak çok hassasım.Hayattaki en güzel şeylerden biri yemek yemek.Bunu bir vicdan azabına çevirmeden ama sağlığımızı bozacak kadar da abartmadan her şeyden yiyebilmek önemli.Bu haberler ve yorumlar yüzünden hasta olan o kadar çok genç var ki! Ben bile koca kadınım yıllardır beş kilo vermeye çalışıyorum :P Şu anda bile rejimdeyim:)))






Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..