21 Ağustos 2014 Perşembe

Amsterdam (nihayet)


Hala fotoğraf ayıklayamadım ama telefonla çekilen bir kaç fotoğrafla bir başlangıç yapmak istedim.Heykel ineğin üzerinde "Lütfen ineğin üzerine oturmayın" yazıyor olması bana çok komik geldi.İnsan her yerde insan işte:)) Ve daha da komiği o yazıyı görmeden önce Duruşu ineğin üzerine oturtup fotoğraf çekmeyi düşünmüştüm:))

Bu sene yeşil pasaport aldık biz.Yuppi.Bunu kutlamak için de hemen bir Amsterdam gezisi ayarladık.Çok aceleye geldi, uçak bileti, otel falan çok da ucuz olmadı,ilk kez tursuz falan yurtdışına çıktığımız için biraz acemilik oldu, THY sağolsun bebek arabamızı iki gün sonra bulup getirdi ama tüm bu aksiliklere rağmen sonuçta dönüp baktığımda beni gülümseten çok güzel bir altı gün oldu diyorum.

Öncelikle herhangi bir turla değil de kendimiz gideceğimiz için çok sıkı bir ön araştırma sürecine girdim.Bir sürü blogdan Amsterdam hakkında bilgi topladım, internetteki haritalardan ne nerede öğrenmeye çalıştım, yemek kültürleri, neler alınır, nereler gezilir çok sıkı notlar çıkardım.Mesela  bu blog bana içerden haberler verdi.Ne beklemem gerektiğini, bir Türk'ün gözüyle anlattığı için çok sevdim.

Bu, bu , bu  ve bu bloglar da bana çok yardımcı oldu.Sonuçta bu kadar çok sonuç Amsterdam'a ne çok giden kişi olduğunu da gösterdi bana.Demek ki rotamız doğru diye düşündüm:)

Tüm bu bloglardaki bilgileri " yemek, hediyelik, gezilecek yerler" gibi kategorize ederek bir word dosyasında topladım.Sonra gezilecek yerleri harita üzerinde çalışmaya başladım.Gün gün nereye gideceğimizi belirledim.Gidilecek yeri belirledikten sonra nerede yemek yenecek, yakınlarda önerilen bir mekan var mı gibi ayrıntılara da haritada çalıştım.Otelimizin yerini haritada belirledim, oetele yakın yemek yenebilecek yerler, havaalanından otele nasıl ulaşılacak gibi ayrıntıları da unutmadım.

Daha önce Duru yokken yurt dışına çıktığımızda yemekle ilgili çok sorun yaşamıştık.Ciddi ciddi aç dönmüştük hatta.{Helal et meselesini önemsediğimiz için} Okuduğum bloglarda bu konuda bir bilgi bulamadım o yüzden de öğlen ve akşam için bir Türk lokantası ayarlamaya çalıştım.

Yemekle ilgili  sorun çıkarsa hiç değilse kahvaltımız sağlam olsun mantığıyla sabah kahvaltısını otelden ayarladık.Duru sabahları mis gibi kızarmış ekmek üzeri tereyağı, süt, peynir ve yumurtadan oluşan kahvaltısını yapıyordu.Annesi de pankek üzerine maple şurup :P

Öğlen ve akşamları da dört peynirli pizza, vejeteryan pizza,margarita pizza gibi bir sürü pizza seçeneğimiz oldu.Bir New York Pizza vardı sayın okur pizzaların  tadı hala damağımda.

Duru asla pizza yemedi {mümkün mertebe fast food a alışmasın diye uğraşıyorum} ama sokakta satılan muhteşem patates kızartmaları {fast food sayılmaz}, her sokakta bir tane bulunan helal yemek satan lokantalardaki mercimek çorbaları,  tavuklu çorba gibi seçeneklerle kızımız da hiç aç kalmadı.

Pankekler, taze hazırlanan nutellalı krepler de işin zevkli yanıydı.Yemek üstü tatlı niyetine yiyip durduk.Ama o kadar çok yürüdük ve yorulduk ki bu delice yemeye tek gram bile almadan dönmeyi başardım!

Turla dolaşmadığımız için ara sokaklara daldık ya da kendi istediğimiz saatte kendi istediğimiz yerdeydik ve istediğimiz yeri istediğimiz saatte terk edebildik.

Sonuçta gün gün ne yapacağımızı bile belirlemiştim.Süper hazırlıklı bir şekilde uçaktan indik ve valizlerimizi beklemeye başladık.Ve valiz geldi ama bebek arabası gelmedi!

Kızım orada rahat etsin diye küçük arabayı değil kocaman Mclaren travel setin arabasını almıştım yanıma.Tam yatıyor, korunaklı diye düşünmüştüm.Araba kaybolmasın diye de Adana'dan verdik İstanbul'da bile almadık Amsterstam'da teslim edilsin dedik.Buna rağmen bu başımıza gelene inanamadık:(

Bir form doldurduk ve otele gittik.Duru yürümekten nefret eden , kucakçının önde gideni olduğu için size o iki gün neler çektik anlatamam.15 kgluk bir çocuk kucaktayken cennet bile insana güzel gelmez sanki.Kocamla birbirimize sarmaya başlamıştık yorgunluktan:))

Türk Hava Yollarına söylemediğimiz laf kalmadı.En komiği Duru da "THY  Allah seni kahretmesin" diyip durmaya başlamıştı.Sonra bir gün "Allah seni kahretmesin Atatürk" demesin mi? Şok oldum."Kızım biz  Atatürk'ü çok seviyoruz ,neden öyle söyledin" dediğimde bana şaşkın şaşkın baktı.Yavrum Türk Hava Yolları ile Atatürk kelimelerini karıştırmış meğerse:))) THY 'ye söylenmeyi hemen bıraktık tabi:))

Arabanın geleceğini bilsek neyse de o iki gün Amsterdam tatilimiz mahvoldu diye çok üzüldük.Bebek arabası aramaya başladık.Çok pahalı dediler onu bile önemsemedik.Ama Amsterdam'da bebek arabası bulamadık!!

İlk iki gün bebek arabası aranıp durduk.Albert Cuyp diye meşhur bir pazarları var oraya gittik, yolda bebek arabaları kadınları çevirdik, Türk marketlere girdik ama yok yok yok.Bizdeki gibi her iki adımda bir bebek mağazası, çocuklar için oyun parkları yoktu.Ben Adana'da Şok Marketin bile bebek arabası sattığını bilirim:)

Ferdinand Bolstraat üzerinde Kılıçlar market var.Sahibi olan Sivaslı bey cidden muhteşem bir insan.Havalalanını aradı, dükkanda eski araba arandı, illa gidin bizim evdekini alın dedi, gelen tüm müşterilere bebek arabası sordu.En sonunda da bizi THY'yi arayabilmemiz için bir başka Türk'e yönlendirdi.

İki günlük rezaletten sonra üçüncü gün sabahı havalanından bebek arabanızı(Kinder Vagen) bulduk bugün 11:00-13:00 arası teslim edeceğiz diye bir mail aldık.O gün sabah ilk kez gönül rahatlığıyla kanal turu ayarladık ve şehri mutlulukla gezdik.Otele geldiğimizde arabamız da gelmişti.

Kızım o günden sonra arabasından hiç inmedi ve hiç sorun çıkarmadı.Sabah kahvaltıya bile arabasıyla inmek istedi:)) Artık ne çok söylendiysek , yavrum annesinin peşinde bit pazarlarında, alışveriş merkezlerinde, sokaklarda saatlerce gezindi ama hep arabasında.Bir kez bile kalkayım, kucağınıza alın demedi.Genelde otele az bir mesafe kala pes ediyor onu yürütüyorduk, arabasını aldığımız ilk gün  otele dönerken "anne burayı yürümek çok zordu neyse ki arabam var" dedi:)

İşte gerçek Amsterdam tatilimiz de üçüncü günün ardından başladı...











5 yorum:

firdevs dedi ki...

aayy Duru yaaa cok tatlisin sen :)))

oralarda ac kalmadiginiza sevindim :)) cocuk olunca yemek isi daha zor tabii. Turkiye'ye gidince her gordugumu yememe ragmen , cok yurudugumuz icin bende kilo almadan donerim ve buna cok sevinirim :p

Fransa'da da adim basi bebek magazasi yok. Her seye kolay ulasmak bence bizim ulkemize has :)) Fransa'da oyle " Alo tup " filan yok :p gidip pasa pasa tupunu alip gelirsin . sirf pazar gunu tup biterse stresinden elektrikli ocaga gectim :p Ulkemizin kiymetini bilin :p

deniz dedi ki...

Durucuk arabası bir daha kaybolur diye hiç kalkmamış bence üstünden. Bizde yeşil pasaportları alır almaz gitmiştik hemen yurtdışına.gidiş o gidiş. 4-5 sene olmuş nerdeyse.bir daha tık yok umarım sizin böyle olmaz.bol bol gezersiniz...

Sessizce dedi ki...

Şu postun altında Duru'yu meşhur bebek arabasının içinde bir fotoyla görmeyi beklemedim değil :)

Böyle gezi odaklı bir tatilde araba olmazsa olmaz,iki gün arabasız kalmak çok zor olmalı. Biz Zeyno yürümek istemediği zaman en kısa mesafede bile taşıma işini birbirimize satma derdine düşeriz eşimle :)

Öykücü dedi ki...

Firdevs:)

Seni çok andım zaten.Bizim ülkemizde yaşamk daha kolay sanki.Ama Avrupa'nın düzenine, sosyal haklarına alışmış biri de Türkiye'de çok zorlanır.Bol karpuz yemek için değmez yani:)

Deniz:)

:) Arabasına yapıştı resmen.Hemen bu yaza bir bilet ayarlayalım şimdiden , mecbur olalım da gidelim;)

Sessizce:)

Bir sonraki yazıda bir bebek arabalı foto senin için geliyor:)

Adsız dedi ki...

bizde bol yagmurlu bir nisanda gitmistik ...amsterdam bana yagmuru hatirlatiyor...bizde kizimin arabasina yagmurluk aramistik saatlerce ...birde o patates kizartmalarini alirken dikkat edin patatesleri bulyonla karistiriyorlar , domuzdan yapiyorlar ....ama bizde bilmeziye yemistik almanya da yasamamiza ragmen .... aysel

Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..