31 Ekim 2014 Cuma

Cuma ! #TGIF


Yine bir cuma günü! Evet mutluyum ama o çılgın coşku yok içimde.Biraz önce temizliğe gelen hanımın hasta olduğu için gelemeyeceğini öğrendim.Daha önce haber vermediği için evde bir sürü yıkanmış çamaşır var.Üf.

Bu haftasonu da ilkyardım kursunda olacağım.Sertifikalı bir program, iki gün toplam 16 saat sürecek.Kendim istedim ama şimdi tüm haftasonunu M ve D' dan uzakta geçirecek olmak hiç hoş hissettirmiyor. Ühü. Bari sertifikayı alabilsem ;)

Kızımdan bu kadar uzun ayrı kalacak olmak çok can sıkıcı.Kızım bu son dönemlerde her akşam 'işe gitme anne' diye ısrar ediyor.-'Sana gitme diyorum gitme diyorum inadıma gidiyorsun' da diyor bazen çok komik:)-

İlk sene ücretsiz izin alıp ona bakıyordum biliyorsunuz o zaman benim sadece m.e.melerime ama bir bütün olarak babasına düşkündü:)) Murat eve geldiğinde çırpınır, hemen onun kucağına gitmek isterdi.Murat markette malzemeleri poşetlemek için Duru'yu bana uzattığında bile annesinin kucağına verilen D. çığlık çığlığa ağlardı.Rezillik:)

Büyüdükçe değişti bu durum, ben işe başlayınca ise bambaşka bir hal aldı.Her akşam yatarken o an giydiğim fanilamı çıkarıp kızıma veriyorum.O fanilayı koklayarak uyuyor.Banyo yapacağım zamanlarda beni kokluyor 'anne mis gibi kokuyorsun zaten yıkanmana gerek yok ki' diyor.Ben tabi tüm bunlar olurken eriyorum.

Bir dönem sen işe gitme teyzem gitsin diyordu.Bakıcımız işe gidip çalışacak ben kızıma bakacağım:) Peki teyzen kazandığı parayı neden bize versin dediğimde şaşkın şaşkın bakıyordu bana.

29 Ekim'de o gün kendisi için izin aldığımı söyledim.Beraber bir gün geçireceğiz dediğimde çok sevindi.Akşam ise yine 'uyuyunca kalkınca teyze gelecek mi?' diye sordu ve cevaptan nefret etti.

Akşam işten geldiğimde bana çok tavırlı oluyor.Sabah ayrılırken öpüşüp koklaşmış olsak, bana balkondan el sallamış olsa da akşam küsmüş buluyorum kızımı.Elbisen çok yakışmış dediğimde o an elbisesini çıkarmaya çalışıyor mesela:)) Beni görünce yüzüne pis bir şey görmüş gibi bir ifade geliyor, soru sorduğumda cevap vermiyor.

Yazın geldiğimde sitenin parkında oluyorlardı ve o zaman bana 'neden geldin' falan da diyordu.Bakıcımız da nedense bu olanı zevkten dört köşe izliyordu, kah kah gülüyordu falan.Ben aldırmamaya çalışıyordum ama bir gün apartmanda oturan bir komşunun önünde bu olay yinelenince çok üzüldüğümü farkettim.Bir daha böyle yaparsan arkamı dönüp gideceğim haberin olsun dedim Duru'ya.Ve ertesi gün aynı şey olunca arkamı dönüp eve gittim.Bir kaç dakika içinde bakıcı ve Duru kapıdaydı.Her ikisi de hatasını anlamıştı.Bakıcımız 'anneye böyle yapılmaz hadi özür dile' diyordu ve kesinlikle gülmüyordu.Ve Duru da çok şaşkındı.Hah!

Bir daha parkta benzer bir olay yaşamadık.

Annem bu olayı anlattığımda bana çok güldü.Bakıcıyı kıskanıyor olabileceğimi söyledi.Bunun üzerine çok düşündüm ve beni huzursuz edenin kızımın bakıcısını sevmesi olmadığından eminim.Hatta bakıcısını çok seviyor olmasından dolayı ben de bakıcısına karşı bir minnet hissediyorum.Ben de onu bir insan olarak çok seviyorum zaten.Ama bu olaydaki tavrı kesinlikle çok yanlıştı.Hiç bir şey yokmuş gibi davranması gerekiyordu , kızımı ayıplaması hadi hepsini geçtim gülmemesi gerekiyordu.

Şimdi de eve geldiğimde tavırlı bir Duru bulduğumda hiç bir şey yokmuş gibi davranıyorum.Bakıcımız yine bazen gözlerini kocaman açıp 'OOoo' diyerek bence yanlış tavırlar sergiliyor ama etrafta kimse olmadığından aldırmıyorum.Ve kızımın tavrını görmezden geliyorum.Bakıcıyla sohbet ediyorum, aldıklarımı mutfağa yerleştiriyorum, bakıcıyı uğurlayıp üstümü değiştirmeye gidiyorum ve bu süreçte Duru tamamen normale dönüyor.Üstelememek lazım.Bazen bakıcının ardından kapıyı kapattığım saniyede 'anne sana bir sürprizim var ' diyip bir şeyler anlatmaya başlıyor.

Cuma yazısı iç dökme yazısına dönüştü:) Böyle yazınca hem çok rahatlıyorum hem anı oluyor hem de olayları tekrar değerlendirebiliyorum.Bu yazının sonunda bakıcımızla konuşup Duru'nun tavrına hiç tepki vermemesini söylemeye karar verdim mesela.

Herkes benimkinden daha eğlenceli bir haftasonu diliyorum!





30 Ekim 2014 Perşembe

29 Ekim'de İskenderun'da ..


29 Ekim'de sabah kahvaltısı için İskenderun'a gittik.Bu ailece iyi yemek için ne kadar ileri gidebileceğimizi gösteriyor sanırım:) İskenderun'da kahvaltı dendi mi bizim aklımıza ilk Petek Pastanesi geliyor.29 Ekim kutlamalarını çoşkuyla izledikten sonra deniz kenarına ulaştık, arabamızı parkettik ve o muhteşem sahilde yürümeye başladık.

Palmiyeler ve Türk Bayrağı bu fotoğrafı favori fotoğraflarımdan biri yapıyor.


Yürüdük..



Ve denizin kenarındaki muhteşem Petek'e geldik:)


Mutlu anne ve kızı :)


Petek Pastanesinde açık büfe yok.Menüden seçiyorsunuz.Ve işte menü:


Menüden istediklerimiz söyledik ve Petek Pastanesinin muhteşem çayı eşliğinde ,denizi seyrederek, sohbet ederek beklemeye başladık.Adana ve çevresinde bir kaçak çay sorunu vardır.Yemek yersin çayı söylersin çay diye zehir gibi bir şey getirirler! Kahvaltıya gidersin çay kaçak olunca yediklerinin hiç bir anlamı kalmaz.Bir de çay kaçak mı deyince 'karışık abla' diyenler var ki ! O korkunç kaçak çayın bir damlası bile çayın tadını kaçırıyor.Şanslıysanız hem kaçak hem Türk çayı demleyen bir işletmeye düşersiniz sadece Türk çayı demleyen çok az yer vardır maalesef:( Petek Pastanesinin ise sahipleri Karadenizli.Dolayısıyla çay kaçak falan değildi.Bu sebeple çayın ilk yudumundan itibaren ben mutluydum:)


Siparişler geldikçe mutluluğum katlandı:) Bu sıcak kahvaltı tabağı.İçinde sucuk, sosis, bruchetta, çiğ börek, karnıbahar kızartması,börek, hellim peyniri,yağda yumurta,pişmiş biber ve domates gibi sıcak kahvaltılıklar var.


Menemen! Bunun dışında tulum peyniri ve bal-kaymak istedik.


Bir de Duru için tost ve süt.Sütü köpürtüp getirmişlerdi koskoca bardağı yalana yalana zevkle içti.Tostun yanında da bol domates, salatalık ve zeytin vardı.O da gayet mutlu görüldüğü üzere:



Kahvaltı yaparken manzara da bu.Kahvaltı masalarının ön kısmında yeşil bir alan vardı çocuklar koşup oynuyorlardı.Kahvaltıdan sonra biz çay keyfi yapıp gazetemizi okurken Duru da 'koşuş' yaptı.


Sonra büyük fotoğraf makinası yanımızda olduğu için biraz fotoğraf çekimi yapalım dedik.Model böyle güzel -ve tecrübeli- olunca sonuçlar da çok hoşuma gitti.Duruşunu, ayaklarını yediğim!



Kahvaltıdan sonra eve geldik.Murat bir arkadaşıyla işi olduğu için çıktı.Ben Duru'ya öğlen için tarhana çorbası yaptım.Dondurucuya atmak için kemik suyu hazırladım,birlikte çikolatalı kek yaptık, kitap okuduk, tv izledik, spor yaptık.Sonra M bizi aldı beraber bir şeyler yedik ve eve döndük.Duru'yu yıkadım, ertesi gün aşure yapmak için buğdayı, nohutu ve kurufasulyeyi suya koydum,biraz kitap okudum ve uyuduk.

29 Ekim benim en sevdiğim bayram.Cumhuriyet için Atatürk'e minnetarım.Böyle bir kahramanı Türk milletine yolladığı için Allah'a şükrediyorum.Nur içinde yatsın, kurduğu cumhuriyet ilelebet yaşasın!

27 Ekim 2014 Pazartesi

Son dönem kitapları



Son günlerde okuduğum kitaplar işte bu yukarıdaki fotoğraftakiler.Şimdi kısaca bu iki kitaptan bahsedelim.

Kızıl 1-2-3: Klasik bir gerilim romanı gibi başlayan ama farklı bir şekilde ilerleyen bir kitap.Çok beğendim.Aklıma takılan , anlamsız bulduğum bir nokta olmadı süpriz bir sonla da bitince tadından yenmez bir kitap okumuş oldum.

Kitap yazan bir seri katil var.Daha önce dört cinayet işlemiş, cinayetleri de kitaplaştırmış ve en öenmlisi yakalanmamış.Artık evli, orta yaşlı bir adam ama aynı heyecanı tekrar yaşamak istiyor.Mükemmel bir cinayet ve bu cinayeti anlatan bir kitap.Bunun için kızıl saçlı üç kadın seçiyor.Kadınlara mektup gönderiyor ve hikaye başlıyor.

Aşkın Müziği : Bir kitap çok sevilip, ünlü olduktan sonra pek çok yazarı etkiliyor.Bu kitabın yazarı da Grinin Elli Tonu serisinden fena halde etkilenmiş.Ama ne yazık ki olmamış.Ben özgün fikirleri seviyorum.Fikir özgün değilse de olay örgüsü sağlam olmalı ama bu kitapta akla ,mantığa uymayan çok şey vardı.İyi bir yazar akla mantığa uymayan şeyler de yazsa okurunu inandırabilen yazardır:)

Ama yine de arada aşk kitabı okumak benim ruhuma iyi geliyor.Rahatlıyorum, mutlu oluyorum.

Bu kitabın hemen sonrasında yine bir aşk kitabı okudum.Yine aynı seriden etkilenmiş bir kitap okumak hiç hoşuma gitmedi.Artık tüm aşk hikayelerinde bir kıza aniden ve nedensizce aşık olmuş esmer ,uzun boylu, süper zengin bir erkek var.Bu erkek seks delisi, kontrol manyağı ve mutlaka yeme içme konusunda takıntılı {yemeğini bitir Carolyn!}.Hafif şiddet eğilimli ve yineliyorum seks delisi.

Bir de yazar önsözde " bir fotoğraf gördüm etkilenip bu kitabı yazdım" falan diye atmış da atmış.Anacım besbelli grinin elli tonu serisi bitmiş sen eline kalemi almışsın:)) Facebook'tan yazara ulaşabilirsiniz falan diyordu çok kafam attı gerçekleri haykırasım var. Kimi kandırdığını sanıyorsa:)

Bir süre aşk hikayelerinden uzak dursam iyi olacak.Edebiyat dünyasının en huysuz okuru olarak nam salmayayım:)

Bugün yarım gün yaşasın! M ile sinema planımız var, bir aksilik olmazsa.Bakıcı teyzemiz bizi böyle hafta içi tatil günlerinde idare ediyor da biz de kocamla senede bir iki kez sinemaya gidebiliyoruz:)

İyi tatiller!

26 Ekim 2014 Pazar

Haftasonu: En iyi balıkçıyı bulma

Cumartesi günü sabah iyi bir kahvaltı sonrası arabamızı yıkamaya verip yürüyüşe çıktık.Yaklaşık iki saat yürüdük, oturup hamburger patates yedik ve sonra yine yürüdük.Bir alışveriş merkezine girdik sonrasında da evimize geldik.

Pazar günü yine evde kahvaltı yaptıktan sonra Karataş'a balık yemeye gitmeye karar verdik.Aslında kahvaltıya arkadaşlarımızla gitmek için sözleşmiştik ama akşamüstü balıkçıya gitmek için başka bir arkadaşımızla konuşunca iki öğünü de ev dışında yemek çekici gelmedi.Sonuçta ise her iki plan da iptal olunca balık yemeye kendi başımıza gitmeye karar verdik:)

Karataş'a ilk gittiğimiz zamanda Savaş'ın Yeri diye bir yere gidiyorduk.Sonra benim ısrarımla biraz daha farklı bir yöne gittik ve orada keşfettiğimiz balıkçıyı daha çok sevdik ve sonuçta Salim'in Yeri'ne gitmeye başladık.Bugün de bir başka tesadüf eseri her zaman gittiğimiz yoldan gitmeyince keşfedilecek onlarca balıkçı daha olduğunu gördük!

Hepsine göz attıktan sonra en kalabalık ve ilk gördüğümüz olana girdik bu hafta.Daha ilerdekilere de önümüzdeki haftalarda gidip fiyat, lezzet ve malzeme kalitesi yönüyle bizi en mutlu eden balıkçıyı bulmaya karar verdik.Balık yemeyi bir tür oyuna çevirmek bize de iyi hissettirdi.

Salatalar açısından burası kesinlikle daha başarılıydı:



Turşu burada daha büyük bir tabakta geldi ve çeşit daha çoktu:


Bu kırmızı közlenmiş biber Salim'in Yerinde iki tane geliyordu:)



Kalamar konusunda Salim daha başarılıydı ama tabi kalamarın kötüsü bile çok lezzetli olduğundan tabakta kalan olmadı:


Bir de bizim fotoğrafımız olsun yazıda ; Ben:



Murat:


Duru : {pist Duru patatesi bırak kameraya bak}


Duru kalp patates:


Bu kadar ıvır zıvırdan sonra asıl yememiz gereken balık.Fotosunu bile son anda çekmeyi hatırladım:) Nedense balıktan eskisi kadar tat almıyorum.Deniz levreği diye kültür levreği kakalıyor olabilirler mi?!



Ve bu da manzaramızın bir bölümü.Salim'in yeri manzara olarak kesinlikle daha iyiydi.Müşteriler her iki balıkçıda da aileydi,rahatsız edici kimse yoktu.Hatta arka masamızda sevgili olduklarını tahmin ettiğimiz çift yüksek sesle şarkılar söylüyordu.Hanım kızımız bence profesyoneldi.Şarkılar, türküler eşliğinde yemek yiyor ve çok eğleniyorduk:) Bir ara bize dönüp rahatsız edip etmediklerini sordular.Onlar bu kadar kibar olunca biz de "rahatsız olmadık mest olduk" diyerek jestimizi yaptık:)) İlginç bir deneyimdi.


Hesap geldiğinde ise adını bilmediğim için burası burası dediğim yer en az on puan öne geçti.Salim 100 TL altı hesap getirmezken 65 TL ödemek çok hoşumuza gitti.Haftaya gideceğimiz yeni balıkçı ve değerlendirmelerim ile burada olacağımı umuyorum.Bir gün yolunuz Karataş'a düşerse en iyi balıkçıyı biliyor olacaksınız, size söz:))

23 Ekim 2014 Perşembe

Dünyayı kurtaralım

Eski blogumda bu başlıkla bir yazı yazmıştım.Çünkü ben gerçekten de dünyayı kurtarmaya çalışıyorum.Bir tür süper kahraman yani ;) Şaka bir yana çok kendi çapımda çok küçük ama herkes yapsa anlamlı olabilecek şeyler yapmaya çalışıyorum.Kimyasal madde kullanımını sınırlamak da kendi adıma dünyayı kurtarma çabalarımdan biri.

Cildimi gül suyu ile temizliyorum.El yapımı defne sabunu ile yıkanıyorum ve Duru'yu da bebekliğinden beri saçı dahil bu sabunla yıkıyorum.Saçlarımı kına ile boyuyorum ve organik şampuan ile yıkıyorum.El kremi kullanmıyorum, çok ihtiyaç duyarsam bir kaç damla zeytinyağı yeterli oluyor ellerimi rahatlatmaya.Koltuk altı roll-onlarından kullanmıyorum ama ter kokusunu önlemek için bu yazıda bir fotoğrafı da bulunan doğal bir taş kullanıyorum.Bu taş sayesinde terliyorum ama bakteri üremediği için koku olmuyor.Üniversitede kozmetoloji hocamız terlemeyi engelleyen koltuk altı rollonlarının göğüs kanseriyle bir alakası olabileceğini söylemişti.

BB krem,allık, göz kalemi ve çok nadiren de ruj kullanıyorum.Bir dönem mineral makyaj malzemesi kullandım ve çok da memnun kaldım.Id bare minerals allıktan çok memnundum mesela.Ama bu ürünü satan bir yer bulamadığım ve internet siparişinde renk konusunda sorun yaşamaktan korktuğum için,işin aslı çokça da ihmal ettiğim için makyaj en zayıf olduğum konu.

Bazen bloglarda yazarlarının bitirdikleri ürünleri yayınlandığı yazılar görüyorum ve ben aslında makyaj yapmıyormuşum diyorum.Makyaj altı bazı, kapatıcı, el kremleri,duş jelleri vs.Ciddi ciddi bu kadar ürünü kullanıyor olmalarına ve hatta kısacık sürede bitiriyor olmalarına şaşırıyor ve üzülüyorum.

Ev temizliğinde de durum aynı.Benim vazgeçilmez organik ürünlerimin bir kısmının fotoğrafları burada.Bulaşık makinası deterjanı ve parlatıcısını unutmuşum maalesef.Bu sayfadaki ürünleri kullanıyorum.

Bunlar da fotoğraflayabildiğim organik ürünlerim:


Soldan sağa organik elde bulaşık yıkama deterjanı, organik sıvı sabun, organik sıvı çamaşır deterjanı ve Duru için aldığım organik diş macunu.Makyaj gibi dişmacunu da benim zayıf yönüm.Biz M. ile Advanced White markasının diş macununu kullanıyoruz.

Bunlar da ikinci parti doğal ürünlerim:



Soldaki organik şampuanım, ortadaki biraz önce bahsettiğim koltuk altında kullandığım doğal taş.Bu ürünün başka markaları da var.Ben genelde marketten alıyorum bunu ise GNC'den almıştım.Ve organik olmayan ama bir zamanlar bulaşık makinasında bile kullandığım arap sabunum.Şimdilerde ev temizliğinde , beyazları yıkarken çamaşır makinasında acil durumda elde bulaşık yıkarken falan kullanıyorum.

Bu dünyayı kurtarma konusunu önemsiyorum.Bu yazıyı okuyan tek bir kişi bile bir şeyi değiştirse yaşamında bu yazı amacına ulaşmış demektir.Sizin önemsediğiniz, yaptığınız bu tip şeyler varsa yorumlara yazın lütfen ;)

Mutluluk





Yüzümdeki koskocaman gülümsemenin sebebi :


Murat ve ben araya giren, lafa karışan olmadan uzun uzun konuştuk,işlerimizden bahsettik.Gidip en olmayacak yerde söyler diye korkmadan dedikodu yaptık.Yürüyüş yaparken uyuyakalan Duru'yu uyandırmadan bir cafeye girip oturmak gerçekten iyi hissettirdi.Üzgünüm kızım:)

22 Ekim 2014 Çarşamba

Selfie3


Duvarlarım var benim.Çok zor açabiliyorum kendimi insanlara.Gerçekten güvendiğim insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez.Çok sevdiğim halde hiç güvenmediğim bir sürü kişi var mesela.Beni kırabileceğini, bir ricamı geri çevirebileceğini düşünüyorum ama birlikte vakit geçirmeyi, sohbet etmeyi seviyorum.Ama en derinimdeki beni  göstermiyorum.Zayıflıklarımı,korkularımı,kırgınlıklarımı paylaşmıyorum.

Anneme bile söylemediklerim var.Başıma gelen gururumun kırıldığı bir olayı anneme anlatamam.Ama kocama anlatırım.Annem o olayı bir gün benimle dalga geçmek için kullanabilir ama kocam bir daha konusunu açmaz.Neyse ki böyle yoksa çok yalnız bir insan olurmuşum di mi:(

İş yerinde bir kaç gün önce çok küçük ama beni tam kalbimden vuran bir olay oldu.Sohbet ediyorduk kalabalık bir gruptuk bir arkadaşım benimle hiç alakası olmayan bir konuda başka bir arkadaşıma bir başka arkadaşın yine bir başka arkadaşla ilgili söylediği bir cümleyi söyledi ve o an cidden dünya başıma yıkılmış gibi hissettim.Kalbimin kırılma sesini dikkatli dinleyen bir duyabilirdi sanki.Ama odada kimse farketmedi ne hissettiğimi.Bir tek an bile ifadem değişmedi,yüzümdeki gülümseme bir milisaniye bile solmadı.Duygularımı öyle de iyi saklarım;)

Ama hislerimi biriyle de paylaşma ihtiyacı dayanılmaz bir boyuttaydı.İş yerindeki arkadaşıma anlatacak bir fırsat bulamadım.Eve gittim ama kızımla oynarken, yemek ısıtırken, yerken, tv izlerken hep aklımda o cümlenin bana hissettirdikleri vardı.Akşam kocama sana önemli bir şey anlatmak istiyorum dedim.Anlatırken tv izlemesini, telefonuna bakmasını istemiyordum.Bir sessizlik olmalıydı, gözlerime bakmalıydı ve ben kimselere söyleyemediğim o güvensizliğimi, kırgınlığımı anlatmalıydım.Beni dinledi,yorum yaptı, elimi tuttu ve ona anlattıktan sonra durumun o kadar da dayanılmaz olmayabileceğini düşündüm.Bu kadar üzülecek ne vardı ki? Yani bu durumda benim hiç sorumluluğum yok muydu ya da ben gerçekten istiyor muydum ki?

Eski bloğumda fotoğraflarım yokken içimden gelenleri yazıyordum ve fotoğraflı blogda bunun olamayacağını düşünüyordum.Ama buraya yazmak da tıpkı kocama anlatmak gibi beni rahatlatan bir şey.Aklımdaki düşünceleri sıraya dizmemi, önemli önemsiz ayrımı yapmamı sağlıyor.Duygularımı yazarken rahatlıyorum.Çok da önemli değilmiş diyorum.

Ailemin,arkadaşlarımın hatta beni tanıyan hiç kimsenin bu blogdan haberi yok.Olsaydı bu kadar rahat olamazdım muhtemelen:) Ya da olurdum bilemiyorum:P Sonsuza dek deşifre olmamayı diliyorum:)


20 Ekim 2014 Pazartesi

Ev sahibi




Cumartesi arkadaşımın davetine giderken kurabiyemi hazırlamıştım.Sonra aklıma bu arkadaşımın evine ilk kez gidiyor olduğum geldi.O evine taşındığında ben doğum iznindeydim iş yerinde alınan hediyeye katılamamıştım.Apar topar bir AVM'ne uğrayıp kendime alıp çok beğendiğim bir kahve fincan takımından arkadaşıma da aldım.Karaca'ya mutlaka göz atın derim, harika ürünler var.

O gün evde toplam 14 çocuk vardı! Çok neşeli, çok güzel ama çok yorucu bir gündü.Arkadaşımın o gün kendisine yardım etmesi için çağırdığı hanım "akşam eşiniz geldiğinde bu evde nasıl temizlik yapılmış diyecek" diye üzülüyordu:) Koltuk yastıklarını indirip zıplamalar, tüm oyuncakları yerlere fırlatmalar, durmadan su ve kurabiye isteyip tabak, bardak kirletmeler.Ama ev sahibimiz o kadar zarifti ki kimse çocuğundan utanmadı:))

İlk gittiğimde Gaye ve ben vardık diğer kızlar bir doğumgünü partisinden gelecekti.{çocuk sayısı 5} Kimseler gelmeden çocukları yedirdik sonra Gaye , ben ve ev sahibimiz yedik.İkizleri olan bir arkadaşımız geldi, o yerken biz tatlılara geçmiştik.{çocuk sayısı 8}.Sonra sırayla diğerleri de geldi ve cümbüş başladı:) Menü genelde herkesin diyette olması sebebiyle salata ağırlıklıydı fikir olması için yazıyorum:

Kısır, patlıcan salatası, zeytin salatası, Çerkez tavuğu, kereviz salatası,patates salatası, peynirli börek , sosyete mantısı{Duru'ya özel.Perşembe  Duru işe geldiğinde F. kızıma neli börek yapayım dediğinde Duru kıymalı demişti ve F hazır peynirli böreği olmasına rağmen D. için ayrıca sosyete mantısı yapmıştı}, muffin, kurabiye{benden}, kurabiye{Emine'den} mozaik pasta, şekerpare.

Ve her şey çok lezzetliydi.Çeşit sayısı az olacak dediğinde ben de gerçekten az olacak sanmıştım.Benim standardımda bu çeşit sayısı oldukça çok!

O akşam biraz da ailece gezindikten sonra cumartesiyi bitirdik.Kocamın oturma odasını kağıt kaplamaya karar verip dört top kağıt alıp o akşam da kaplamaya başlaması günün bonusu oldu.Kağıt kaplamak ilk başlarda biraz uğraştırsa da kocam bu işte cidden çok iyi.Şu anda oturma odasının yarısı kağıtlı yarısı değil ama cumaya kadar bitireceğini umuyorum.Bu akşam Karadayı var ve onu zevkle izlemek istediğim için bugün kağıt kaplama yapılmayacağı konusunda anlaştık:P

Ben kızıma hamileyken Murat bir anda bebek odasını pembeye boyamaya karar vermiş, aynı gün boyayı almış ve akşam 22:00'de başladığı boya işini gece 3'te bitirmişti.Ani kararların insanıyız:)

Pazar günü kahvaltıyı dışarda yapacaktık.Ama çok geç kalktık.Kitap okumaya hız verdiğim haftalar uykusuz kalıyorum ve ancak haftasonu uykumu alabiliyorum.Kalkıp hazırlanıp çıktık ama bir türlü kahvaltı edecek bir yer bulamadık.Duru oyun parkı istiyor mesela, Murat açık büfe.Sonuçta üç beş yere girip çıktık ve Kazım Büfe 'de tost yedik:))

Ziyapaşa ve Gazipaşa 'da sıkı bir yürüyüş sonrası market ve pazar alışverişimizi yaptık.Eve döndüğümüzde aldıklarımızı yerleştirecek gücümüz bile kalmamıştı.Peynir ve sütü dolaba kaldırıp hemen yattık.Duru,Murat ve ben yanyana bizim yatağa yattığımızda saat 16:00'tü kalktığımızda ise 18:30!

D. bir ara uyanmış bana 'anne ben kıyafetlerimle yatmışım' diyordu:)) Yavrum akşam uykusundayız sanmış ve paniklemiş.Sonra bir ara yeniden uyandı ve 'bugün hiç televizyon izlemeyecek miyiz yani' dedi.Ona gülmekten uyandım diyebilirim:)

Kalkıp kısır yaptım ama başağrım halen geçmemişti.Kısır yedik, çay içtik, televizyon izledik, ben yoğurt mayaladım, biraz kitap okudum, Murat odaya biraz daha kağıt kapladı ve sonra yeniden yattık.

En son okuduğum gerilim romanı çok güzel bir sonla bitti, bu sefer elim bir aşk romanına gitti ve dün akşamdan beri de büyük bir zevkle okuyorum.Çok iyi yazılmış değil ama kötü de sayılmaz.Bittiğinde yorumlarını bu sayfada görürsünüz zaten.

2-5 diyeti diye bir diyete başladım bugün ilk günü.Şu an öğlen arası yemek yemeyi düşünmemek için kendimi yazmaya verdim:) Organik ürünlerle ilgili, humus tarifiyle ilgili yazılar yazmayı planlıyorum.Hepsini bir anda yazabilirmişim gibi hissediyorum.Organik ürünler için fotoğraf çektim, akşam da humus fotoğrafları çekmeyi planlıyorum.Bakalım.

Umarım siz de benimki kadar dolu bir haftasonu geçirmişsinizdir:)


17 Ekim 2014 Cuma

Cuma! #TGIF


Bir cuma gününe daha kavuştuk sayın okur.Yuppi! Haftanın en sevdiğim günü ve en sevdiğim akşamı.

Dün bakıcımızın belediyede halletmesi gereken bir işi vardı.Bu sebeple D. öğleden sonra benimle işe geldi.Sonra 2 saat izin alırım eve döneriz diye düşünüyordum ama kızım iş yerinde o kadar eğlendi ki bir türlü eve gitmeye ikna edemedim.İş arkadaşlarımla kedi sevdiler, boyama yaptılar, Youtube'dan "muffin songs" dinlediler.Sonuçta mesai sonuna kadar kaldık:)

Öğlen uyumadığı için de eve dönüş yolunda arabaya biner binmez uyudu.Eve gittik M. ucuz bulduğu için çok çok aldığı şişe suları eve çıkardı sonra aşağı inip Duru'yu kucakta yukarı taşıyacaktık.Ama bir çılgınlık yaptık suları taşıdıktan sonra eşofmanlarını giyen Murat ile  Duru'yu uyurken arabasına nakledip yürüyüşe çıktık:) Yolda bir kaç tanıdık gördük, uzun uzun konuştuk.Çok iyi hissettik.Dönerken de yolda bir lokantada oturup yemek yedik.Sonra tekrar yürüye yürüye eve varmıştık ki arabanın anahtarını yemek yediğimiz yerde unuttuğumuzu farkettik!

Evin anahtarları da arabada olduğundan yedek anahtara da ulaşamıyoruz, eve de çıkamıyoruz.Harika bir durum yani:)Kısa bir "anahtar sendeydi, yok bende değildi, sana vermiştim, ama araba senin" tartışmasından sonra biz D. ile sitenin parkına kocam da anahtarı almaya yollandık.Kocam yolda düşürmüş olma ihtimalimize karşı yürüyerek gitti.Neyse ki anahtar hala unuttuğumuz yerdeydi, dolmuşa binip geri döndü.

Tüm aksiliklere rağmen çok mutlu olduğumuz bir akşamdı.Yürüyüş yapmak beni çok mutlu ediyor.Hatta yürürken bunu her akşam yapmalıyız dedik {her zamanki gibi}Bu akşam yağmur yağmazsa yine yürüyeceğiz:)Bakalım.

Haftasonu iş yerinden bir arkadaşımın evine gideceğim.Başka arkadaşlar da olacak , ortak noktamız ise çocuklarımız.Genelde aynı yaş grubu olduğumuzdan yakın yaşlarda çocuklarımız var.Duru çok mutlu olacaktır diye tahmin ediyorum.Bu grup bir süredir kendi içinde görüşüyor aslında ben ve bir başka arkadaşım ilk kez katılacağız.

Davet sahibinin iki oğlu var ve yardımcısı da yok bir süredir , çok çeşit yapamayacağından bahsetti sıkılarak ben de kurabiye yapıp götürmeyi teklif ettim bu yapıp götürdüğüm üçüncü kurabiye olacak.Bir tür alışkanlık oldu , kurabiyesiz hiç bir yere adım atmıyorum:))

Herkese mutlu haftasonları diliyorum!



15 Ekim 2014 Çarşamba

Organik


Organik ürünlere bayılıyorum.Kızım için özellikle organik olanını tercih ettiğim ürünler var.Mesela organik tavuk ve organik yumurta vazgeçilmezimiz.Organik diş macunu, organik sıvı el sabunu, organik deterjan, organik bulaşık makinası deterjanı, organik sıvı elde yıkama bulaşık deterjanı da mutlaka kullandığımız ürünlerden.

Doğal yaşamak her zaman yapmaya çalıştığım bir şey aslında.Hem kendim hem de dünya için önemsiyorum.Aileme de yaşadığım dünyaya da zarar vermemeye çalışyorum.Organik ürünler bu kadar yaygın değilken de ben zaten Arap sabunu, sirke, sabun tozu gibi maddelerle temizlik yapıyordum.Mevsimi dışında meyve sebze almıyordum.Ama meyve sebzelerde kullanılan ilaçlar konusu asla anlaşılamayacak bir şey olduğundan içim rahat değil.Hormonu evet anlayabiliyoruz, çekirdeksiz biberleri yememek, çekirdeği tam gelişmeden büyümüş domatesi yememek gibi.Ama zirai ilaçlar dışarıdan anlaşılamayacak bir şey ve çiftçilerin eğitimli eller olmadan da bu ilaçlara ulaşabiliyor olması da beni çok rahatsız ediyor.Devletin çözebileceği bir sorun ne yazık ki:(

Temizlik ürünlerinde de sonuçlar organik ürünlerdeki kadar tatmin edici olmuyordu.Bulaşık makinasından puslu çıkan bardaklar çok can sıkıcı.Misafirine su içmesi için dolaptan pis gibi görünen bir bardak almak ve bardağın pis olmadığını açıklamaya çalışmak hiç hoş değil:) Hem doğal yaşayıp hem de hayat standardını düşürmemek açısından organik ürünlerden çok memnunum.Ben de herkes gibi bulaşık makinamda tablet kullanıyorum , bulaşıklarım da pırıl pırıl ama çevreye ve aileme zarar vermeyeceklerini bildiğim için içim çok rahat.

Gönül isterdi ki yediğimiz,kullandığımız her ürün organik olabilseydi.Ama elbette maliyet hesabı yaptığımızda bu oldukça zor görünüyor.

Markette gördüğüm organik temizlik bezi ise benim gibi bir organikçiyi bile şaşırttı:) Siz organik temizlik bezi hakkında ne düşünüyorsunuz?

14 Ekim 2014 Salı

Son dönem kitapları



Bu hafta çok hızlı kitap okuyabildiğim bir hafta oldu.Elbette biraz uykusuz kaldım ama bu hafta üç kitap bitirdim.

Uyuyana kadar: Çok güzel bir kitaptı..Gerçirdiği bir kaza sonrası hafıza sorunları yaşayan , her uyandığında yaşadığı yılları hatırlamayan bir kadının hikayesi.Bir kocası ve kendisine yardım etmeye çalışan bir doktor var.Arkadaşlarını, bir çocuğu olup olmadığını hergün yeniden öğrenmesi gerekiyor.Uyandığında bazen çocuk olduğunu, bazen 20li yaşlarda olduğunu zannedip aynada gerçekle yüzleştiğinde çok üzülüyor mesela.Beni şaşırtan bir sonu oldu.

Hasat: Tess Gerritsen sevenlere çok hitap ediyor.Genç bir cerrahi asistanı, zengin bir adamın kalp hastası eşine nakledilecek kalbin 17 yaşında bir çocuğa verilmesine ön ayak oluyor.Sonrasında gelişen olaylar korkunç.Rusya'dan organları nakledilsin diye evlatlık verilecekleri söylenerek getirilen çocuklara kadar uzanan hikayede benim içimi en çok Abby'nin sevgilisi Mark acıttı.Zengin ve yakışıklı cerrahın büyük aşkının sahte olması, kendi sevgilisini para için kesmesi çok kötüydü.

Şimdi dikkat ediyorum ki bu hafta okuduğum üç kitap da gerilim türünde.Üçüncü kitap da daha önce bahsettiğim Agatha Christie kitabı zannettiğim kitap.

Dün gece yeni bir kitaba başladım.Yine gerilim:) Sonrasında güzel bir aşk hikayesi okumak istiyorum.Bakalım.

13 Ekim 2014 Pazartesi

Amasya'da ne yenir? Nerede yenir?

Amasya yazımızın sonunda bahsettiğim yazıya işte sıra geldi.Fotoğraf kalitesi çok kötü çünkü fotoğrafları telefonumla çektim, ışıklarda çok kötü olunca sonuç benim hiç hoşuma gitmedi.Ama yine de bir fikir olsun diye ekledim.

Akşam şehri gezdikten sonra şehrin etrafındaki dağlardan birinin tepesinde olan Ali Kaya Restauranta gittik.Daha önceki bir gelişimizde Murat'ın teyzesi bizi buraya getirmişti.İnternette tavsiye edilen yerlerden biri değil ama manzarası muhteşem.Yemeklerde ortalamanın üzerinde.

Teras manzarasını arkamıza alıp bir aile özçekimi yaptık. #selfie. Arkada görünen de güzel Amasya'nın ışıkları.


Bu masamızın fotoğrafı.Bu hale getirene kadar bir sürü oynadım fotoğrafla.Murat'a köfte, kendime yoğurtlu bir kebap, Duru'ya yayla çorbası, ortaya sigara böreği ve patates kızartması, müessesenin ikramı olarak da keşkek ve bakla sarması.


Keşkek.Ben yemedim çünkü hiç sevmem.Ama Murat çok beğendi.Tıpkı annesininki gibi olduğunu söyledi:)


Bu bakla sarması benim hayatta en sevdiğim yemeklerden biri.İşin ilginci kocam ve kayınpederim bu yemeği hiç sevmez.Bence Amasya'nın en güzel yemeği ve ailemdeki Amasyalılar bu yemeği sevmiyor! Ama buradaki bakla dolması çok güzel değildi.


Amasya'ya giderseniz diye sizin için kolonyalı mendilin fotoğrafını çektim:)


Bu fotoğrafı da garsonumuz çekti.Yine ışıklar yüzünden çok kötü çıkan ve bir sürü oynama sonucu ancak bu hale getirebildiğim bir fotoğraf.


Bu yazıyla Amasya yazılarımı bitiriyorum.İki gün için iki yazı hiç de fena değil.Şimdilerde haftaiçi her sabah Amasya'dan aldığımız elmaları kahvaltı olarak yiyorum.Amssya'ya giderseniz elma almadan dönmeyin;)

12 Ekim 2014 Pazar

Defne'nin doğumgünü

Defne 27.09.2007 doğumlu bir tatlı kız.Bizim canımız.Doğduğu ilk gün Murat toplantıya gitmişti ve ben araba kullanmanın acemisiydim.Buna rağmen hastaneye gitmiştim.İlk doğduğu gün dün gibi ama dün olmadığını fotoğraflardan da görebilirsiniz:)) Doğumgününde müsait olamadık o yüzden bugün beraber kutlamayı teklif ettik.

Adana'da yeni açılan Tavacı Recep Usta'ya gitmeyi kararlaştırdık.Biz erken gidip masayı ayarladık, sürpriz pastayı buzdolabına kaldırttık ve hediyemizi masanın altına sakladık.Sonra bizimkiler de geldi.

Güzeller güzeli bir anne ve kız:


Dünyanın en iyi babalarından biri, kızının doğumgününde de çok mutlu:


Kızlar.Birbirlerini çok seviyor olmalarına bayılıyorum.Gül Abla benim için çok değerli, gerçek bir abla gibi sevdiğim bir insan.Kızlarımızın da bu samimiyeti inşallah sonsuza dek devam eder.


Bir anne kız pozu :


Tavacı Recep'in servisi cidden felaketti.Açıldığı ilk gün olduğu için böyle olduğunu umuyorum.Benim yemeğim hemen geldi mesela.Ben bitirmeye yakın diğer yemekler geldi.Duru için istediğim çorba hiç gelmedi:){Benim ve Murat'ın yemekleri çoktu neyse de kızımız aç kalmadı.} Pastayı ilk verdiğimizde sürpriz olmasını istemiştik , tamam dediler.Gerçi cingöz Defne masanın altına sakladığım hediye paketini hemen buldu, beraber oyun parkına gittiklerinde Duru'dan hediye olarak elbise aldığımızı öğrendi ama pasta sürpriz olabilirdi.Olamadı tabi:)



Doğumgünü kızı:


Bir kaç kez mum üflendi.Defne tek başına üfledi, sonra beraber üflediler ve sonra Duru tek başına üfledi:)



Bu yüzündeki ifade beni o kadar mutlu etti ki Defnoş:)


Ve elbette sevgili kocam Murat.Sen olmadan bugün bu kadar güzel olamazdı.Süper organizatör, iyi dost, harika baba:)

Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..