28 Haziran 2014 Cumartesi

Park park gezmek


Geçen yazıda bahsettiğim her güne bir park projesinin ikinci parkı işte bu park.Kışın yanından geçerken dikkatimi çekmişti, çok renkli ve büyük bir alan.Diğer favori parkımızda geçen seneden beri sık sık gittiğimiz ancak blogda fotoğrafları olmayan kızımla benim "uzak park" olarak bahsettiğimiz bir park.Gelecek sefer orada da fotoğraf çekmek istiyorum çok daha yeşil ve güzel bir park çünkü.

Burası yan yana iki parktan oluşuyor ve çok renkli oyuncaklar var.Paten kayan ya da bisiklete binen çocuklar da vardı.Alttaki fotodaki Duru'yu görebildiniz mi:) Anne buradan kayarken düşebilirim gel diye sesleniyor:)) Bkz.


Artık tanıyorsunuz kucağındaki bebek "kardeşi".Evden çıkarken içerde unutmuşuz, geri dönmek zorunda kaldık:)Onunla kaydı, onunla sallandı, onu kaydırdı ve hatta salladı:)) Bir çocuk ona yaklaştığında hemen kardeşine sarılıp asla vermeyeceğini belli ediyor.Çocuğun alma niyeti yoksa bile Duru'nun tavrından etkilenip saldırıya geçiyor çoğu zaman.Küçük bir kız kardeşine vurdu diye ağladı da biraz:)

Kızım bir çocuk sana vurursa sen de ona vur diyorum.{Senden küçükse vurma ama}.Ağlarken "neden sen de vurmadın?" diye sordum.Anne bana vurmadı ki kardeşime vurdu dedi:)






Başka parklarda görüşmek üzere.Hoşçakalın :)

                                  
                                     

27 Haziran 2014 Cuma

Kuşsal meseleler

Bir kaç gün önce yeni kuşumuz pek keyifsiz geldi gözüme.Aldığımız ilk günden beri kakasının kıvamı da pek hoşuma gitmiyordu zaten.{Hiç kurumayan vıcık vıcık bir kaka} Ama yine de ötmeye başlamıştı, biraz alışmıştı filan.

Sonra teyzemizden o telefon geldi: "Kuş öldü!! Duru kuşu soruyor ne yapayım?" Ne yapalım hakikaten? Ben çocuk kuş sevsin, hayvan sevsin, sorumluluk alsın derken kuşun ölmesi pek beklenmedik olmuştu.

Duru'ya ölümden bahsettim elbette.Babaannen var mı diye sorduğunda "öldü" demiştim."Nerde yani?" diye sorduğunda da "Allah'ın yanında" dedim.Düğün resimlerinde kendini göremeyip :) "burada ben nerdeydim?" dediğinde de aynı cevabı vermiştim "Allah'ın yanında".

Daha önce de evde bir ipek böceği Duru üzerine bastığı için ölmüştü.Biliyor diye düşündüğümden kuş ölünce çok paniklemedim.Duru'ya öldüğünü söyleyin dedim.Ama teyzemiz "aşağı gömeriz" dediğinde dehşete düştüm.Hayır dedim Duru'nun göreceği şekilde törenle gömmek yok.Çünkü ölümden bahsederken "Sen ölecek misin?" sorusunu geçiştirdim ve toprağa gömülme kısmından bahsetmedim.

Kuşu kaybettiğimizi duyan bir arkadaşımız bize kuşunu verdi, o kuş da gözle görülür şekilde mantarlıydı ve biraz büyüktü diye yeni bir tane aldım.Duru'nun yavru kuşa alışması daha kolay olur sanki.Mantarlı kuşu apartman görevlisi tedavi ediyor sonrasında teyzemiz onu alacak çünkü bizde kaldığı iki gün içinde onu çok sevdi:)Sonuçta işte yeni kuşumuz:




Çok seviyoruz ve alıştık birbirimize.Umarım bu tatlı şeyle yıllarca beraber yaşarız!


25 Haziran 2014 Çarşamba

Havadan sudan



Bugün sanki Cuma gibi geliyor.O kadar mutluyum:P Yazı da biraz cuma yazısı, haftasonuna başlangıç yazısı gibi oldu zaten:)

Yazın işe gitmek de, yaşamak da, uyumak da daha zevkli.Ben güneşin,ışığın çocuğuyum kesinlikle.Güneş varsa tamam mutluyum:)

Kızım da tam bir güneş düşmanı."Anne güneş" diye sızlanıp duruyor.Ben o sırada "ah, evet güneş" diye yüzümü çevirmiş , gözlerimi kapatmış mutlulukla sırıtıyor oluyorum:)Adana'da yaşayıp da güneşi sevmemek ciddi bir şanssızlık tabi.Alışacak diye umuyorum:)

Haftada bir kaç gün öğlen spora gidiyorum bir kaç aydır.Zayıflamak için değil daha dik durmak, daha sıkı olmak için.Zayıflasam da süper olur tabi ama zayıflayamadığım için bunu bir hedef olarak tutmaktan vazgeçtim:) Reformer pilatesi herkese tavsiye ediyorum.Şu ara başka bir spor yapıyorum ama kalbim reformer da.

Duru'yu babası evden alacak,beni de spor çıkışı alıp emniyet müdürlüğüne götürecek.Yeşil pasaport başvurusu yapıyoruz sayın okur.Duru doğduğundan beri hiç yurtdışına çıkmadık.Artık biraz büyüdü, yemek düzeni var, yürüyebiliyor :P, eski kucakçılığı kalmadı diye bir hevesleniyoruz.Pasaportu almak büyük bir adım.Yuppi.

Dün akşam kızımla evimize nispeten uzak bir parka gittik.Bu yazın annelik projesi de bu: her akşam başka bir parka gitmek.Kıştan beri belirlediğim bir kaç park var, bakalım.Bu akşam giderken gerçek fotoğraf makinasını da yanıma almayı planlıyorum.Koşarken, oynarken, rengarenk parklarda çekilen ,mutlu fotoğraflara bayılıyorum çünkü.

Eşimin bu dönem evde çalışması gerektiği için bize katılamıyor.Oysa bir gün o bir gün ben götürsem ya da beraber gidebilsek çok daha zevkli ve kesinlikle daha az yorucu olacak.İş çıkışı üstümü bile çıkarmadan yollara düşüyoruz çoğu zaman.Parktan çıkıp eve gelmek de ayrı bir iş.Hadi kızım, ağlama kızım,yarın yine geleceğiz kızım, sen bir daha gelmek istemiyor musun da ağlıyorsun, sus kızım gibi diyaloglarla çıkıyoruz.Her gün gidiyoruz bir gün de ağlamadan çık şu parktan vicdansız! :)

Eve gelip yemek yiyoruz.Yemekleri kızımın teyzesi yapıyor , sağolsun.Ben işe başlamadan iki ay kadar önce bizle çalışmaya başladığı için iki ay beraber yemek yapma şansına eriştik.Benim yemeklerimi tıpkı benim gibi yapıyor, çok şükür.Hiç yabancılık çekmedik ama yemekler felaket olsaydı da bu yoğunlukta idare ederdik gibi geliyor:) Parktan o kadar yorgun geliyorum ki yemek ısıtmak, tabaklara koymak, tabakları kaldırmak, tencereleri yıkamak bile zorluyor beni.

Bu sene eve daima gelen eski okurların tanıdığı Ayşe Abla da çok hastalandı.Aylarca doktor doktor gezdi, dolaştı çare bulunamadı.Sonuçta hastalığı teşhis edildi, ameliyat oldu ve bir altı ay çalışmaması gerektiği söylendi.

Bu dönem eve başka birini çağırmadım bir kaç ay evin temizliğini kendim yaptım.Cam silmek, halı silmek konusunda ustalaştım:) Halılar o kadar rahatsız ediyordu ki beni bir dönem annem ne zaman arasa halı siliyor oluyordum.Akşam yatmadan bir halıyı silip yatmayı alışkanlık haline getirmiştim:) Ankara'ya gittiğimde annem ben gelmeden önce halı yıkama makinasıyla evdeki tüm halıları yıkamıştı.Kendi halılarını pis bulmamdan korkmuş:))

Ama yaz gelince , pencereler açılınca yetişemez oldum.Bir kaç değişik maceradan sonra şimdilik bir hanım geliyor, Ayşe Abla da daha iyiymiş belki bu ara geri dönecek.

Bir kaç hafta sonra eşimin yoğunluğu bitecek.Her akşam beraber yürüyüş yapmak, haftasonları eve hiç girmemek gibi planlarımız var.Bakalım.Yazı ailece geçirmeyi özledim.




24 Haziran 2014 Salı

Yine balıkçı ..

Biliyorsunuz sağlıklı beslenmeyi önemsiyorum.Bu sebeple haftasonu rutinine 15 günde bir balıkçıya gitmeyi eklemeye çalışıyorum.Bu açıkçası ben ve kocam için bir tür fedakarlık çünkü balık sevmiyoruz:) Kalamar, patates seviyoruz ama:))

En sevdiğimiz balıkçı "Salim'in yeri" ..Konumu, mezeleri, salataları ve çocuk parkıyla bizi çok mutlu ediyor.Fotoğrafların çekildiği gün yediğimiz hiç bir şeyi beğenmedik gerçi ama genel olarak sevdiğimiz bir yer.


Kalamar kalp ben.Ama bu fotoğrafda en çok süzme yoğurdu seviyorum.


Fotoğraf çekilirken ağzı dolu olan biri:))




Çocuk parkında ben , kızım ve kızımın kardeşi :P Oyuncak bebek kardeşiymiş, arada emzirmem için bana getiriyor:) Kendisini 26 ay emzirmem yetmedi sanırım. Bir de sıkılınca "kardeşini" yere fırlatmasa daha iyi olacak :))



Yemekten sonra gerçek makina yanımda olduğundan şu harika manzarada fotoğraf çekelim istedim.Sonuçta blog yazıyorum :P Ama işte herkes bize bakarken(ya da bize öyle gelirken) pek havaya giremiyoruz.Burada da ters ışık vurdu.


Nispeten daha iyi bir foto :)) Manzara gerçekten de harika değil mi?




Çıkışta markete gidip haftalık alışverişimizi yaptık.Eve döndüğümüzde cidden yorgunduk.Biraz kitap, banyo ve sonrasında cup yatak."Uyuyunca kalkınca teyze gelecek mi?" sorusunu cevapla ve bir masal anlat {tuz masalı},yoğurt mayala, ertesi gün giyilecekleri belirle, yüzünü yıka, dişini fırçala, evi son bir dolaşıp toparla derken kitap okuyacak çok az bir zaman kalıyor.Genelde uykumdan vazgeçip kitap okuyorum.Özellikle pazar geceleri en az uyuduğum geceler oluyor..

Bu ara bir Japon kitabı okuyorum.Megumi, Mitsoku, Karazonihou gibi karman çorman isimler arasında kim kimdi anlamak zor ama konusu o kadar sürükleyici ki kitabı elimden bırakıp uyumak için kendimle savaşıyorum.


22 Haziran 2014 Pazar

Firdevsin kızı olmuş !

Firdevs'in kızı doğmuş :) Yaşasın !


Kızı mı doğmuş?


Adı ne olacak acaba?


:) En eski okurum,artık sanki dostum, süper anne,becerikli insan Firdevs kızın hayırlı,uğurlu olsun:)

Yaz

Her zaman en sevdiğim mevsim "yaz" olmuştur.Okullar tatil, hava güneşli, günler uzun, dondurma yenebiliyor e daha ne olsun:) Geçen yazdan fotolara bakmak kışın bana gereken motivasyonu sağlıyor:) Bu sene de geçen sene kadar güzel geçsin , lütfen!

Çimenlere uzanabilmek bir harika dostum !


Dondurma denince aklıma İstanbuldaki İtalyan dondurması yapan yerler gelir hep.Neyse Adana'da da var artık.Kızımın favorisi değil ama ben ba-yı-lı-yorum!




Kaydıraktan kaymak da nedir? Önemli olan tersten çıkabilmek! Ayakların altına dikkat :)


Süpürge !



Deniz kızı :)






İstanbul Sade Kahve'de kahvaltı.Manzaranın güzelliğine bakın.Yine de İstanbul yaşamak istediğim bir yer değil.



Şu ikisinin tatlılığına, komikliğine bakar mısınız:)

20 Haziran 2014 Cuma

Sağlıklı abur cubur


Beslenme konusundaki hassasiyetimden daha önce bahsetmiştim.Çocuk büyüdükçe beslenmesine etraftaki gıcıklardan başka televizyonlardaki reklamlar, diğer çocukların yediklerini görmek gibi etkenlerde yön vermeye başladı.Bonibon yiyen çocuğun annesi kendisine şaşkın şaşkın bakan kızıma bonibon uzatarak insanlık için küçük , bizim için büyük bir adım attığının farkında değil. Ben onun bonibonu kızıma uzatmasına kızmıyorum, kendi -kızımdan bile küçük- çocuğuna almış olmasına kızıyorum:))

Neyse henüz cips yemedi, hazır dondurma yemedi diye avutuyorum kendimi:) Burası yazın bir tür cehennem olur , tüm çocuklar  buzlu bir şeyler yiyip durur. Bobibonla tanışması gibi bir durum yaşamamak için dondurucuya buzlu dondurma tarzı bir şeyler hazırladım.

Organik meyve suyu ve kakaolu pastörize günlük sütü dondurdum.Yoğurt-meyve karışımları da alternatifler arasında.

Okul beslenmesine evde hazırlanmış poğaçalar, börekler gönderilse,meyve,çerez konulsa keşke.Markette çocuğuna 'beslenmen için bir şeyler al' diyen anneler görüyorum.Çocuklar da çeşitli bisküviler, jelibonlar, hazır meyve suları arasından seçim yapıyor.

Anne olduğumdan beri öğrendiğim en önemli şey 'büyük konuşmamak gerektiği' ve kimsenin yaşam koşullarını da bilemem elbette şimdi kadının üç çocuğu varsa evde yardımcı olacak kimsesi yoksa vs beslenme de hazırlayamıyor olabilir.Ama ne yapalım ki ben de kendi çocuğum da dahil tüm çocukların "iyi" beslenmesini istiyorum.

Derin dondurucuya atılmış bir kaç poğaça, evde sarılmış börekler elbette hazır almaktan zor.Ama yapılamaz da değil sanki.Marketten yoğurt almamak, kendimiz mayalamak hiç değilse {en azından} daha ekonomik.Jelibon yerine çerez almaya yönlendirmek, hazır kek yerine bir muz almayı öğretmek imkansız mı?

Kızımlayken çantamda her zaman ceviz, fındık, kuru üzüm bulunur mesela.Evden çıkarken yanıma bir elma ya da muz alırım.Dolayısıyla kızım arada atıştırmak istediğinde çerez, meyve veriyorum.Ve hazır bisküvilerin tadıyla henüz çok haşır neşir olmadığı için doğal meyve şekeri kızıma yeterli geliyor.

En önemli sorunun hazır gıda üreticilerinin elindeki maddi imkanlar olduğunu düşünüyorum.Ev yoğurdunun reklamı yok ama hazır yoğurtların var.Ya da kimse ceviz reklamı yapmıyor ama jelibon reklamı var.

Hazır gıdalardaki tehlikelerin farkında değiliz."Bir bisküvi ne yapabilir ki, çocukken hepimiz yemedik mi" dememek lazım.

1.Hazır yiyeceklerin zararları

2.Marketlerdeki paketleri gıdaların içeriklerini gösteren etiketleri mutlaka okuyalım: En zararlı 10 katkı maddesi.

Bir kaç gün önce iş yerime bir arkadaşımın akrabasının kreş tanıtımı için geldiler.Kreş bir yaz okulu açmış, tanıtım için broşür hazırlamışlar.İlk olarak yemek listesine baktım.Tavuk döner, pizza, hamburgerden sonrasını okuyamadım:))) Ara öğünlerde de hazır kek ve meyve suyu var.

İş yerinde yaşıt çocuğu olan arkadaşlarımla konuştuğumda kimsenin yemek listesine bakmadığını duymak beni çok üzdü.Kızımı yarın kreşe gönderdiğimde yemek listesini sorsam saçma şeylere takan anne durumuna düşeceğim demek bu:)

Şimdi bu durumu düzeltmek için planım şu: Beslenme konusunda yüzlerce yazı yazacağım.Burayı okuyan annelerin yavaş yavaş benim gibi düşünmesini sağlayacağım.Sonra bu düşünce yayılacak yayılacak ve kızımı kreşe götürdüğümde kreş yönetimi daha ben sormadan "ara öğün olarak çerez veriyoruz, yoğurdu kendimiz mayalıyoruz, tavuklarımız organik" diyecek:)

Sinsiyim ve kararlıyım.Yandınız!

19 Haziran 2014 Perşembe

Ve nihayet...


Bu cuma misafirlerim geliyor.Yuppi! Menüm şöyle:

1.Yeşil mercimekli kuskus salatası (Benzer)

2.El açması kıymalı börek (Duru'nun teyzesi yapacak)

3.Humus

4.Zeytinyağlı sarma (Hazır alıyorum)

5.Bonibon kurabiye

6.Annemin sütlacı

7.Gelen misafirlerden biri ben de bir çeşit tatlı yapacağım dedi:)

:) Bakalım neler olacak ? Aç gelin diyerek iddiamı da ortaya koydum :))

17 Haziran 2014 Salı

Bir pazar günü:

Ailece en sevdiğimiz öğün kahvaltı.Hafta içi eşim ve ben evde kahvaltı yapamıyoruz {uyumayı tercih ediyoruz}.Bu sebeplerle ailece yapılan kahvaltılar bizim için çok özel.

Bir pazar günü yaşadığımız yere çok yakın ekolojik tarım yapan bir çiftliğe kahvaltı yapmaya gittik.En sevdiğimiz öğünde yanımızda çok sevdiğimiz bir çift vardı.Genelde görüştüğümüz çiftler hep bizden büyüktür ilk kez yaşça çok küçük bir çiftle beraberdik.23 ve 26 da yaş mı sayın okur:)

Ancak her ikisini de çok olgun buldum ve çok sevdim.İnanılmaz akıllı ve içten çocuklar {ühü yaşlılık cümlesi bunlar}

Bu çiftliğin kendi yumurtasını, sütünü üretiyor olmasını, domatesini, salatalığını yetiştiriyor olmasını çok önemsiyorum.Burası bir emeklilik rüyasının gerçeğe dönüşmüş hali.Ve bizim için bir özelliği de sevgili tavşanımız "süpürge" nin burada yaşıyor olması.

Geçen yaz aldığımız dünya şirini Süpürge, Murat muhalefeti sebebiyle hayatını balkonda{30 m2} sürdürüyor,"kokuyor, eve çiş yapar" gibi mantıklı gerekçeler karşısında Süpürge eve giremiyordu.Kışa gireceğimiz zaman bu sorunu nasıl çözeceğimizi kara kara düşündük ve sonuçta kahvaltıya gittiğimiz bir gün Ekotepe deki tavşanları gördük.Süpürgeyi bir dahaki gidişimizde arkadaşlarının yanına bıraktık:) Bizden o gün su parası almadılar:)) Oysa biz üstüne para verecek kadar mutluyduk, tavşanımız emin ellerdeydi.

Bir kaç kez de ona bakmaya gittik.Her seferinde diğer tavşanlardan ayrılıyor, tellere ayağını dayayıp bize bakıyordu akıllı bıdığım.


Çok güzel, yemyeşil ve bakımlı bir çiftlik.



Meyve ağaçlarından istediğiniz kadar meyve yiyebiliyorsunuz.Dut ağacı da vardı:)Duru bol bol tavşan besledi.Tek sorun bu gittiğimizde Süpürge'yi görememek oldu.Nerede olduğunu soramadık.Başka bir tavşan kafesi daha vardır diye düşünüyoruz.




Ve elbette bir parkı var :

16 Haziran 2014 Pazartesi

Yeni takıntım: Küçük kekler!

Bazen bir tarife takıyorum (bkz Çikolatalı Fransız Keki) , bazen de mükemmel tarifi bulmak için bir şeye.Bu ara taktığım küçük kekler {muffin}. Mükemmel tarif arayışındayım.Yiyenlerin bayılacağı, kocamın hadi yapsana diyeceği o tarifin peşindeyim.Bunlar da denemelerin bir kısmının! fotoğrafları:)




Dün de arkadaşımın verdiği tarifle tencere keki yaptım.Küçük kekler olarak çok başarılı , kocam dört tane falan yedi, kayınvalidem tarifini istedi.Ama ben fırında pişen bir tarif peşinde olduğum için mükemmel tarif arayışında sırada bunu denemek var! Hadi bakalım.

Detaylar


Kızımın odasını çok seviyorum.Mobilyasını o gelmeden annemle seçmiş olmanın dolayısıyla bana annemi ve hamileliğimi hatırlatıyor olmasının etkisi mi, odanın evin en ışıklı odası olmasından mı bilmiyorum ama o odaya girmek bile bana mutluluk veriyor.

Odanın en sevdiğim detayları da bunlar.Bulut yastık:


Çok sevdiğim ve yakın arkadaşlarımın Duru doğunca bize hediye ettikleri şu an 15 yaşında olan biricik oğulları Deniz'in eski tahta atı:


Özellikle tahta atı kızım büyüse bile oturma odası dekorasyonunda mutlaka kullanırım gibi geliyor.Günün birinde başka bir çocuğa devredilecektir muhtemelen ama o zamana kadar benim;)

15 Haziran 2014 Pazar

Cumartesi : Park park gezmek ve bir süpriz.

Yaz haftasonlarının en sevdiğim tarafı balkonda kahvaltı yapabilmek.Cuma gününden kahvaltılıkları hazırladığım için sabah sadece omlet ve çay yapmakla uğraşıyorum.Ivır zıvırları da sağolsun kocam balkona taşıyor.Öyle çok süslü bir sofra değil ama açık havada yemek, sabahın köründe kalkmamış olmak gibi sebeplerle bana dünyadaki en şık sofra gibi geliyor:))

Bu cumartesi de yine balkondaydık:


Sonrasında hemen hazırlanıp çıktık.Genelde fotoğrafları ben çektiğim için kızımla çok az pozum var.Bu sebeple artık kocama fotoğrafımı çekmesini hatırlatıyorum, bunun için ortam hazırlıyorum.


Evin eksikleri için gittiğimiz alışveriş merkezinde moda günleri vardı.İşte bir kaç ünlü fotoğrafı:) Bu blogun bir paparazzi bloguna dönüşme ihtimali de yok görüldüğü üzere:))




Yapı market çıkışında benimkiler:



Ağzı yüzü bulaşık bir kız.Annesi çantasını arabada bıraktığı için yanında bir peçete bile yok.Sağolsun dondurmacıda da vermemişler.{Ağzını tişörtünün iç kısmına sildi.Hayran kaldım!}




Normalde bu tip ıvır zıvır dondurmalar yemiyoruz.Ama bugün Duru'nun ALTI günlük dondurma yememe cezasının son bulduğu gün olduğu için gördüğümüz ilk dondurmaya saldırdık:) Babasının gözlüğünü gözünden alıp duruyordu, alma dediğimiz halde ısrar etti bu sebeple cezalıydı.

Alışveriş merkezinin içindeki oyun parkına girdi babasıyla:







Yine bir anne-kız pozu:


Biz dinlenmek için Starbucks'da oturuken içerdeki parkda da oynadı.Çok şirin bir kaç arkadaş buldu.Bu da onlardan biri.Bu şirin kızla birbirlerine sarılıp durdular:)





Çıkışta gittiğimiz mantıcıda da bir park vardı elbette! Orada biraz kendi kendine oynadı sonra kardeşiyle gelen bir abla Duru'yu da dahil ettiği bir saklambaç oyunu oynattı.Mantıcıdaki herkes oyun oynayan çocukları seyrediyor, saklanma yerleri ile ilgili taktik veriyordu.Ama o kadar küçükler ki alenen görüldükleri yerlerde saklanıyorlardı:)





Ve işte bu da günün süprizi! Sizi yeni oğlumuzla tanıştıralım: Tombiş :)) Şimdiye kadar bir tavşan, beş ipek böceği besledik.Bir kuş benim için de, kocam içinde ,Duru için de ilk.Çok heyecanlıyız:)

Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..