21 Mart 2016 Pazartesi

Evde

Cumartesi gün vardı. Mantı, zeytinyağlı karışık dolma(acılı), peynirli poğaça, pırasalı börek, tavuklu salata, yeşil salata ve  iki çeşit tatlı vardı. Abartısız sade bir menüydü bir sonraki ay gün bende olunca bu duruma pek sevindim. Mantı, börek ve poğaçadan yemedim. Salatalar ve zeytinyağlı dolma yedim sadece. Ama kızım benim yemediğim mantı açığını kapattı neyse ki:)

Akşam eve geldik ve pazartesiye kadar çıkmadık.

Pazar günü de kahvaltıya kayınvalidemleri çağırdım. Hazır evden çıkamıyorken zamanımızı değerlendirelim istedim.

Neyse ki Duru evi seven bir çocuk. Saatlerce minişleriyle, oyuncak bebekleriyle sıkılmadan oynuyor.Sıkılınca ipad açıyor ya da tv izliyor, bana bir kitap getirip okumamı istiyor falan.Ben de bu arada battaniye örmeye verdim kendimi. Puset battaniyesi olarak planlamıştım ben bitirene kadar kızın puset zamanı geçti bari kızıma yatak örtüsüne çevireyim dedim, evlenmeden yetiştirebilirsem ne mutlu bana:P

Öğlen mercimek çorbası akşam da köfte pilav yaptım Ona. Murat ve ben Duru'ya çaktırmadan gizli gizli zararlı şeyler yedik:)

Sokaklar çok boştu , gerçek olmayan bir zaman gibiydi.

Allah herkese sabır versin, tüm yaralılar bir an önce iyileşsin ama en çok Asya bebek için endişeleniyorum. Bir iyileşti haberi gelse...

18 Mart 2016 Cuma

Teröre karşı elbirliğiyle mücadele etmeliyiz.



Ne yapmam, nasıl hissetmem gerektiğini bilemediğim günlerdeyim. Sanıyorum siz de öylesinizdir. Yitip gitmiş evlatları, hayattan koparılmış gencecik çocukları, onların umutlarını, annelerini düşündükçe üzüntüden nefesim kesiliyor. Kalabalık bir yere gittiğimde endişeleniyorum.

Ama bir yandan da aklı selim kişiler korkmamamız gerektiğini, terörün amacının tam da bizi korkutup sindirmek olduğunu söylüyor. Onlara da hak veriyorum.

Soner Yalçın'ın şu yazısı çok aklımın karmakarışık olduğu günlerde bana umut oldu.Yazının tümünü okuyun lütfen ama kısa bir bölümünü de kopyalıyorum:

"PKK tarihinin en büyük hatasını yaptı; IŞİD oldu. Artık psikolojik savaş üstünlüğünü kaybetti.
Başta Kürtler olmak üzere halk sokağa çıkıp “terörü lanetlemezse” bu kör terör sürüp gider.
Teröre karşı elbirliğiyle mücadele etmeliyiz."

Ben kendi küçük blogumda terörü lanetliyorum. Masum, sivil insanları patlatarak öldürmenin hiç bir açıklaması, mazereti olamaz. Hiç bir lanet olası fikir, ideoloji böyle bir vahşeti kabul edemez.

Yazımı Soner Yalçın'ın şu yazısı ile bitiriyorum.

Bir sonraki yazım bir dedikodu yazısı olacak ama sık sık terörle ilgili de yazacağım. Unutmayacağım, unutturmayacağım. O ellerindeki kanı saklayamayacaklar!

14 Mart 2016 Pazartesi

Bombalar patlarken:


Cumartesi evimizde kahvaltı yapıp dışarı çıktık. Uzun uzun ev gezdikten sonra yemek yemek için Tarsus Şelale'ye gittik. Yemek yedik, Adana'da biraz sokaklarda gezindik Duru'ya "miniş" aradık, dondurma yedik.

Pazar Gül Ablalarla kahvaltıya Mersin'e gittik. Sonra da biraz alışveriş merkezinde gezindik. Ben kızlarla kitapçıya girip Duru'ya, Defne'ye ve kendime kitap aldım. Duru'ya bornoz aldım. Bebeklikten beri kullandığım bornozları artık poposunda aşağısını kapatmaz olmuştu çünkü:)

Adana'ya dönerken Duru biraz halsizdi, hafif de ateşi vardı. Evde hemen kemik suyuna mercimek çorbası yaptım. O biraz uzandı yemekten sonra da banyo yaptırdım. Saat 21:30da da yattık.

Yattık ama ben Ankara saldırısının etkisinden çıkıp da uyuyamadım. Saat 01:10a kadar yatakta dönüp durdum. Kızın ateşini kontrol etmek için iyi bir bahane oldu gerçi. 01:10da tekrar bir ateş düşürücü verip uyumak için zorladım kendimi.

O kadar üzgünüm ki. O insanlar, kardeşlerim orada ölmüşken, anneleri hastane kapılarında yavrularını beklerken, çocuklarından haber alamayan bir sürü kişi varken benim hayatıma devam ediyor olmamın bir şükür sebebi olması o kadar ikiyüzlü hissettiriyor ki.

Ölen ben değilim, tanıdığım sevdiğim biri değil diye derin bir oh çekmek o kadar kötü ki.

Bu süreçte internetten nefret ettim açıkçası. İnstagramda siyah ekran paylaşmaktan da paylaşmamaktan da, bir şey yazmaktan da yazmamaktan da nefret ediyorum. Sokaklara çıkıp bağırmak isterken, nefretimi kusmak isterken hiç bir şey yokmuş gibi hazırlanıp işe gelmekten de nefret ediyorum.

Ama en çok  cemaatçilere sinir oluyorum. Bugün "susmayın, Suriye'de böyleydi, ay bakın bu yönetim ne kötü, ay tu kaka" diye bağıranlardan nefret ediyorum. Ulan bu ülkede konuşan, akıl fikir sahibi, demokratik bir tepki koyma ihtimali olan kim varsa  kim varsa sahte delillerle, yalancı tanıklarla hapse atan ben miydim? Düne kadar her şey harikaydı da şimdi neden kötü oldu? Ya sırf menfaatlerine dokunuyor diye upuzun eleştiri metinleri yayınlayan ikiyüzlü insanlardan tiksiniyorum.

Bir susun da acımızı yaşayalım.





4 Mart 2016 Cuma

Ne yapıyorum?

Son hız ev bakıyorum:) Murat bana sinir oluyor. Laf aramızda ben de ona:) Neymiş paramız yokmuş. Yahu buluruz diyorum. Gözlerini kısıp "seni tanımasam sağda solda paran var diyeceğim" diyor. Yok elbette:) Ama ben inanıyorum istediğimiz evi bulursak kendi evimizi pat diye satacağız ve kalanı da kredi çekip halledeceğiz. İnanmak başarmanın yarısı değil mi?

Dün akşam Murat koltukta uyuyakaldı. Bana da bir uyku bastırdı ki sormayın. Gözümü kapatır kapatmaz Duru zıpladı "uyuma"  diye. Yok kızım uyumuyorum gözümü dinlendiriyorum dedim, ama tabi uyumuşum:)  Sonra bir horultu sesine uyandım. Kızım da benim yattığım koltuğun diğer tarafına uzanıp uyumuş. Ay onun o haline bir duygulandım sormayın. Yavrum ikimizde uyuyunca sıkılmış demek:) Baktım boynunun duruşu biraz rahatsız hemen kaldırıp koltuktaki kendi yerime yatırdım. Sonra gidip yatakları açtım, getirip pijamasını giydirdim. Her ikisini de kaldırıp yataklarına taşıdım. Erkenden uyumuşuz. Sabah çok dinç uyandım.

Okulda kilden heykeller yapmışlar. Kimi kuş, kimi kalp, kimi çiçek.. Bir kişi de tavşan yapmış:) Elbette Duru:)

Herkese iyi haftasonları diliyorum. Ailenizle, ağız tadıyla ve sağlıkla ...



Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..