26 Şubat 2016 Cuma

Cuma!



Bir kaç gün önce kurduğumuz bir watssapp grubu aracılığıyla üniversite arkadaşlarımla tekrar yazışmaya başladık. Herkes evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış hiç bir şey olmasa yaşlanmış:)

*Aklıma o yıllar daha sık gelir oldu. İstanbul Üniversitesi çok olaylı bir üniversitedir biliyorsunuz. O zamanlarda da hergün olay var ama bizim fakültede asla olay olmazdı. Okula bir gidersin ki üniversitenin çevresinde devasa bir polis çemberi var yaklaşıp "eczacılıktanım" dediğinde hiç bakmaz geçirirlerdi. Bizim derslerimiz ağırdı, laboratuarlarımız yoğundu fırsat bulup da kim eylem yapacak ki:))

Bir gün edebiyat fakültesi karışmış. Satırlarla falan birbirlerini kovalamışlar. Bizim de tüm gün labımızın olduğu gün yorgun argın eve gitmişim. Annem aradı:

- " Okul nasıldı bugün?"
-" İyi anne her zamanki gibi" daha cümlem bitmeden annem başladı bağırmaya :

-" Okul karışmış bugün , haberlerde var, sen okula gitmiyor musun?" :)) Sağolsun böyle de güvenir bana annem. Kendisi de İÜ İktisat mezunu olduğu için olayların göbeğinde okumuş aynı okulda olaylardan tamamen bihaber olabileceğimizi düşünemiyor.

*Üniversitede bir arkadaşım vardı. Çok severdim. O kadar komik bir ders çalışma alışkanlığı vardı ki. Akşam beni ara saat 16:45:

-Ders çalışmaya başladın mı?

-Başladım Sultan.

-Ben de saat 17:00de başlayacağım.

-Tamam.

Biraz daha konuşuruz birden Sultan'dan şöyle bir yorum gelir:

-Saat 17:03 olmuş tüh ya.

-E ne olur ki?

-Ben sadece tam saatlerde çalışmaya bşlayabilirim saat 18:00de başlayacağım artık.

Bir gün böyle yapa yapa saati 23:00 yaptı. Hala bana diyor ki şimdi başlasam yetiştirebilir miyim?:))

Ben mezun olduğumda alttan 23 dersi vardı.

*Yine bir gün bir arkadaşım hamster almak istediğini söyledi. Büyük bir grup Eminönü'ne gidip hamster aldık. O hayvanların içler acısı hali hala gözümün önünden gitmez.Neyse hamsterı aldık. Bir kaç gün sonra Hakan'ı sınıfta görünce hamsterı sordum. "Sorma ya beni ısırdı kuduz aşısı oluyorum geri verdim" demesi hiç aklımdan gitmez:))

*Bir gün evde oturuyorum. Halılar gözüme çok pis geldi. Yahu dedim ben şu halıyı bir sileyim. Dört yıl boyunca sadece bir kez halı sildim o da budur. Neyse tam halıyı siliyorum kapı çaldı , uzaktan bir akrabamız beni ziyarete gelmiş. İçeri aldım beni öyle halı silerken gören kadıncağız tüm aileye "kız hem okulunu dört yılda bitirdi hem de halı filan bile siliyordu" demiş:)

Ay aradan 15 yıl geçtiğine inanamıyorum. Bana pat diye sorulsa yaşım 21 diyesim geliyor:) Ühü. Gerçi o yaşa asla dönmek istemezdim o da ayrı. Dönüp hep o yaşta kalmak isteyeceğim yıl 2011 olurdu sanırım. Kızımdan öncesine gitmek istemem.

Bu haftasonu yaptıklarımızı uzun uzun anlatacağım bir yazı yazabileceğimi umuyorum. Belki gerçek fotoğraf makinasını yanıma alırım. Herkese iyi haftasonları diliyorum. Hoşçakalın:)

24 Şubat 2016 Çarşamba

Son zamanlarda..


Pek bir sıkıcıyım. Blogun durumundan  belli de oluyor zaten:)

Kitap okuyorum ama yavaş tempoda.

Dizi izlemeye başladım. Salı Hayat Şarkısı ve Çarşamba Poyraz Karayel. Sadece iki dizi izliyor olmak bile çok zaman alıyor. Televizyonun insan hayatında çok ciddi bir zaman kaybı olduğunu düşünüyorum. Reklamlar, özeti filan derken şaka maşa 3 saatimiz öyle tv karşısında boş boş geçip gidiyor.

Annem kendine yeni bir akıllı telefon aldı. Watsapp yükledi, facebook hesabı açtı:) Dün Murat'a arkadaşlık teklifi yollamış , seni de aradım ama bulamadım dedi. Ben facebook kullanmıyorum diyince pek bir şaşırdı:)) Annemin bu teknolojik şeylere yatkınlığını çok seviyorum. Ve ona bir lap top hediye etmek istiyorum. Laptopunu alçak kardeşim yüklenip götürdüğü için eski messenger fatihi halleri yok maalesef.

Patlayan bombalara, ülkemizde türeyen onlarca terör örgütüne, o örgütlere katılıp kendini ve maalesef bir sürü insanı patlatacak kadar gözü kararan tiplere, cennettte hurilerle olacaksın vaadiyle insan öldürmeye ikna edilenlere lanet olsun! 

Dünya hepimize yeter nedir bu açgözlülük!

Her telden yazımızı bitiriyorum. Daha eğlenceli yazılarda görüşmek dileğiyle...







18 Şubat 2016 Perşembe

Gündem:

Ne yazılır ki? Bu ülkede ağlamadan haber seyredebileceğimiz günler gelecek mi acaba? Öyle bir karmaşa var ki normal hayatıma devam ediyor olmak garip gelmeye başladı.

Gazete okumak gerçekten sinir bozucu bir hal aldı. Her haber hakkında saatlerce yazmak istiyorum aslında ama bir haber var ki gerçekten bu blogda yazmadan geçemeyeceğim.

* "ABD’den itiraf gibi bir açıklama geldi. ABD, "iyi adamlara verdiğimiz silahlar, bazen kötü adamların eline geçebiliyor" dedi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Mark Toner, Suriye ya da Irak’ta “iyi adamlara verdikleri silahların, bazen kötü adamların eline geçtiğinden haberdar olduklarını” söyledi."

ABD bu kıtada bile değilken neden Ortadoğudaki meseleler hakkında yorum yapıyor. Neden kendi ülkesine komşu dahi olmayan bir sürü ülke hakkında kararlar veriyor, ülkelere müdahale ediyor. Neden bir kişi de çıkıp "iyi de sana ne birader?" demiyor.

Karıştığı yetmiyor bir de silah veriyor. Ama kime? İyi adamlara. Hah! Bak dostum iyi adamların silahla işi olmaz!

Rusya neden girmiş Suriye'de savaşıyor? Beşar Esad'ı çok mu seviyor? Suriyeye bu kadar terörist bir anda nereden geldi? Bu adamlar gökten mi düştü? Yıllarca mutlu mesut yaşayan ülke neden bir anda üçe dörde bölündü?

Bizim Diyarbakır'da neden aylardır bitmeyen bir savaş var? Bu teröristler bu silahları nereden buluyor? Parayı nasıl kazanıyor? Dağda yaşayan adam normalde yemek bulamayacakken milyon dolarlık silahlara nasıl ulaşıyor?

Tüm bu olayların eş zamanlı olması, ülkemizin altında yeni bir komşu ülke oluşması, Kürt koridoru dedikleri şey ne? Bu birden kendiliğinden mi oldu? Bunu kim planlıyor? Neden? Nasıl?

Ben gün menüsü planlıyorum bir sürü aksilik çıkıyor da bu birilerinin planları nasıl tıkır tıkır işliyor? Binlerce hayatı tehlikeye atmayı umursamıyorlar biliyorum da bir sürü deli teröristi birden nasıl idare ediyorlar? Ve yine soruyorum neden?

Büyük ülkeler, devletler teröristlere o ya da bu sebeple silah vermeye devam ettiği sürece, o terörist iyi ama bu terörist kötü, bu terörist anlamlı işler yapıyor bak bu cici terörist gibi yaklaştıkları sürece dünyada savaş da acı da bitmez. Terörün cicisi, haklısı  olmaz. Bir insan eline silah alıp da "hak aradığını" iddia ediyorsa yapılması gereken o silahı elinden almaktır. Silahla, bombayla, insanların canını acıtarak hak arayan bir süre sonra o silahı sana da doğrultacaktır. Bugün piyon yaptığın terörist yarın senin de başına bela olacaktır.

Keşke herkesin çocuğunu kendi çocuğumuzmuş gibi sevebilsek, kendi çocuğunu gönderemeyeceğin bir savaşı çıkarmazsın o zaman. Kendi çocuğunu atmayacağın tehlikelere benim çocuğumu da, Suriyedeki, Iraktaki, Gürcistandaki, Fransadaki zavallı çocukları da atma!


12 Şubat 2016 Cuma

Havadan sudan

Bugün Cuma! Akşam Murat yemeğe gelemeyecek biz Duru ile başbaşayız. Dün de yoktu ve mantı haşlayıp yemiştik. Bugün de bol salçalı makarna yapıp yoğurtla yemeyi planlıyorum.Bol salçalı makarna benim sahur yemeğim. Annem sağolsun. Sonra evlenip kendi sahurlarımı hazırlamaya başladığımda haşlanmış yumurta, peynir, domates, çay tercih ettim. O saatte makarna yapmak zor geldiği için ve elbette her daim diyette olduğum için:)

Evde bir takım kurallarımız var, her ailede olduğu gibi. Mesela yemek yerken tv izlemek, telefon kurcalamak ya da kitap okumak yasaktır. Duru bu kurala harfiyen uyarken Murat resmen çocuk gibi uğraştırıyor:) Bazen Duru ile farketmemişsek Murat'ın ıpadden açtığı diziyi izlerken yemek yiyoruz. Durumu da genelde kızımız fark ediyor ve hemen müdahale ediyor.Duru ise çok kuralcı. Aferin kızıma!

Ama akşam yemekte Murat ya da ben yoksak o zaman isteyen istediğini seyrederek yemek yiyebiliyor.Baba ya da annenin yokluğuyla hüzünlenmemek için bir yöntem olarak bunu bulduk:) Babasına üzülmüyor çünkü miniş videoları var:))

Bu cumartesi güne gideceğim. Her gittiğim günden sonra menüm değişiyor. {Mantı yaparım diyordum en son gittiğimiz evde de mantı vardı.} Geçen gün ise bir lokantada şu yemeği gördüm. Hem yoğurt hem ıspanak hem de bulgur var. Ve daha önce hiç bir günde görmemiştim. Tadı şahane. Bana gelene kadar kimse yapmazsa kesinlikle bunu ve bizim ailenin Acem pilavını yapacağım. Adana'da günlerde bir çeşit bulgur işi yapmak şart. Yoksa o sofra eksik bir sofradır.

Haberleri dinlerken çok canım sıkılıyor, her yerimi sivilceler bastı, erkenden yatıp uyuyorum bir haftadır bir tek satır bile kitap okumadım. Bu da benden son haberler..

Herkese iyi haftasonları diliyorum...

10 Şubat 2016 Çarşamba

İlk yarıyıl tatili bitti yeni dönem başladı ben hala tatili yazacağım:

Duru'nun hayatının ilk yarıyıl tatili çok önemli bir konu. Bunu yazmasam olmazdı! Bu yarıyıl tatilinde iki gün izin aldım ve kızımla sinemaya gidip yemek yiyerek bir anne kız günü yaşadık.

Ve Duru ilk kez kendi parasıyla bir oyuncak aldı. Aslında hedefimiz "miniş" almaktı ama sonra miniş kalmadığı için içeri girer girmez gözüne kestirdiği aşağıdaki fotoğrafta da görülebilen oyuncak tavşanı aldı:



İlk filmimiz "iyi bir dinazor" du. Ve aslında yanlış bir seçimdi. Çünkü çok acıklıydı. Filmin ilk onbeş dakikasında dinazorun babası öldü! Duru ağlamaya başladı, anne çıkalım dedi. Ama çıksak aklında hep kötü şeyler kalacaktı diye ısrarla kalalım dedim. Sonra dinazor bir de kaybolup bir başına kalmasın mı? Neyse sonunda dinazor ailesine kavuştu ama film boyunca çok gerildik.Bir de dinazor annenin baba öldükten sonra bir daha asla eskisi gibi güçlü , sağlıklı görünmüyor oluşu canımı sıktı. Hayatta her zaman dik durmayı, güçlü olmayı öğretmemiz daha doğru bir yaklaşım olmaz mı?

Çıkışta yemek yedik ve eve gittik:

 
Evde kızım bana bir sofra hazırlamış ki sormayın. Balık, humus, cacıkla kurulan bu sofra düzeniyle de aklımı başımdan aldı:
 


İkinci gün de yine sinemaya gittik.Bu kez maalesef köstebekgiller filmine gittik. Ve yine süper saçmaydı. İlk filmden bir tık daha iyi olsa da ne yazık ki yine çırpıştırılmış bir filmdi. Konu, mantık, oyunculuk hak getire!

Anne kız günlerini çok seviyorum. Duru da artık çok iyi bir eşlikçi. Beraber alışveriş yapmaya da başladık mı benden mutlusu olamaz:)

3 Şubat 2016 Çarşamba

Denemeler

Hamburger sevgimi biliyorsunuz:) Bir kaç gün önce iş yerinde bir arkadaşım yeni açılan bir hamburgerciden bahsetti ve nefis olduğunu söyledi.Özellikle "Ti.ko'dan bile iyi" diyerek beni çok heyecanlandırdı.

Bir akşam Murat , ben Duru'dan oluşan hamburger değerlendirme ekibimiz S.oBig'e gittik.
 
 
 
Sunum hoş, ama Ti.ko'ya pek benzer gördüğünüz gibi.Yeni bir yer açıyorsanız biraz özgün olmaya çalışmak gerekmez mi? Dünyada hamburgerin tahta tabaklarda servis edilmesi gibi bir gelenek mi var? Sen de bambaşka bir sunum yap, ilk anda insanın aklına diğer hamburgercileri getirme:)
 
 Soslar güzel değildi zaten sos değil mezeydi.Mezeler neden soslukla servis edilmişti, eğer sos olması planlanmışsa çok katıydı nasıl patatesleri batırmamız bekleniyordu?
 
Tüm mezeler ve salatalar sarımsaklıydı ki ben hamburgerin yanında bu denli yoğun sarımsak sevmiyorum.
 
Patatesler oldukça kötüydü. Çok kalındı ve bir kısmının içi pişmemişti.
 
Hamburger gerçekten güzeldi ama yukarıda saydığım bu olumsuzluklar sebebiyle benim gönlümde yatan aslan hala Ti.k.o.
 
Bu kadar adı geçti madem kapanışı Ti.ko ile yapalım. Karşınızda T.iko'daki son keşfim: double cheeseburger. Özellikle arka planda görülen beyaz sos nefis bir şey. Ben genelde ondan bir tane daha istiyorum. Patatese çok yakışıyor.
 
 
 

2 Şubat 2016 Salı

Pazar Günü

 
Pazar günü arkadaşlarımızla çok şahane bir kahvaltı yaptık. İlk kez gittiğimiz bir at çiftliğinde uzun saatler süren , bol sohbetli güzel bir gündü.

 
Çocukların yumurtaları bu şekilde gelmişti, çok sevdim.

 
Kahvaltıdan sonra Duru ve Aslan ata bindi.

 
Arkadaş sanki kızım at üstünde doğmuş, öyle bir duruş, öyle bir yakışma :)

 
Biraz da parkta ata bindiler:)

 
Günün bence özeti de şudur ; "kuma gemisi yürür elti gemisi yürümez"  ..:)

Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..