30 Ocak 2015 Cuma

Cuma!



Bugün stresli bir cuma {misafirler yaptıklarımı beğenecek mi stresi}.Aynı zamanda da çok mutluluk verici bir cuma{sevdiğim insanlarla birlikte olma şansı}.İşten bir kaç saat erken çıkıp eve gideceğim ve akşam gelecek misafirlerim için hazırlık yapacağım.

Öğlen de arkadaşlarım beni ve Cüneyt Abiyi doğumgünlerimiz şerefine yemeğe götürecekler.{Ben 5 Ocak, Cüneyt Abi 15 Ocak}.En sevdiğimiz hamburgerciye gideceğiz.Tiko!

Yemekten başlamışken devam edelim. Size bu hafta içi arkadaşlarımızla gittiğimiz Adana'nın EN İYİ kebapçılarından biri olarak gösterilen ve nasıl olduysa yolumuzun daha önce hiç düşmediği Cik Cik Ali 'den bahsetmek istiyorum.Sonuçta insanı iyi bir yemek kadar mutlu eden kaç şey var ki şu hayatta:P


Arkadaşlar bizi yemeğe götürmek için mekan araştırırken bulmuşlar burayı ve daha önce de bir eczacı arkadaşımız bahsetmişti buradan.İki tavsiye üzerine buraya gitmeye karar vermiştik ve sonra Çarşamba günü birden müsait oluverince Cumayı beklemeden gidelim dedik.Doğumgünü yemeği için değil sadece yemek için gittik:)

Mekan küçük ama temiz.İçeri girdiğimizde hemen bir takım salatalar , mezeler geldi:


Salatalar lezzetliydi.Salata ve meze çeşidinin abartılı olmaması da kebapta iddialı bir yer için doğru bir yaklaşım.Biz külbastı istemiştik Zeynep Abla kebap istemişti.Tümü enfesti.Etler yumuşacıktı.

Kebap, içecek ve masadaki suyu ödeyen Zeynep Abla 17 TL verdi.Külbastı ve içecek ise 27 TL tuttu.Oradan yürüyerek işe döndük.Yolda bu ağacı gördük.Köklerini kesmişler ama o çite o kadar sıkı tutunmuş ki koparamamışlar.O da köksüz möksüz devam ediyor işte:




Bu savaşçı ağaç {kütük} bana ciddi bir motivasyon kaynağı oldu.Hayata her koşulda sımsıkı tutunmak gerektiğini, olayları iyi ya da kötü çok büyütmeden resmin bütününe odaklanmak gerektiğini, kötü ve iyi tüm şeylerin geçici olduğunu, genel olarak yaşamın kendisinden keyif almak gerektiğini düşündürttü.Şartlar ne olursa olsun yaşıyoruz ya! Önemli olan tek şey bu.

Çocuklarınızla yapabileceğiniz 12 aktivite ile devam edelim.Cidden çok eğlenceli buldum.Sonrasında temizlik nasıl olacak gibi endişeleriniz yoksa çocukların çok eğleneceği garanti.

Bu da çocuklu hayatı kolaylaştıracak pratik öneriler.

Evde yaşanacak sorunlar için pratik öneriler.

Pratik öneriler bizim işimiz:) Çok severim bu tip bilgileri.Hep okurum.Ama hangilerini kullanıyorsun derseniz çoğu zaman aklıma gelmediklerini dolayısıyla uygulamadığımı itiraf etmeliyim:)

Çok besleyici ve pratik bir yemek tarifi buldum.Duru'nun favorilerinden biri olacağını düşünüyorum.

Bu tarifi yapan Amerikalı blog yazarı bulguru ilk kez gördüğünden ve bayıldığından bahsetmiş.Bulgurla yaşayan biri olarak çok şaşırdım:)) New York da yaşasan ne olur bulgur yiyemedikten sonra.Bir yeşil mercimekli bulgur pilavı, mercimekli köfte, kısır, içli köfte hatta çiğ köfte olmadan yaşamak nedir :P

Kışa çok yakışan en sevdiğim hobi örgü üzerine çok güzel anlatımlı bir örnek.

Bu hafta okuduğum ve keyif aldığım linkleri de paylaştığıma göre yazımızı bitirebiliriz.Son olarak böyle insanlarla karşılaşmayacağınız güzel bir haftasonu dileğiyle okuyan herkese en içten sevgilerimi gönderiyorum.Ben okuduğum pek çok blogda yazarın satırları arasından taşan coşkuyu, siniri, hayalkırıklığını ya da mutluluğu hissedebiliyorum.Umarım size de ben satırlarımdan yolladığım bolca sevgi, neşe, mutluluk ve umudu hissettirebiliyorumdur.

28 Ocak 2015 Çarşamba

Komik çocuk !


Clafoutis


Bu aralar sık sık yeni tarifler dener oldum.Yemek yapmayı oldum olası severim ama bir kaç haftadır içimdeki pişirme sevdası bir başka.

Cuma günü davet ettiğim misafirlerime yapabilirim diye düşündüğüm için denemek amaçlı kayınpederimin akşam bize geldiği bir gün bu tatlıyı yaptım.Fırına girmeden önceki hali üstteki fotoğraf, fırından çıkmış hali de işte bu:







Tarif bu siteden.Marketten aldığım dondurulmuş vişnelerle yaptım ben ama başka meyvelerle de yapılabiliyormuş.

Bu tatlı beni pratikliği ile tam kalbimden vurdu.Kayınpederim gelmeden hemen önce yapıverdik.Duru sağolsun hamuru karıştırma konusunda çok yardımcı oluyor:)

Biz yemeğimizi yerken pişti ve ben de yemek sonrası sıcak sıcak tatlı servisi yaptım.{Bir daha yaparken üzerine biraz da pudra şekeri serpmeyi not ettim.}

Pudra şekeri serpmediğim için tadı biraz az olmuştu ama buna rağmen eşim üç dilim yedi.Murat çok zor beğenen biridir ve benim mutfak ölçütümdür.Bir tarifi Murat beğendiyse bizim evde sık sık yapılır.Beğenmediyse onun seyahatte olduğu zamanlarda yaparız:P

Dolayısıyla bundan sonra bu şipşak tarifi daha sık ve daha farklı meyvelerle tekrar tekrar yapmayı planlıyorum.



26 Ocak 2015 Pazartesi

Haftasonu

Cuma akşamı yemek yemek için en sevdiğimiz kebapçılardan olan "Gönül Kebap'a" gittik.Adana'da menüsünde sıradanın dışına çıkabilen nadir yerlerdendir.Mesela bir humus gelir, yeme de yanında yat.

Yoğurtlu havuç salatası, acılı ezme, çiğ köfte, patlıcan kebabı ve çiğ köfte diğer kebapçılardan farklı olarak gelenler.Bunun dışında diğer kebapçılarda da gelen yeşillikler, turp, pişmiş soğan, sumaklı soğan salatası, ezme salatası, mevsim salatası da var elbette.

Asıl siparişinizden önce fındık lahmacun ve küçük peynirli pideler gelir.Biz genelde buranın spesiyali olan Gönül Kebap yeriz.Tüm bunları bitirebilmeyi başarıp tatlı yiyecek yeriniz de varsa Gönül'ün sahibi Ali Bey'in annesinin yaptığı bir domates tatlısı var  ki , parmaklarınızı yersiniz!

Ali Bey hep işinin başındadır  ve garsonlarla beraber çalışır.Çok ilginç bir insandır.Bir arkadaşımız iş yerinden bir arkadaşıyla gitmiş, yemeği bitince bir çay istemiş, bu arada yemeği bitmeyen arkadaşı da "bana da bir çay getirir misiniz" demiş.Ali Bey dönüp " sen yemeğini bitir önce" demiş:)))

Yemek yanında eğlence garanti :)





Cumartesi hava o kadar güzeldi ki! Mersin'e gittik.Deniz kenarında yürüdük önce.Uzun ve verimli bir yürüyüş oldu.Duru arabasında oturduğu için halinden çok memnundu.Yol üzerinde gördüğümüz parklardan birine döneceğimize de söz verince hiç ses çıkarmadan bir saat kadar yürümemize izin verdi:)



Yanında park olan bir çay bahçesi seçtik.Biz çayımızı içerken kızımız da oynadı.Adana ve çevresinin bence en büyük sorunu bu kaçak çay meselesi.Ceylon tea olarak bilinen çay eskiden kaçak olarak getirildiği için adı "kaçak çay" olarak kalmış.Bir de "çayınız kaçak mı?" diye sorduğunuzda "karışık" derler ki akıllara ziyan.Çünkü o kaçak çay denen zehrin bir damlası bile çayın tadını mahveder.Karışık dediler mi ben sallama çay isterim.Keşke kahve içebilsem dediğim zamanlar işte bu zamanlar.

Sallama çayınız var mı diye sordum.Var tabi dediler ve işte gelen sallama çay : ince belli çay bardağına demlik poşet sallamışlar:)


Çaydan ve oyun faslından sonra arabamıza yürürken çektiğim bir fotoğraf:


Pazar günü uyanıp kahvaltımızı yaptıktan sonra biraz koltuk keyfi yaptık, gazete okuduk ve hazırlanıp evden çıktık.Murat'ın işi vardı.Ben Defne ve Duru'yu sinemaya götürecektim, Deniz ve Ela'da bize katılacaktı.Sinema sonrası diğerleri de bize katılacaktı ve gidip yemek yiyip Duru'nun doğumgününü kutlayacaktık.

Deniz ve Ela'yı beklerken Defne selfie çekti:


Köstebekgiller yarıyıl tatiline yetişsin diye çırpıştırdıkları bir film olmuş sanki.Oyunculuklar çok kötüydü.Konu zaten yoktu.Ama işte birlikte geçirilen bir kaç saat uğruna , çocuk filmi olması hatırına tahammül ettim.Daha önce izlediğimiz "Arı Maya" ve "Madagaskar Penguenleri" nden ben de keyif almıştım.



İşte sinema klubümüzün seçkin üyeleri:


Sinema sonrası yemeğe gittik.Ela yolda uyudu, Duru huysuzluk yaptı.Ama sonrasında hediyelerini alınca pek mutlu oldular.Duru'nun doğumgünüydü ve herkes ona hediye almıştı.Ama diğer kızları da unutmamıştık.Deniz hem Duru'ya hem Defne'ye almıştı ben de her iki kıza da ufak tefek bişiler almıştım.Hediye alan herkes çok mutlu oldu:)

Ela'ya kitap fuarından üç kitap almıştım.Yaşına uygun boyamalı, yapbozlu, üç boyutlu kitaplar.Deniz paketleri açıp kitaplara bakarken bizim kız yandan bağırmasın mı " Bu benim kitabım!".Herkes bir duraladı, güldük geçtik.Sonra diğer paketten çıkan kitaplara bakıp "Ama bunlar kesin benim kitabım işte!" demesin mi? Kızın evdeki eski kitaplarını paketleyip hediye etmiş durumuna düştüm:)))







Pırıl pırıl


Ocak ayının 26'sındayız ve  hava o kadar güzel ki! Pırıl pırıl güneşli, ısıtan ama yakmayan havada öğlen arası uzun bir yürüyüş yaptık.Normalde yürüdüğümüz Bir saatin içinde yemek yedik ve döndük.Yürümek de , yürürken sohbet etmek de çok keyifliydi.Yolda bir kilim dokuma tezgahı, bakırcı ve bir sürü yerel ürün satan mağaza gördük.Bu yürüyüşleri daha sık yapmaya karar verdik.

Akşam kayınpederim yemeğe gelecek menüm şöyle: Kabak borani, bulgur pilavı, salata, peynirli tava böreği ve tatlı olarak elmalı kırıntı tatlısı.

Cuma akşam çaya da misafirlerim gelecek onlar için harıl harıl menü hazırlıyorum.Akşam aç gelin dediğim için oldukça ilginç bir menü şekillenmeye başladı.Çayın yanında kısır, mercimekli köfte ikram edilir de neden acem pilavı ikram edilmesin dedim.Bulgurlu yiyecekler akşama uygun olmuyor bence ama aç insanları da bir şekilde doyurmak lazım değil mi:) Humus, labneli patlıcan salatası, peynirli börek, elmalı kırıntı tatlısı {yeni takıntım olduğunu anladınız} ve süper kolay ve gösterişli muzlu ekler de diğer planladıklarım.Bakalım.

Aklında çok pratik ama çok da gösterişli ve lezzetli tarif olanlar yorum bölümüne yazsın lütfen:)





25 Ocak 2015 Pazar

Ürün tavsiyesi






Uzun süredir görüşmediğim bir arkadaşımla karşılaştım bir kaç gün önce.Biraz sohbet ettikten sonra bana göz altlarıma ne yaptığımı sordu.Tam olarak "senin gözlerinin altı mor mordu, şimdi harika görünüyor ne yaptın?" dedi.

Böylece kendisi ile neden uzun süredir görüşmediğimizi hatırladıktan sonra ona " benim gözlerimin altı mor mor filan değildi" demek yerine son dönemde keşfettiğim, yabancı bloglarda "en iyi kapatıcı" olarak tarif edilen ve gerçekten de çok severek kullandığım YSL Touche Eclat 'dan bahsettim.

Bu video da da ürünün kullanımını görebilirsiniz.

22 Ocak 2015 Perşembe

Yaşasın, haftasonu !


Adana'da kışın kış gibi yaşandığını söyleyemem.Bir kere kar yağmıyor{çok şükür}.Ve hava da çok soğuk değil.Bir kaç gün üşüdük tamam ama şimdi güneş varsa dışarda yürürken terleniyor.Yine de sonuçta aylardan ocak ve kış mevsimindeyiz.

Kışın! uzun akşamlarını çok seviyorum.Yemekten sonra oturma odasına geçiyoruz, kitap okuyoruz, işlerimizi hallediyoruz, Duru ile oynuyoruz.Mesela ben bu haftayı battaniye örerek ve kitap okuyarak geçirdim.Duru'ya başladığım puset battaniyesi bayağı ilerledi ve peşpeşe iki kitap okudum.

Kitap fuarından Duru'ya arkadaşlarımın önerdiği harika bir dikkati güçlendirme seti aldım.Dikkatini güçlendirmeye özellikle ihtiyacı yok aslında ama kitap eğlenirken çocuğa bir şeyler katmayı hedefliyor.Benim hedefim kızımla eğlenceli vakit geçirmek bu arada bir şeyler öğrenirse de ne ala.Bir oyun seti daha aldım {yup} Ama bu sete henüz başlamadık.Bu iki seti de tanıtan uzun bir yazı yayınlamayı planlıyorum.



Haftasonu arkadaşlarla Duru'nun doğumgünü kutlayacağız.Bir aksilik olmazsa diyelim:) Kızım doğumgünü kutlamaktan , pasta üflemekten çok memnun.Defne ve Ela ile görüşecek olmak da ayrı bir memnuniyet sebebi.Pasta mumlarını kızlara da üfletme konusunda sorunları var ama haftasonuna kadar bu sorunu aşacağını umuyorum:P

Haftasonu arkadaşlarla birlikteyken bol bol fotoğraf çekmeyi planlıyorum.Çocukların büyümesini, yıllar içinde yaşadığımız değişimleri izlemek çok keyif verici.

Aslında fotoğraf konusunda eğitim almak istiyorum{herkes gibi}. Ve bir kurs da bulmuştum ama saatleri uymuyordu.Duru'nun biraz daha büyümesini beklemem gerekiyor sanırım çünkü ona ayırdığım vakte çok ihtiyacı olduğunu hissediyorum ve ona kalan zamanımızın bir saatini bile başka bir yere ayırmak istemiyorum.O gün geldiğinde ben de böyle fotoğraflar çekebilirim , belki.

Uzun süredir pek çok arkadaşım çok zayıfladığımı, harika  göründüğümü söylüyor.Sporun etkisini ben de görebiliyorum ama özellikle bacaklarımın kalın olduğunu düşünüyordum.Sonra internette biraz araştırınca böyle bir çılgınlık olduğunu öğrendim.Ve benim de kendim için istediğim tam olarak buydu! Konuyla ilgili ekşi sözlük yorumları da burada.

Peki nasıl oluyor da ben öyle bir akım olduğunu bilmeden vücudumun bu hali almasını istemiş olabilirim? Çünkü medyanın bize güzel diye pompaladığı fotoğrafların etkisi altındayım.Ben 30lu yaşlarda kocaman bir kadın olduğum halde ben bile bu gazlamanın etkisine girmişim.Okuduğum sitelerde, takip ettiğim moda bloglarında devamlı bu tip fotoğraflar gördüğüm için olmuş olmalı diye düşünüyorum.

Bu yorumların üzerine spor videosu linki vermek uygun olur sanırım.Çünkü bacakların arası açık ya da değil her halde spor yapmak iyidir.Bu video da Rüya Akkuş tarafından düzenlenmiş, oldukça başarılı bulduğum bir video.Evde kendi çalışmak isteyenlere harika bir yol göstericisi olabilir.

Öğrenmenin hayatınızı değiştireceği 10 şey, bir kısmı çok absürd olsa da işte karşınızda en kullanışlı 24 obje ve haftasonu denemek için  harika bir tarif ve harika bir tarif daha..

Herkes iyi tatiller!






20 Ocak 2015 Salı

Duruca


*Duru Ankara'da dayısıyla çok uğraştı.Ağzından her kötü söz çıktığında anneme şikayet etti ve birlikte Fatih'in ağzına biber bastılar:) Bir süre sonra acı biberi dolaptan kendi alıp getirmeye başlamıştı.Bu durumun iyi tarafı şu oldu ki Fatih ne sık küfür ettiğini{b.k dediğini} fark etti.Evde her iki saatte bir "küfür etti küfür etti" diye bağıran biri vardı :)

Alışveriş merkezinden gelmişiz annemle mutfağa girip akşam yemeği hazırlıklarına girişmişiz.Duru da dayısıyla oturma odasında.Dayı bana kitap oku dediğinde dayısı "okurum ama sen de beni şikayet etmekten vazgeçeceksin" demiş.Kendisine kitap okunmasını çok istiyor ama dayısını sıkıştırma şansından da vazgeçemiyor.Ne yapsın bilemeyen Duru en sonunda dayısına dönüp:

- "Tamam, sen oku,ben dinlemiyorum" demiş:))))

*Basketbola fitbol diyor, bayılıyorum.

*Ankara'ya gitmek için uçağa bineceğiz güvenlik kontrolünde başladı ağlamaya.Babasından ayrılmak zor geldi kuzuma:)Uçağa binene kadar ağladı,  uçakta artık ağlamaktan yorulunca şöyle bir dik oturdu , iki eli ile gözlerini sildi ve yüksek sesle kendini telkin etti "cesur ol Duru" :))))) İnene kadar güldüm:)) Hangi çizgi filmde görmüş bunu bilemedim.Cesur ol Duru:)




19 Ocak 2015 Pazartesi

Pazar


Cumartesi doğumgünü kutlamaları bittikten sonra biraz oturduk, tv izledik, Duru bebeğiyle oynadı.Sonra yatıp uyuduk çünkü pazar günü Mersin'e gitmeye karar vermiştik.

Pazar sabah uyandık, giyinip yola çıktık.Biz genelde kahvaltı için Gözne yolu üzerindeki kahvaltıcılara gidiyoruz.Bu sefer de herzamanki yerimize gittik.

Tıklım tıklım bir yer olmasına rağmen servis çok hızlı.Çeşit bol, dolayısıyla önce insanın gözü doyuyor.Hem süzme bal hem petek bal var.Yağda kızarmış hamur, sucuk, yağda yumurta, söğüş çeri domates,yoğurt,iki çeşit zeytin, tereyağı, iki çeşit reçel, bal-kaymak, üç çeşit peynir,tahin helvası, patates kızartması,menemen, domates biber kızartması, bir demlik çay ve sınırsız ekmek.İşte mutluluğun formülü :P



Kahvaltıdan sonra bir alışveriş merkezine gittik.Eşimin aldığı bir şeyi değiştirmek için uğramıştık sonrasında da biraz gezindik.Bir kaç mağaza baktık, hiç bir şey almadık.Yuppi. Sonra çok sevdiğimiz ve çok eski bir arkadaşımızla karşılaştık : Ayhan Abi. En sevdiğim kadın doğum uzmanı.

Bir kahve dükkanına uğradık ben sıcak çikolata, Murat kahve ve Duru da çikolata aldı.Gazetelerimizi de aldık biraz dinlendik ve sonra Adana'ya
dönmek için yola çıktık.Çünkü akşama kayınpederim yemeğe gelecekti.

Eve dönerken fırına uğrayıp ekmek hamuru aldık.Eve geldiğimizde önce fırını yaktım sonra hamuru biraz zeytinyağı ile yoğurup tepsiye yaydım.Çok küçük doğranmış etleri pişirdim, soğan, ve önceden hazırladığım domates biber konservesini de ekledim.İyice suyunu çektirdiğim karışımı soğuması için kenara bıraktım.Bir yeşil mercimekli, erişteli çorba yaptım sonra dolaptan zeytinyağlı pırasa çıkardım ve sofrayı kurdum.

Kayınpeder kapıyı çaldığında kuşbaşılı karışımı ekmek hamurunun üzerine döküp ısınmış fırına verdim.Biz çorbaları içerken pide pişti ve cidden harika olmuştu.

Şu an Gönül İşleri izliyoruz ve ben yazımı yazıyorum.Murat ve babası bilgisayarda araba arıyorlar, Duru da bebeğiyle oynuyor.


18 Ocak 2015 Pazar

Duru doğumgünü {40 gün 40 gece}


Arkadaşlarla yapmayı planladığımız doğumgünü için tüm hazırlıklarımız tamamdı ancak Gül Abla'nın rahatsızlanması sebebiyle iptal oldu.Ben Duru'ya çok istediği bebeği Ankara'dan almıştım ve günlerdir veremiyor olmam sebebiyle çok rahatsızdım.Daha fazla bekleyemeyecektim ve kendi partimizi yapmaya karar verdik.

Geçen senelerde babaanne ve dedemiz de bizimle olurdu ancak bu sene babaanne seyahatte olduğu için çekirdek bir parti yapmaya karar verdik.

Cumartesi kahvaltıdan sonra evden çıktık.Kocam Duru ve beni Gazipaşa caddesinde bırakıp bir kaç işini halletmeye gitti.Duruyu arabasına oturtup yaklaşık bir saat hiç durmadan yürüdüm.Ona yolda simit aldım, bir kaç arkadaşa rastladık sonuçta çok keyifli bir bir saatti.

Murat bizi aldı beraber yemek yemeye gittik.Yemekten sonra Pasta Bahçesi'nden aldığımız pastamızla evimize geldik.Salon masasına örtü serdim, tabaklarımızı çıkardım.Mumu ta geçen sene almıştım, dünyanın en şirin 4'ü :) Mumu defalarca üflettik, bol bol poz verdik.







Sonra en heyecanlı kısım geldi.Hediyesini çıkarıp paketi açmasını istedik.O kadar sevindi ve şaşırdı ki o anlar her türlü beklemeye değdi.Ankara'da ben Duru'yu oyuncakçının içindeki oyun parkında anneme emanet etmiş ve bu bebeği almaya gitmiştim, alıp döndükten sonra Duru oyuncakçının içinde ona aldığım bebeği gördü ve "anne bunu alalım" diye ısrar etti.Alamam dedim, tüm yalvarmalarına rağmen "bu bebeği zaten aldım" demedim.Bu sebeple bebek daha bir kıymetli oldu.

Bize bir oyuncak alındığında günlerce mutlu olurduk.Oyuncağımızı, kıyafetimizi ya da ayakkabımızı korur hatta onunla uyurduk.O mutluluğu şimdiki çocuklarda göremiyorum.Bir arkadaşım vardı kızına aşırı düşkündü ve anneliği korkunç abartırdı.{Onun bu halleri bir başka yazı konusu hatta.}Neyse işte bu arkadaşımın kızına doğumgünü için bir sürü bebek alınmıştı çocuk hepsine bir kaç saniye kadar sevindi sonra tümünü bir kenara atıp sıkıcı! hayatına döndü.O zaman Duru yoktu ve ben bir çocuğum olursa böyle hissetmemesi için her şeyi yapacağım demiştim.

Duru'ya çok özel bir durum yoksa oyuncak almıyorum.Hediye aldığım şey genelde kitap oluyor.Biz oyuncakçılara değil kitapçılara gidiyoruz.Oldu da oyuncakçıya girdiysek de oyuncak almadan çıkıyoruz.Babaannesi, dedesi ya da arkadaşlar alıyor kimi zaman ama bizim alınmasını istemediğimizi bildikleri için genelde oyuncaktan başka hediyeler getiriyorlar.

Sonuçta Duru dün gece yeni bebeğiyle uyudu:) Bugün tüm gün kucağındaydı ve şu an hala da onunla birlikte.Gün boyunca bir kaç kez "anne ne güzel bir bebek almışsın" dedi.Dedesi bu akşam yemeğe geldiğinde içeri girdiği an " dede yeni bebeğimi gördün mü?" dedi.

Bizim kızımıza hediyemiz bebek değil de bu "mutlu olma hissi" aslında.

Her zaman iyilerle karşılaşması, kendisinin de iyilerden olması, ufak şeylerden mutlu olabilmesi en büyük dileklerimden.

Nice yıllara küçük kızım !


15 Ocak 2015 Perşembe

Cuma!


Bir cuma yazısı ile daha karşınızdayım.Cuma yazısına yine bir zıplama fotoğrafı ayarlamayı başarmış olmaktan da mutluyum.

Bu fotoğrafın ne şartlarda çekildiğini görseydiniz siz de beni tebrik ederdiniz eminim.Görüyorsunuz bir blogger olarak sorumluluklarımın bilincindeyim ve karda kayıp düşme pahasına havalara zıplıyorum:P

Gerçi bu hafta uzun bir tatilden dönmüş olmam sebebiyle çok sıkılmadım hatta iş arkadaşlarımı çok özlemiş olmam sebebiyle öyle çılgın, havalarda uçuran türden bir cuma neşesi de hissetmiyorum.Ama yine de sonuçta bugün cuma!!

Yoğun bir haftaydı.Her öğlen arası dışarı çıktım,pazartesi spora gittim,salı arkadaşlarımla alışveriş merkezine gittik,çarşamba bir arkadaşımın annesini hastanede ziyaret ettim, perşembe de yine spora gittim.Bu öğlen iş yerinin karşısındaki her zamanki yerimizde arkadaşlarımla yemek yemeyi planlıyorum.Sakin bir yemek yiyip çay içmek iyi gelecek.

Duru'nun doğumgünü için bir takım planlar yapıyordum, biliyorsunuz.Sonra Ankara'da Duru'yu gözlemlediğimde başka çocuklarla iletişim kurmakta sorun yaşadığını farkettim.Çocuklara kaşlarını çatarak bakıyor mesela:) Seneye okula yazdırdığımda düzeleceğini umduğum bu durumun doğumgünü partisini de mahvedeceğinden korktum.Bir sürü emek vereceğiz , bir sürü insan zaman ayırıp gelecek ve bizim kız mutlu olması için düzenlediğimiz o günde misafirlerimizin çocuklarına pis pis bakacak:)

Cumartesi günü arkadaşlarımız Duru için küçük bir kutlama düzenlemeye karar verdi.Hediye almama şartıyla kabul edeceğimi söylediğimde bana çok kızdılar.Ben de bari onların çocuklarına bir şeyler alayım dedim.Defne için Ankara'da boncuklu bir takı seti almıştım zaten.Ela'ya da kitap fuarından bir kitap aldım bir tane de küçük bebek alıp paketlersem olur gibi geliyor.

Gelelim sevdiğim,beğendiğim ve sizinle de paylaşmak istediğim sayfalara :

Bu şakalara çok güldüm.

Bakıcımız ehliyet alıyor.Paralel park etme sorunu yaşadığını söyleyince onun -ve elbette benim- işime yarayacak bir şeyler araştırmak isterken bu videoyu buldum.Gülmekten öldüm diyebiliriz.

Paralel park ile ilgili işe yarar bir şeyler de buldum elbette.

Park konusunda tamamen katıldığım bir yorum. :) Kimi zaman ben de iki çizgi arasını ortalamada sorun yaşıyorum ama o şekilde bırakmıyor düzeltip öyle çıkıyorum.

Gülmeye devam ..

2015 de gezilecek 52 yer listesi.Ben çoktan okumaya başladım siz de bir göz atın. Listede Kaş'ı görmek ve çekilen harika fotoğrafı beni çok mutlu etti.Bu tip listelerde hemen ilk baktığım "Türkiye var mı?" oluyor.Neyse ki hemen her listede oluyoruz :)

Kızım henüz cips yemedi {çok şükür!} ama televizyonlarda dönen reklamlardan ya da okulda başka çocuklardan görüp isteyecek.İşte o zaman  bu tarifin kurtarıcı olacağını düşünüyorum.Bu harika tarif de süt dilimi zımbırtısı için evde yapılabilecek bir alternatif.

Bol bol güldük, tatil planlarına başladık ve çocuklarımıza sağlıklı bir şeyler hazırladık:)Haftasonuna hazırız ;)

Herkese harika bir haftasonu diliyorum!




14 Ocak 2015 Çarşamba

Bay Mercedes


Stephen King her zaman çok iyidir.Ne zaman bir kitabını görsem heyecanlanırım.Bazen çok sıradan bir olayı, bazen çok acayip bir konuyu ama her şekilde sürükleyici bir şekilde yazar.Onun kitaplarında her an her şey olabilir ama yazar olan bu "her şeyi" bir şekilde mantık çerçevesine oturtmayı başarır.Kitapların sonu havada kalmaz ve genelde mutlu bir son olur.İyiler kazanır , kötüler de belasını bulur.

Kitap bittiğinde kafanız karışık, içiniz ise huzurludur.Ama onun kitaplarının , cümlelerinin insanı yoran bir tarafı da var.Okumak emek istiyor, konu sürükleyici, üslubu kesinlikle su gibi akıyor ama cümlelerin yapısı, kelimeler bir şekilde  dikkat istiyor.Ve kitap bittikten sonra da insanı kalakalmış, düşünen bir ruh halinde bırakıyor.Kitaptan izlerle, düşüncelerle yaşıyorsun bir süre.Ah bunu tam anlatamadım sanırım.

Stephen King'in tüm kitaplarını okumadıysam bu yüzdendir.Bir kaç kitabını üst üste okumak gözümün almadığı bir şey.Araya serpiştiriyorum çünkü benim iki Stephen kitabı arasına en az iki kitap boşluk koymam lazım.

Bu kitabı da beni hiç hayalkırıklığına uğratmadı.Kayseri yolunda okumaya başladım ve Adana'ya dönerken de bitirdim.O kadar gezmenin tozmanın içinde dahi bulduğum her arada okumuş ve bitirmiş olmamdan da kitabı ne çok sevdiğimi anlayabilirsiniz.

2015'in ilk kitabı olan 'Bay Mercedes' iş bulma kuyruğundaki insanları çaldığı Mercedes marka arabayla ezen ve yakalanmadan kaçan bir ruh hastasının o yıllarda davaya bakan sonrasında da emekliye ayrılmış ve çok sıkılan bir polise mektup yazmasıyla başlıyor.

Polis, eşinden ayrılmış ve emekli olduktan sonra o kadar sıkılmış ki sık sık intiharı düşünüyor, katilimizin amacı da zaten onun intihar etmesini sağlamak.Ama işler beklendiği gibi gelişmiyor ve bu davayı çözmek polisimizin hayatına anlam katıyor.Bir araştırma başlatıyor, geçmişte yürüttüğü soruşturmayı artık emekli olduğu için illegal bir biçimde yeniden başlatıyor ve bu arada pek çok yeni macera yaşıyor hatta aşık bile oluyor.

Katil ise iki işte birden çalışan, bilgisayarlardan anlayan, kendine çok fazla güvenen, annesiyle garip bir anne-oğul ilişkisi olan genç bir adam.Hayatının amacı olabildiğince çok insanı öldürdüğü bir yeni katliam.

Karakterler o kadar hoş ki.Her birine ayrı ayrı hayran olmamak elde değil.Polisin  bahçıvanı ile Mercedesi çalınan kadının teyzesinin kızı benim favorilerimdi.

Bu kitabı çok sevdim, kitaplığımın Stephen King köşesine zevkle ekledim.Size de hararetle tavsiye ediyorum.

Bu arada okuduğum ve saklayamayacağım kitapları elden çıkarmak için açtığım kitap satış bloğum da  : BURADA.

13 Ocak 2015 Salı

Kahve


Kahve içemiyorum.Hele Türk kahvesi hiç.Misafirliğe gittiğimde verirlerse teşekkür ediyor içermiş gibi yapıyorum:) Adana'da  "kahve alır mıydınız?" diye sormadan herkese kahve getiriyorlar çünkü ben hariç herkes kahve tiryakisi:)

Neyse ki Duru Türk kahvesine bayılıyor.Geçen gittiğimiz misafirlikte bana ikram edilen kahveyi görünce hemen yanıma oturup son yudumuna kadar içti, yetmezmiş gibi telvesini de yedi:)

Kime çekti bu çocuk bilmiyorum? :)

Acem pilavı





Acem pilavı ailemizin en kıymetli tariflerindendir.Yıllarca İran'da yaşayan bir tanıdığımızdan öğrenilen bu pilava 11 dk pilavı da deriz.

Özelliği düdüklü tencerede pişmesi.Tarife bire bir uyarsanız muhteşem bir lezzet elde edeceğinizi garanti ediyorum.

Malzemeler:

İri bir soğan

Orta boy 2 havuç

2-3 yemek kaşığı domates salçası

1 su bardağı pirinç

250-300 gr kadar et

Tuz, karabiber

Öncelikle etleri haşlıyoruz.Etin suyunu da pirinç ölçüsü kadar ayırıyoruz.1 bardak pirinç yapacaksanız 1 bardak et suyu yani.

Soğanı ve havucu doğrayıp zeytinyağında kavuruyoruz.Biraz da domates salçası ekliyoruz.Benim pilavlarım anneminkinden daha koyu renkli oluyor.Salçayı daha fazla koyuyorum çünkü.

Salçanın kokusu çıkana kadar kavurduğumuz malzemelerimizin üzerine önceden haşladığımız eti de karıştırıyoruz bir iki dakika kavurduktan sonra 1 ölçü et suyumuzu ekliyoruz.Su kaynamaya başlayınca önceden yıkayıp ,sıcak suda beklettiğimiz pirincimizi süzüp kaynayan suya ekliyoruz.

Karabiber (karabiber çok yakışıyor!) ve tuz ekliyoruz.

Düdüklünüzün buhar çıkışı açık olacak.Buhar çıkışı ayarlı düdüklüyü kapatıyoruz ve düdük öttükten/kırmızı düğme kalktıktan sonra altını kısıyoruz ve tam 11 dk pişmesini bekliyoruz.11 dk sonunda ocaktan alıp ıslak bir bezin üzerine koyduğumuz düdüklümüzdeki pilavınız tane tane ve çok lezzetli.

İçinde hem sebze, hem et hem de pilav var.Misafir sofralarının baştacı :P, çocuklarınızın bayılacağı bir yemek.Bizim evde pirinç pilavı çok uzun süredir sadece bu haliyle pişiyor.

Yapıp, beğenip bana yorum yazarsanız çok mutlu olurum.





12 Ocak 2015 Pazartesi

Ankara



Bir haftalık Ankara yolculuğumuzu bir kelime ile özetlemek gerekse bu kelime kesinlikle "doğumgünü" olurdu.

Benim doğumgünüm 5 Ocak kızımınki ise 19 Ocak.Her iki doğumgününü de Ankara'da kutlayıp döndük.Benim doğumgünü pastam Murat'ın jesti oldu.Annemle yine çılgın bir alışveriş turundan dönüp eve geldiğimizde bizi bekleyen bu muhteşem pasta olmasa kimsenin benim doğumgünümü falan kutlayacağı yoktu açıkçası:)


Pastayı evde ders çalışan erkek kardeşim teslim almış.Uzun bir süredir evde olduğu için saçı sakalı salmış, pek bir berbat vaziyette olan TUSzede pastayı getiren kuryenin mankenleri kıskandıracak kadar yakışıklı ve cool olduğunu söyledi:)Çocuğun yakışıklılığı yüzünden kendi bakımsızlığından rahatsız olmuş.

Benim pastamı da elbette Duru üfledi.Herkes günlük kıyafetleri içinde, mutfaktayız ve hatta fotoğraf makinasına bakıp poz veren tek kişi de benim.


Bu da Duru Hanımın doğumgününde çekilen fotoğraflardan biri.Herkes özel giyinmiş,salondayız ve poz verilmiş:) Pastasının da özel sipariş üzerine yapıldığını söylemeye gerek yok herhalde.Hanımağa babamın kızıma taktığı lakap.Dedem de bana profesör derdi.Ben profesör olamadım inşallah kızım da hanımağa falan olmaz:)


Şu fotoğrafı yayınladığımı görse kardeşim beni kesin öldürür.Pastanın sonu:


Bunun dışında bir sabah uyanıp penceremi açtığımda şaşkınlıktan küçük dilimim yutacaktım.Gece biz uyurken yağan kar her yeri bembeyaz bir örtü gibi sarmıştı ve çok çok güzel görünüyordu.Adana'da yaşarken bunu hiç göremiyoruz diye düşündüm bir süre.Sonra tabi bin kez falan şükrettim kar mar görmediğimize.Uzaktan hoş bir görüntü ama bu havada dışarda olmak çok zor.Araba kullanmak, yolda yürümek bile çok daha fazla özen istiyor.Evsizleri, hayvanları falan da düşününce iyice kötü oldum.


Karda bir kaç pozumuz olsun kısmı neyse ki son gün aklıma geldi.Arabaya koşturmaktan bir saniye durup poz vermeyi düşünememişim:)


Bu ziyaretin en büyük olayı Duru'nun ilk kez kuaförde saçını kestirmesi oldu.Şimdiye kadar saçlarını hep ben kestim ve kestiğim dört kuyruğu da sakladım elbette:)Ama artık kreşe başlayacak olan kızımın daha 'profesyonel' bir bakıma ihtiyacı vardı.Ve bugüne kadar saç kesimi konusunda hep 'Anne kuaföre gitmeyelim lütfeen' diyen kızım ilk kez 'ben de kuaförde saçımı kestireceğim' demeye başlamıştı.Kuaförde saçımı kestirdikten sonra Duru'ya sorduk annemin kucağında kestiririm diye şart koştu ama kabul etti.Ve işte kucakta bir kesim anı:



Ve ayı korkusu yenme çalışmalarından biri daha :



Annemle hemen hergün gezdik.O karda kışta arabada dualar ederek indik yokuşlardan ama H&M turlarımızı bitirdik.Kızım 2015 kışına hazır.Uzun kollu tişörtleri, pantolonları ve indirimde yakaladığım bir kaç parçayı aldım.Zaten kalitesine göre çok ucuz satılan ürünler bir de indirimde olunca tadından yenmiyor.Çocuk bölümü bu kadar güzelken büyük ürünleri oldukça paçoz görünüyordu.Yani pazarda çok daha kaliteli ve zevkli ürünler var.Lütfen!

Sonra bu seneki doğumgünü için çok istediği bir bebeği ve bir kaç{tan biraz fazla:P} çocuk kitabı aldım.Çocuk kitaplarının bir kısmını hemen verdim bir kısmını da hediye paketi yapıp sakladım.Ara ara böyle küçük hediyeler vermek hoş oluyor.

Alışveriş merkezlerinde sadece alışveriş yapmadık elbette oyun alanlarında oynadık, yemek yedik, kızım uyurken ya da yanımızda oynarken biz de annemle bol bol sohbet ettik.

Bir öğleden sonra da annemin karşı komşusuna davetliydik.Annemle aynı yaşta olan bu hanımın benim yaşımda bir kızı ve Duru yaşında da bir torunu var.Üç kadın oturup mercimekli köfte, kurabiye ve el açması börek yiyip sohbet ettik.Her şey harikaydı ama en harikası kesinlikle birlikte olmaktı.Annemin böyle hoş bir komşusu olduğunu görmek beni çok mutlu etti.

O kadar ince bir insan ki evde çalışan kardeşime de koca bir tabak dolusu hazırladığı nefis yiyeceklerden gönderdi.Biz de ertesi gün evde yaptığımız benim artık klasiğim olan kurabiyelerden yolladık bu tatlı hanıma.


Annemle mutfakta da bol zaman geçirdik.Zeytinyağlı kreviz, şu tarife çok benzer bir tarifle el açması tadında hazır yufka böreği yaptım.Annem de bana mantı yapmayı öğretti.

Harikaydı ama her güzel şeyin de bir sonu var elbette.Bu satırları evden yazıyorum.Bugün saat 14:00 civarında Adana'ya döndük.Bu haftanın yemek menüsünü ayarladım ve alışveriş yaptık.Evimizi çok özlemişim, dışarda yemek istemedim akşam yemeğimizi evde yapıp yedik.Kızımı yıkadım, banyo yaptım ve şimdi de çayımı içiyorum, Duru'nun darmadağın ettiği odaya bakıyorum ve kocamla sohbet ederken bu satırları yazıyorum.

7 Ocak 2015 Çarşamba

Aşure




Anneanemin sütlacı yazısının gördüğü ilgi üzerine annemin aşuresinin tarifini de vereyim istedim.Hem bu blog kızım için yazılıyor madem aile tariflerimizin burada olması neredeyse bir mecburiyet , öyle değil mi?

Aşure malzemeleri:

Nohut: 1 ölçü

Kurufasulye :1 ölçü

Buğday: 1 ölçü

Kayısı, kuruüzüm, kuruincir: Toplam 1 ölçü

1 bardak süt

Şeker

Aşurenin makbulü rengi açık olandır, malum.Süt işte bu noktada devreye giriyor:)

Nohutu, kurufasulyeyi bir gece önceden suda bekletiyoruz.Buğdayı tencereye koyuyoruz iki parmak geçecek kadar su ekliyoruz, bir taşım kaynatıyoruz ve buğdayı bu sıcak suyun içinde bir gece bekletiyoruz.

Ertesi gün ayrı kaplarda haşlanmış nohut, kurufasulye ve buğdayı aynı kaba alıyoruz, üzerine bir ölçü olarak hazırladığımız kuru üzüm ve küçük doğranmış kuru kayısıyı ekliyoruz.Kuru inciri ise önce bir iki taşım kaynatıp suyunu süzdükten sonra ekliyoruz çünkü kuru incir rengi karartan bir şey.
{Kuru incir ve kuru kayısıyı oldukça küçük doğrayın çünkü şişip kocaman oluyorlar.}

Annem kendi aşuresine bu kuru inciri koymaz mesela ama benim aşuremin vazgeçilmezi kuru incir.Ve en komiği ben aşurenin içindeki kuru meyveleri sevmediğim için yemiyorum:) Murat ve Duru da yemiyor.Ama bu meyveleri koymadan yapılınca aşure güzel olmuyor biz de aşureyi olduğu gibi yapıp meyveleri ayıklayıp yiyoruz:)

Yaklaşık 1,5 saat üzerine üzerini üç parmak geçecek kadar su koyduğumuz bu malzemeleri kaynatıyoruz.Sonra ocaktan almadan onbeş dakika falan önce şeker ekliyoruz ama tadı böyle şerbet gibi olacak.Çok şekerli gelmeli ağzınıza çünkü soğuyunca tadı azalıyor.Tam kıvamında şeker koyarsanız soğuyunca aşureniz tatsız olur.Ve ocaktan almaya yakın içine bir bardak süt ekliyoruz ki aşuremiz beyaz olsun.

Ölçü olarak orta boy bir bardak kullanıyorum ben.Kocaman kaseler kullanırsanız bir orduya yetecek kadar aşureniz olur.

Bu yazıyı yayınlarken ben muhtemelen Ankara'dayımdır.Yaşasın!

5 Ocak 2015 Pazartesi

Dönüş yolunda Ankara'ya yola çıkmadan hemen önce: (3)


Kar gördük, yılbaşı gecesini kutladık ve yeni hedefimiz kaplıca.

Kozaklı'da Dadak Termal Otele gidiyoruz.Gül Ablalarla bu taraflarda geldiğimiz ikinci kaplıca bu.Gül Ablaların ise arkadaşları ile ellinci gelişleri falan sanırım:)

Bu otele de 10 yıl önce gelmişler ve çok memnun kalmışlar.Ancak aradan geçen yıllar otele pek yaramamış,otel maalesef pek bir zavallı durumda.Personel sayısı az, çok temiz sayılmaz ama ben hemen her koşulda mutlu olabilen bir insanım.Çocuklar da şartların çok farkında değil.Havuza girdik, Duru kollukları ile çok mutlu.Akşama kadar yüzdük, hamama girdik, saunaya girdik, çay içtik.Saat 17:00 gibi odamıza çıktık.

Bir tur banyo da odada yaptık.Hepimizin yanakları pembe pembe hazırlanıp yemeğe indik.Yemekler pek kötü mesela yemekte bamya var, kışın ortasında bamya!

Yemekten sonra oteli dolaşıyoruz.Çocuk oyun odası pek kötü durumda, çay kahve servisi ile ilgilenen tek bir kişi var kadın kahve mi pişirsin, çay mı dağıtsın, sipariş mi alsın bilemiyor.Ama tüm bu berbat şeylerin ortasında harika bir okey salonu buluyoruz.Ve bilmelisiniz ki sayın okur okey benim göbek adım!!

Oyun odasının hemen yanında bulunan bu salona geçiyoruz, okey tahtaları buluyoruz, üç dört takım eksik taşlı okey var diyorlar alıp ayıklıyoruz, fazlalarını diğer masadaki teyzelere veriyoruz filan.

Oyunda bir ton hile yapan Murat ve Mesut Abi ne yazık ki Gül Abla ve bana yeniliyor.Göbek adım okey demiştim:)Bu arada kızlar da kah kovalamaca oynuyor, kah boyama yapıyor, kah oyun odasına gidiyor, kah kucağımıza oturup oyuna salça oluyor.

Hepimiz çok eğlendik.Hayatımın en eğlenceli akşamlarından biriydi.Sonrasında odamıza çıkıp uyuduk.Sabah kahvaltıdan sonra yola çıktık, Pozantı'da durup bir şeyler yedik ve akşamüstü Adana'ya vardık.

Eve girer girmez ben Ankara valizini hazırladım.Makinaya üç posta çamaşır attım.Şimdi de ayaklarımı uzattım ,çayımı içiyorum.



Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..