19 Ekim 2015 Pazartesi

Buralarda yokken:

Sanki birileri ölmüyormuş, üzülmüyormuş gibi yaşamaya devam ediyoruz.Ediyoruz da tabi bir buruluk, bir coşku eksikliği oluyor.Bu fotoğraflar bu haftasonundan önceki haftasonuna ait.Yaşanmış bitmiş ama burada dursun, o anı hatırlatsın diye buradalar.

Balık sevmiyoruz ama yiyoruz.Duru için yapılan fedakarlıklar da diyebiliriz:) Karataş'a gittik ama bu kez en iyi balıkçıyı aramaya çalışmadan direk bizim Salim'in Yeri'ne gittik:


 
Bir cumartesi bu kez göl kenarındayız, kahvaltı için.Gül Ablalar ve Denizlerle birlikteyiz.Duru çok kötü düşüp dizlerini, kollarını yaraladı.En çok da en sevdiği taytının yırtılmasına ağladı.Ağlarken kucağımda sakinleştirdim, yaralarını silip üstünü değiştirdim.Sonra oturup boyama yaptılar.
 
 

 
Aynı gün akşamı biz bu kez Tarsus'tayız.Şe.lale de bir şeyler yiyoruz.



Duru daha önce de gördüğünüz kediyi severken:




2 yorum:

EQ dedi ki...

Itiraf ediyorum, disarida yemek yemeyi cok seven biri olarak nasil özeniyorum senin su resimlerini gördükce. Keske benim esim de disarida yemek yemeyi benim kadar cok seven biri olsaydi da, daha sikca gitseydik. Adamin "ne bulunur disarda yemek yemekten, mis gibi ev yemekleri varken" zihniyetine bazen nasil sinir oluyorum var ya:) Neyse ki benim hatrim icin arada bir de olsa kendini feda edip geliyor benimle, sagolsun:)

Öykücü dedi ki...

Sanki babamı anlatıyorsun Ayşe Abla.Ankarada bir cumartesi akşamı ertesi gün hep beraber dışarda kahvaltı yapmaya gidelim dedik gidemeyelim diye sabah altıda kalkıp kahvaltı masasını hazırlamış.Tüm çatal bıçaklar bile diziliydi düşün.

Bunun yanında anneannem ev hanımı olmasına rağmen asla pazar günleri yemek yapmaz.Mutlaka o gün dışarıda yenilir.

Bu bir yapı, yetiştiriliş vs meselesi.Ve o huy öldür Allah değişmiyor.Babam evde makarna yemeyi dışarda yenecek en lezzetli yemeğe tercih eder.

Ben de neyse ki dışarıda yemek yemeyi seviyorum.

Sevgiler.

Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..