10 Eylül 2014 Çarşamba

Konya'da düğün vardı.


Konya'da eşimin iş dolayısıyla tanışıp bir abi gibi sevdiği bir aile dostumuzun kızının düğünü vardı.Gelin kızımızı da babasıyla çalışıyor olmasından dolayı tanıyor ve çok seviyorduk.Çok kaliteli, ince, zarif, samimi insanlar.Yine kendisi kadar hoş olan biriyle evleniyor olmasından dolayı mutluyuz:)

Düğün Pazar akşamı Konya'da olacaktı ve eşim de nikah şahidiydi.Biz Cumartesi günü sabah yola çıktık.İlk önce Pozantı'daki Tünel Lokantasında kahvaltı yaptık.Yukarıdaki fotoğraf masamızdan görünen dağ manzarası.Tünel bizim için sabah yola çıkılacak tüm yolculukların mutlaka uğranacak yeridir.Eskiden haftasonları uğrayıp et yerdik ama şimdi sadece kahvaltı için uğruyoruz.Kahvaltıda abartılı çeşitler yok ; domates, peynir, bal-kaymak, tavada yumurta gibi.Ama Adana'nın bunaltıcı sıcağından sonra Pozantı'nın o serin havasında ne yense güzel geliyor insana:))Nitekim kahvaltıdan sonra yüzümüz gülüyordu:


Kısacık bir yolculuktan sonra Konya'ya vardık.Daha önceden ayarladığım öğretmenevine yerleştik.Bugünkü hedefimiz Mevlaa Müzesiydi.Daha önce Konya'ya defalarca geldik ama müzeye hiç giremedik.Kapalıydı, süre kısıtlıydı gibi.

Müzeye girişte tanıtım yapan kulaklıklardan aldım.O kulaklıklar olmadan gezmenin hiç bir anlamı yok.Yanınızda bir rehber yoksa mutlaka alın.

Müzeyi genel olarak beğendim.Türkiye'deki pek çok müzeye göre çok başarılı ama çok kalabalık ve daha iyi düzenlenebilirdi diye de düşünmedim değil.Mesela dergahın mutfak bölümünde gözyaşları içinde dua eden ve yerinden kıpırdamayan bir sürü teyze vardı.Onların yüzünden o kısmı tam göremedim.Hemen yan odadaki türbe ise boştu oysa içerde dua bekleyen mezarlar bulunmaktaydı.Ama mutfakta gözyaşları içinde mizansen gereği konulmuş heykellere dua eden teyzelere bunu söyleyen kimse yoktu:(

Bu kapı çok etkileyiciydi.İçerde Mevlana'nın mezarının da bulunduğu , fotoğraf çekmenin yasak olduğu bölümün girişi.Her bir levhanın bir anlamı var ama bunu da kulaklıklardan öğrenebilirsiniz ancak.İçerisi çok etkileyici, çok güzel.Gidecek olanlara devekuşu yumurtalarının tavanda asılı olduğunu da söyleyeyim de benim gibi bakınıp durmasınlar:))



Müzeyi gezerken etrafta elleri telsizli adamlar sardı önce.Sonra müze müdürünün etrafta dolaşıp durduğu, apar topar bir hazırlık içine girdiklerini gördüm.Etraftaki görevliler bir yandan da "çabuk olun, birazdan müze kapanacak" diye bağırıyorlardı.Mevlana'nın kabrinin olduğu bölüme önce ben girdim Murat Duru ile dışardaydı sonrasında ona zaman kalmayacak, gezemeyecek diye çok korktum.Neyse hızla da olsa o da gezebildi.Sonrasında kulaklıkları teslim ettik, neredeyse sırtımızdan itilerek müzeden çıktık.Malatya'dan gelmiş bir adamcağız bu duruma isyan ediyordu biz çıkarken.

Telsizli adamların, müze müdürünün yaptığı son kontrollerin ve bu telaşın sebebi yeni başbakan Ahmet DA.VUTOĞLU'nun Konya ziyaretiymiş.Konyalı başbakan başbakan olduktan sonra ilk kez geliyor Konya'ya.Tabi ki halk apar topar müzeden atılacak! Gayet normal!


Duru ile Murat'ı beklerken özçekim yaptık:



Bu postacı çantasına bayıldım.Camdan yansıyan kulaklı beni de gördünüz mü? :)


Müzeden kovalandıktan hemen sonra müze dışındaki cami önünde özçekim:


Çok acıkmıştık ve istikametimiz her zamanki yerimiz olan Cemo oldu.Konyalı bir arkadaşımız tavsiye etmişti burayı, biz Araştırma Hastanesi'nin karşısındaki Cemo'ya gidiyoruz.Bahçesi, yemeklerin lezzeti harika.

Duru'nun favorisi bamya çorbası:


Benim bu sene ilk kez deneyip bayıldığım tirit:


Murat klasiği etli ekmek:


Ve ve ve 'sacarası' :


Yemekten sonra öğretmenevine gittik.Erkenden uyumuşuz.Sabah çok dinç uyandık ve kahvaltı için Sille yollarına düştük.Sille konağında açık büfe kahvaltı yaptık.Sille'yi gezmek de hoş olabilirdi ama biz Konya'da bulunan arkadaşlarımızla görüşeceğimiz için kahvaltıdan sonra buradan ayrıldık.Aşağıdaki Sille'de dağ manzarası.Manzaralarda beyaz bulutlar ve mavi gökyüzü en sevdiğim fon.


Sonrasında yılar önce Adana'dan taşınan arkadaşlarımız Volkan ve Saadet'in evine gittik.Kayınpederim ve Volkan'ın babası eski subaylar.Aileleri de lojmanda yıllarca beraber oturduğu için eski ve köklü bir dostluk onlarınki.Eşler ve çocuklarla da giderek büyüyor:)

Yeni evlerini görmeye gittiğimizde Volkan'ın annesini de orada görünce çok mutlu olduk.Beraber çay içtik, poğaça yedik, bir ara babalar çocukları sitenin bahçesindeki parka indirdiler, bol bol sohbet ettik akşam da bizi yemeğe götürdüler.Düğün salonunu onlar olmasa da bulamazdık :) Düğün salonunun önünde öpüşüp ayrıldık ama hepsini şimdiden özledim.

Bu yazı umduğumdan uzun oldu.Konya düğünleri bir sonraki yazıya kalsın artık :)

4 yorum:

deniz dedi ki...

ben böyle gezileri çok seviyorum. umarım bize de oraları görmek nasip olur...ve milletin adamı diye afişle olmuyor bu işler işte bu gibi millete karşı yapılan terbiyesizlikleri kınıyorum.

Öykücü dedi ki...

Deniz,

Gidecek olursanız Sille de kahvaltı sonrası gezi ayarlayın.Havası o adar güzeldi ki boğucu, nemli Adana'dan sonra cennet gibi geldi bize.

Sevgiler.

sessiz balik dedi ki...

Yüz kilometre yakınımdaymışsın:)

konya düğün salonu dedi ki...

evlenen çiftimize mutluluklar dilerim

Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..