17 Aralık 2015 Perşembe

Son günlerde:

 
Bir koşuşturmaca içindeyim.
Bir yandan işlerim bir yandan, Duru'nun okuluyla ilgili gelişmeler diğer yandan, sosyal hayat öbür yandan nefes alacak zaman bulamıyorum. Çok şükür. Böyle koşturmacalar içindeyken kendimi gerçekten yaşıyor hissediyorum.

Duru'nun okulu satıldıktan sonra başka bir okul arayışına girdim. Şimdilik kendi okulunda kalmasına karar verdim ama her zaman bir B planım olmasını istediğim için bir başka okula da ön kayıt yaptırdım. Okuldan PDR görüşmesi için aradılar ve ayın 16sına randevu verdiler. Duru'yu okuldan aldım, hazırlanıp diğer okula koştuk. Çocukları alıp sınıflara götürüyorlar. Ama Duru bir türlü gitmedi. Öğretmenler de ikna edemedi derken bir öğretmen bir şekilde iletişim kurdu ve elini tutup götürdü. Ama Duru orada kalması gereken sürede kalmadan bir kaç dakika içinde geri döndü.

Çok sıkıntıya girdim ve nasıl olduysa bir başka babanın çocuğuna "seni oyuncakçıya götüreceğim" dediğini duyup ben de "seni oyuncakçıya götüreceğim" dedim. Buna rağmen gitmedi ben de ne yapayım çocuğu giydirip okuldan çıktım. Açıkçası okul pek hoşuma da gitmedi. Bir düzeni yoktu, her elini kolunu sallayan girip çıkıyordu. Hiç kimse nereye gidiyorsun demeden ben okula girdim mesela.

Neyse okuldan çıktık arabaya gidiyoruz Duru başladı "tamam geri dönelim" demeye. O an o kadar yorgundum ki anlatamam. O yorgunlukla geri dönmedim. Açıkçası bazı şeylerin sadece bir an yapılabileceğini, o anı kaçırırsa geri dönüşü olmadığını da görsün istiyordum. "O an girmedin, tüm öğretmenler ve ben rica ettim ve sen girmedin" dedim. Başladı ağlayıp oyuncakçıya gidelim demeye. Öyle bir hale getirdi ki o girecekmiş de ben geri dönmediğim için girememiş dolayısıyla oyuncakçıyı hak etmiş:)

Çakaaaal:) Orada ağlayarak benim direncimi kırabileceğini sanıyor. Kızım sen doğmadan çok önce geçtik bu yollardan. Dünkü bebe beni oynatacak. Haha! Tabi ki oyuncakçıya gitmedik. "Kızım bu bir pazarlıktı sen kendine düşeni yaptın mı?" dedim. {Ama hakkını vereyim çok sıkı uğraşıyor.} Yaklaşık bir saat ağladı. "Götürecek misin?" diye hiç bıkmadan sordu. Her hayır dediğimde ağlama hızını arttırdı falan.

Murat geldiğinde ikimizde oturma odasındaki koltuklarda yorgunluktan sızıp kalmıştık.

Tüm bunların üstüne Murat da ertesi gün okula götürülecek kumbaraları bulamadığını söylediğinde gerçekten onu pencereden atmayı düşündüm. Çünkü o gün çok hastaydım, işe dahi gidemedim buna rağmen okulda yapılacak sunum için hazırlanıp kitap almaya gittim, materyal hazırladım ve sadece kumbara işi de Murat tarafından halledilecekti.

Beni arayıp kumbara bulamadığını söylese ben onu da bir şekilde hallederdim.

Artık nasıl bir yüz ifadesiyle baktıysam büyük kırtasiyeleri telefonla arayıp kumbara sormaya başladı:) Sonuçta yemekten sonra hazırlanıp kumbara aramaya başladık. Gittiğimiz ikinci kırtasiyede nispeten uygun fiyatlı 20 tane kumbara bulduk. Kızlara kırmızı erkeklere sarı aldık.

Okuldaki sunumun konusu tutumluluktu. Ben konuyla ilgili internette araştırma yaptım. Genel olarak bir tanım yaptıktan sonra geri dönüşüm, su ve elektirik tasarrufu, kağıt tasarrufu, gereksiz para harcama konularına eğilmeye karar verdim.(1, 2,)



Görsellerle desteklediğim anlatımdan sonra konuyla ilgili bir kitap okudum. Su ve elektrik tasarrufuyla ilgili boyama örnekleri bulup bastırdım. Benim sunumumdan sonra boyatmaları için öğretmenlere bıraktım.

Ve en son olarak da aldığımız kumbaraları dağıttık .Çocuklar o kadar tatlıydılar ki. Kızlara kırmızı erkeklere sarı kumbara aldım dedim, kumbara uzatmak için yaklaştığım çocuklar "ben erkeğim" diyordu mesela:)) Ah kuzular demeseler kendilerini kız sanacağımı mı düşündüler nedir?

Oradan çıkıp spora gittim. İş yerine döndüğümde cidden yorgunluktan bitik durumdaydım. Ama ruhen bir kuş kadar hafifim.


3 yorum:

Mert dedi ki...

Sular boşa akmasın... :)

Ben yeni keşfettim sizi, ben de beklerim... :))

EQ dedi ki...

Valla bravo, tebrik ediyorum seni Öykücüm. Cocugunun inatla ve istikrarla aglayip, istediklerini yaptirma taktigine sonunda pes edip teslim olmayan bir anne.
Ciddi söylüyorum bu okadar önemli bir tutum ki cocuk egitiminde ve anne babalarin en cok "su koyverdigi" davranistir :)
Ben cocuk psikiyatrisinde calistigimdan ve yillarca uzmanlarin icinde oldugumdan, özellikle bu konunun ne kadar önemli oldugunu cok daha iyi bilirim nacizane.

Cocugunu sevmekle , ona gerekli kurallari bilmesi gerektigini ögretecek kadar otoriter olmak arasindaki farki bilmiyor ve anlayamiyor bircok ebeveynler maalesef. Halbuki okadar önemli ve asil böyle yaptiklarinda (yani senin yaptigin gibi) cocuklarina nasil faydali olduklarini bir bilseler keske...

Tam da bu konuda bir yazi yazmistim surada birzamanlar. Her annenin okumasini isterdim...

http://duygusalzeka.blogspot.de/2012/03/cocugunuzun-snrlar-cok-onemli.html

Öykücü dedi ki...

Kafa dergi,

Akmasın:)

Ayşe Abla,

İlerde büyüdüğünde hiç söz geçiremem diye uğraşıyorum açıkçası. Duru benim sınırlarımı anlamaya çalışıyor. Ben çok kararı davrandığım için genelde olmayacak şeyleri babasından ister. Ona da karışıyorum tabi:) Babası da mesela olabilecek bir şeye bile önce hayır der sonra Duru ağlayınca hemen kabul eder. Ben olabilecek bir şeyse yani kendine ya da başkasına risk oluşturmuyorsa zaten en absürt şeylere dahi izin veririm. Olmaz dediğimse kesindir.

Sevgiler.

Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..