ramazan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ramazan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Eylül 2015 Çarşamba

Ramazan2015 iftar yemekleri: Ama bir sor neden?


Bu yazıyı taslakta buldum:) Ankara'dan döndüğümüz gün uçaktan indikten bir kaç saat sonra bir düğüne katıldık, düğünden kalktıktan sonra düğünde karşılaştığımız bir süredir görüşemediğimiz arkadaşlarımızla geç bir akşam yemeği yemeye gittik ve saatlerce oturup sohbet ettik.Eve geldiğimizde yorgunluktan bitmiştim ve hemen yattık elbette.

Pazartesi günü kısa süreliğine Adana'da olan arkadaşlarımı yemeğe götürdük ve eve gene çok geç gelip hemen yattık.Salı günü de kayınvalidemleri yemeğe aldım:) Oldukça yorgunum ve bu sebeple bloga yazmak istediğim bir sürü yazıyı yazamıyorum.Taslakta yazı bulmak çölde vaha bulmak gibi oldu.

O yüzden aradan aylar geçmiş olmasına rağmen bu yazıyı yayınlamaya karar verdim.Tembel avrat işi diye satılan ayıklanmış sebzeler gibi bir yazı sizi bekliyor.İşte karşınızda tembel blogger yazısı:

Ramazan ayında iftarları sevdiklerimizle beraber yapmaya bayılıyorum.Evde pek fazla davet vermedim ve ben de sadece iki kişiye evde iftara gittim ama genelde çalışan insanlar olduğumuz için ve Ramazan ayında dışarda enfes iftar programları olduğu için kimse halinden şikayetçi olmadı:)

Evde sadece kayınvalidemleri ağırladım.İki kez.Biri Ramazan ayının ilk cuma akşamı diğeri de sanıyorum son cuma akşamı:) Her iki iftarda da menüyü olabildiğince sade tutmaya özen gösterdim.

Bizim gittiğimiz evde iftar ise çok değişikti.Menü şöyleydi : şehriye çorbası, içli köfte, pirinç pilavı, güveç ve salata.Ev halkı beş kişi üçte biz toplam sekiz kişi masaya oturduğumuzda masada 24 ağzına kadar yemek dolu tabak vardı:)) Ev sahibi tüm yemekleri tabaklara koyup yerleştirmişti.

Genelde çorba servis edilir bittiğinde diğer yemek servis edilir şeklinde ilerleyen düzen tüm yemeklerin masada olmasıyla oldukça ilginç bir hal almıştı.Bir tabakta şehriye çorbası, birinde içli köfte ve pilav diğerinde de güveç.Ve hepsi tepeleme dolu.Kişi başı 8 tane içli köfte var ve bu kişilerin içinde Duru da var.

Ev sahibi için kolay bir yöntem ama masada elini koyacak yer bile olmaması , o kalabalıkta herkesin tabağının birbirine karışma şüphesi ve yemeklerin elbette soğuması gibi sebeplerle benim tercih edeceğim bir yöntem değil.Aklınızda bulunsun ama :P

Adana'da yeni açılan bir kebapçı eşimin arkadaşı olması ve çok lezzetli kebapları dolayısıyla iki kez iftara gittiğimiz bir yer oldu.Duru pek Adana kebap sevmez o yüzden ona lahmacun , kaşarlı pide ya da pirzola siparişi veririm.Burada da ilk gittiğimizde pirzola istedim ama çok geç geldi ve geldiğinde tamamen yanmıştı:)

Arkadaşımıza tabağı gösterdiğimizde alıp içeri geçti ve eşimin gözleri önünde pirzolaları ustaya fırlatmış.Biz insan ustasıyla kötü olur mu telaşına düştüğümüzde o "bunu iyi ki size yapmış bir yabancıya yapsa ne yapardım ben? Bu şekilde kömür olmuş bir yemek müşteriye servis edilir mi? Bu bana ihanettir" şeklinde cevap verdi.

Hemen yerine gelen Adana kebaplar ise Duru'nun bayıla bayıla yemesi sebebiyle gözemiz oldu.En tok zamanında bile orada Adana kebap yiyor şimdi.Çok mesudum.








Canımız, birtanemiz Sezer'le de bir iftara gittik.Biz yine bir kebapçı önermiştik ama Sezer'in et sevmemesi sebebiyle içimiz de pek rahat değildi.Sonra Seyhan Oteli'nin harika bir açık büfe iftar servisi olduğunu öğrendik.Gerçekten çok başarılıydı.

Sezer Duru'ya harika bir etek ve bluz almıştı.Gideceğimiz gün iş yerinde bana verdi.Evde Duru tül prenses eteğini görünce resmen delirdi ve yemeğe elbette onları giyip gitti.

Seyhan Otelinde yemek sonrası biz otururken Duru orada bulunan bir sürü akülü araba ve motorsiklete bindi.İlerleyen saatlerde oldukça ustalaşmıştı:



Gül Ablalarla da bir iftar yaptık elbette.Defne ve Duru'nun yemek sonrası oyun parkında oynuyor olması gecenin bonusuydu.


Yine arkadaşımızın kebapçısındayız:



26 Haziran 2015 Cuma

Cuma: 2 cenaze 1 iftar daveti



Bu hafta iki arkadaşımın annesini kaybettik.Çok üzücüydü.Kaç yaşında olursan ol anneni ya da babanı kaybettiğinde bir çocuk oluyorsun sen.Annesiz bir çocuk :(

Bir cenaze Osmaniye'nin Düziçi ilçesindeydi.İş yerinden arkadaşlarla minübüs kiralayıp gittik.Düziçi tahmin ettiğimden de uzakmış sonuçta 10:30 da çıktık saat 15:30 gibi dönebildik.Oruçlu olmama rağmen o sıcak, yol vs beni pek etkilemedi.

Diğer cenaze ise resmen bir şoktu bizim için.Arkadaşımın annesine sadece bir hafta önce kanser teşhisi konulmuştu ve hastamızı üç beş gün içinde kaybettik! İleri evre ve daha öncesinde hiç bir belirti vermeyen mesa.ne ca.

O cenazede de güneşin altında oldukça uzun bekledik.O gece çok uykusuzdum sadece 4 saat uyumuştum ve cenazeden sonra arkadaşlarla bir alışveriş merkezine gitmemize rağmen iftara kadar kötüleşmeden idare ettim.

Sahura kalkmak kesinlikle çok anlamlı.Az ama protein ağırlıklı yiyorum üstüne de çay ve hurma ile bol su.Suyu iftardan sonra devamlı içiyorum.Akşam boyunca sahura kadar 2 lt su içmiş oluyorum.Sonuçta orucumu açarken delice bir su içme isteği de olmuyor.

İftarda da sadece bir tabak sebze yemeği,salata ve yanına bol karpuz yiyorum.Çayın yanında da üç beş hurma alıyorum.Bu kadar.Ve yetiyor.

Abartılı ramazan sofralarından rahatsız oluyorum açıkçası.Deliler gibi ,patlayana kadar yemek için mi tüm gün aç kalıyoruz? Bu işin felsefesi kesinlikle bin çeşit yemekli ramazan sofraları değil bence.Hani aç insanları anlayacaktık? Hangi aç insan tüm gün yemek yemeyip mükellef sofralara oturuyor acaba?

Bir kaç yıl önce Murat'la ünlü bir otele iftara gitmiştik.O kadar çok çeşit vardı ve her şey o kadar lezzetliydi ki.Gözüm de aç olunca ne bulduysam yedim.Kısırlar, börekler, etler, tatlılar , meyveler.Sonuçta karnıma bir ağrı girdi size anlatamam.Resmen iki büklüm döndüm eve:))) Ramazan'ın ruhuna hiç yakışmayan bir durum.Daha azla yetinebilmek, daha azla yaşayanları anlayabilmek, yokluğa göğüs gerebilmek, elimizdekinin kıymetini bilmek olması gereken, iki büklüm eve dönmek de olmaması gereken:)))

Markete bir giriyorum herkes delice alışveriş yapıyor.Ya bazı ürünler resmen kapışılıyor.O market arabaları kıtlık varmış gibi dolduruluyor.Açken alışveriş yapmamak lazım gerçekten de:)

Bu konuyu okurken "aynen" diye tasdiklediğim Deniz'in şu yazısıyla kapatayım.

Bu akşam da kayınvalidemler bize iftara gelecek.Menümü yazıyorum: Mercimek çorbası, mantarlı et sote, bulgur pilavı, zeytinyağlı fasulye, közlenmiş patlıcanlı bir zeytinyağlı yemek ve salata.

Normal davetlerde yaptığımdan daha az çeşit yaptım hatta.Börek tarzı bir şey yok mesela.Çünkü tüm gün aç olan midenin üzerine delice yemek yollamak çok sağlıklı değil.Üstelik de zaten azıcık yer yemez doyuyorsun.Kalan tonla yemek oluyor günlerce  uğraş ki bitiresin.

İşten biraz erken çıkıp eve gideceğim.Ana yemeği ben yapacağım.Salata sosları, masa kurma vs işlerim var.Bakalım.

Herkese mutlu haftasonları diliyorum.






19 Haziran 2015 Cuma

Cuma!


Başlığı yazarken hala cuma olduğuna inanamasam da yaşasın bugün cuma!Bu hafta nasıl geçti anlamadım.Çok şükür yine bir Ramazan ayına daha kavuştuk.Adana'nın cehennem sıcağında oruç tutmak biraz zorlasa da artık daha tecrübeliyim.

Bebek, emzirme vs işlerini bitirip oruca geri döndüğüm ilk sene her zaman yaptığım gibi sahursuz oruç tutmaya karar vermiştim.Saat 15:00den sonra yarı baygın haldeydim.İşten izin aldım,Murat beni eve taşıdı, iftarda yatağımdan koluma girip masaya götürdü falan:))

Bu sene akşamdan itibaren 2 ltye yakın su içtim.Gece saat 02:30da kalktım kendime sallama çay ve 2 yumurtalı bol peynirli omlet yaptım.Çayımı yatakta bitirdim, uyumadan önce yarım litre daha su içtim.Dolayısıyla da ilk günü olabildiğince sorunsuz atlattım.Çok şükür!

Çocukken Ramazan ayına bayılırdım.Annemin beni yemek yemeye zorlayamayacağı tek zaman dilimi.Çocukken yediğim hiç bir şeyden keyif almazdım.Annem de şimdi takdir ettiğim o zaman nefret ettiğim bir şekilde hep sağlıklı şeyler yememiz için uğraşırdı.Yemeği beğenmedim patates kızartayım gibi bir lüksümüz hiç olmadı.Asla kekle,börekle yemek geçiştirmedik her zaman etli bir sebze yemeği olurdu evde.Yanında pilav olurdu ama sadece pilav asla yemekten sayılmazdı:)

Kahvaltı geçiştirilmezdi,sabah bizi uyandırmadan kahvaltımızı hazırlamış olurdu ve ben kahvaltıda bir de yarım çay bardağı pekmez içmek zorundaydım{Fatih kendi pekmezini akşam meyve suyunun yanında içerdi}.Akşam yemekten sonra yarım litre kaynatılmış çiğ süt (asla kutu süt değil), yatmadan önce de yine yarım litre taze sıkılmış meyva suyu içerdik.Bu rutin üniversiteyi kazanıp gidene kadar devam etti.Annem bir beslenme gurusudur ben beslenme konusundaki tavrımda kesinlikle annemin etkisi olduğunu düşünüyorum.

İşte bu kadarı neyse de porsiyonlar konusunda biraz sıkıntılıydık.Sonuçta hayatım yemek masalarında "o tabak bitecek" zorlamasıyla geçtiği için şimdi kızım doydum dediği anda ısrar etmeyen bir anneyim.Ve en komiği annem bunu çok takdir ediyor.Zorlama çocuğu diyor:))Gerçi anneme göre beni zorlamasaymış ben ölürmüşüm."Duru yiyen bir çocuk senin gibi değil" diyor.

İlkokuldayken bir sağlık taraması olmuştu ve beni muayene eden doktor çok sağlıksız olduğum kararını vermiş ve bana "annen seni doktora götürmüyor mu?" diye sormuştu."Yo demiştim hiç doktora gitmedim".

Doğru çünkü benim teyzem çocuk doktoru ve her gün bize uğrardı bir sorun olduğunda da biz doktora gitmezdik doktor bize gelirdi:))) Tabi bunu söylemek aklıma gelmedi.Öğretmenimle doktor manalı manalı bakıştılar ve doktor bana kocaman bir reçete yazdı.Eve gelip anneme reçeteyi verdiğimde yüzü bembeyaz oldu katlayıp buzdolabını üstüne koydu.Akşam teyzem bize geldiğinde reçeteyi gösterip "bizim kıza yazmışlar, şuna bir baksana" dediğindeki üzgün hali hala gözümün önünde.

Teyzem güldü ve zayıf diye sağlıksız olduğunu düşünmüşler sen meraklanma dedi.Yıllar sonra anneme bu olayı hatırlattığımda "ertesi gün de okula gidip öğretmeninle konuştum, teyzesi çocuk doktoru devamlı kontrol altında dedim" dedi.Çok içine dokunmuş ilgisiz anne olmakla suçlanmak.

"Sen ameliyat olduğunda da bir hemşire bir senin zayıf haline bir de benim şişman halime bakmış ve " bu çocuğu yedirin biraz" demişti" diye anlatmıştı devamında.Neden kendini savunmadın anne dediğimde gülmüş ve "O zaman hemşireye ben bu çocuğa tülbentlerle meyve suyu sıkıyorum" demek anlamsız geldi demişti.Ama aradan geçen belki 30 sene bu olayı unutturamamış anneme:)

Ben de Duru'ya mevsimi dışında bir şey yedirmem ama bir Ankara dönüşünde babam şu küçük salatalıklardan almıştı sonra da uçağa binmeden önce yıkayıp bir paketle elime vermişlerdi Duruya yedir diye.Uçakta Duru mızıldanmıştı ve ben de nasılsa bu salatalıklardan vermiştim.Yanımızda oturan adam "mevsiminde ben çok severim ama bu mevsimde salatalık verme bence kızım" dediğinde kendimi savunmak "ama ben çok dikkat ederim" vs demek çok anlamsız gelmişti ve içimden babama kıza kıza "haklısınız" demiştim.Ben de bu olayı bir 30 sene unutmam herhalde:))

Gelelim bu haftanın sevdiğim linklerine:

Geçen yazımda halay çekmeyi öğreneceğim dediğimde ciddiydim.İnternette halay çekmenin inceliklerini araştırırken ise bunu buldum:)

Donut selfie olayı çok meşhur oldu.İyi de oldu.Sanırım akımı başlatan işte bu video.

Süleyman Demirel'i kaybettik.Hakkında ne düşünürseniz düşünün hepimizin yaşamına bir şekilde damga vurmuş bir kişi.Annemler onu hiç sevmezdi ama dönüp baktığımda en azından çok kibar bir insanmış diyorum kendi adıma.Burada da onun meşhur sözlerinden bir derleme.

İsteseniz de asla göremeyeceğiniz yerler de var bu dünyada:)

Çocuklarınızın sanat eserlerini saklamak için bir app önerisi.

Bu akşam arkadaşlarla iftara gideceğiz, öncesinde de Duru'ya gidip oyuncak bebek alacağım.Doğumgününde aldığımız bebeğin kolu kırıldı ve kızım bu yüzden çok üzgün.Dışarı çıkarken yanına her zaman bir bebek alır, artık çok eski bir bebeğini alıyor ama bu bebek defalarca dikilmiş olmasına rağmen sağı solu patlamış, kırılmış bir halde.Dün onu o eski bebekle oynarken gördüğümde çok üzüldüm.

Bebekle oynayacağı kaç yılı var ki zaten diye düşündüm ve doğumgününden önce de olsa bir bebek almaya karar verdim.Şımartmamak lazım ama henüz oyuncak bebekle mutlu olabiliyorken bunu da değerlendirmek istiyorum.

Herkese mutlu, neşeli haftasonları !











Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..