pazar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pazar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Aralık 2015 Perşembe

Haftasonu yazısını perşembeden önce yazamayangillerden selam ve sevgilerle :

Cumartesi Murat'ın işi vardı.Biz de Duruyla evde beklemek yerine dışarıda gezinmek istediğimize karar verdik.Murat bizi Ziyapaşa'ya bıraktı. Bir saate yakın yürüdükten sonra Duru üşüdüğü için bir pastaneye girip oturduk.

Önce kocaman bir profiterollü pasta istedi, iki çatal aldı ve bıraktı! Ben sakince çayımı yudumlarken bu kez de dondurma istedi. Ben o pastayı yemedi diye için için sevinerek hemen dondurmasını sipariş ettim.

Kışın dondurma yemesinde hiç sakınca görmüyorum.Dondurmayı soğuk olduğu için değil şekerli olduğu için  yemesini istemiyorum ama kremalı acayip bir pastaya nispeten daha iyi bir alternatif olduğu için mutluyum. Duru daha küçükken ve  hava daha da buz gibiyken sokaklarda dondurma yiyerek gezerdik ve amca ve teyzeler bize şaşkın şaşkın bakarlardı:)

 
 
 
Pastaneden çıktığımızda Duru'yu yine sıkıca giydirip daha önceden ördüğüm battaniyesine sardıktan sonra bir saat daha yürüdük.Adana'lı hava 25 derecenin altına düştü mü üşür sayın okur. Bizim kız da Adanalılığın hakkını veriyor görüldüğü üzere: 
 


Sonra Muratla buluştuk. Akşam Antep'ten gelen arkadaşlarımız ve Gül Ablalarla yemek yiyecektik. Hayatımda en güldüğüm insanlardan biri Ümit Abladır. Kendisiyle bu kadar barışık, bu kadar esprili, bu kadar doğal komik bir ikinci insan yoktur. Öyle şeyler anlattılar ki masada kahkahadan çocuk sesi duyulmadı.

Çocuklarda kendi aralarında bir sürü oyun oynadılar, hiç sıkılmadılar.



Masadaki salatalardan çok az yedim, domates tatlısı ve künefe söylediler ben bir çatal bile almadım. Önceden bana ısrar ediyorlardı ama artık etmiyorlar. O künefeden alacağım bir dakikalık bir zevk için yıllarımı adadığım hedefimden sapmayacağım. İstediğim kiloya düştüğümde o tatlıdan bir çatal alırım nasıl olsa:)

 
Duru bu fotoğrafa girmedi ve telefonumda bu pozu görünce çok sinirlendi. "Keşke çekmeseydin, Defne'ye sen git deseydin" gibi bir sürü şey söyledi.Çok tatlıydı:)



Akşam eve çok mutlu gittik. Duru'yu yıkadım ve hemen yattık. Ben o gece "Fırsatçı" isimli bir kitaba başladım. Oldukça geç uyudum.

Pazar sabahı evde şahane bir kahvaltı hazırladım. O gün için protein diyetine ara vermiştim. Ekmek pizzaları, bal kaymaklar arasında yuvarlandım.

Kahvaltıdan sonra yine yürüyüş yapmak istedik. Evden çıkıp yollara vurduk kendimizi. Uzun uzun yürüdükten sonra Duru acıktığını söyleyince meşhur Kazım Büfe'ye gittik. Duru'ya tost söyledik.Kazım Büfe'nin en meşhur ürünü muzlu sütüdür ve ben Duru'nun muzlu süt içmesini çok isterim o ise hep burun kıvırır.Bu kez muzlu süt içmek isteyince hayır dedim o ise ısrar etti. Bakın bu da benim yeni taktiğim yeme dediğim herşeyi yemeye çalıştığını farkedince yemesini istediğim şeyleri yasaklamaya başladım.He he.

 
Akşam market alışverişimizi yapıp eve geldik. Evde kısır yemek istedik. Madem protein rejiminde değilim hakkını vereyim diye düşündüm. Eve nispeten erken bir saatte döndük. Bir sürü toparlama işi hallettim, anneannemin meşhur sütlacından yaptım. Sonuçta kısır tam da böyle oldu. Hepimiz bayıla bayıla yedik.

 
Kısır yapmak için evdeki bulguru çıkardığımda hafif koktuğunu farkettim. Kuş yemi olsun istedim. Aklıma köpekler geldi kemik, ve içli köfte haşladım evdeki bayat ekmeklerin üstüne o haşlama suyuyla birlikte haşladıklarımı karıştırdım. Hepsini aşağı inip çöplerin yanına falan yerleştirdik. Duru  mutluluktan zıplaya zıplaya bir hal oldu :)
 
Annem ve babam hergün sokak köpeklerine mama hazırlıyorlar. Evde artan yemekleri, kemik sularını haşladıkları makarnalarla karıştırıp veriyorlar.Kışın sokakta yaşayan hayvanları unutmamak lazım.

 
Ve her işi bitirip yatağa girdikten sonra kitabımı okumaya devam ettim. Kitap o gece bitti. Ama beni çok etkiledi. Sinirlerim bir bozuldu, uykum kaçtı filan. Dön o tarafa dön bu tarafa sabah karşı ancak uyuyabildim. Sinirlerim neden bozuldu kitabı anlattığım yazıda okur ve ne deli olduğumu bir kez daha görmüş olursunuz:)
 
İşte böyle. Haftasonu yazısını en azından cumaya bırakmamış olmanın derin huzuruyla yazımı bitiriyorum. Esen kalın:P

30 Kasım 2015 Pazartesi

Haftasonu


Cuma günü Duru'nun okulunda havuz günüydü. Daha önce Ankara ve Erzurum'a gittiğimiz için Duru havuza ilk kez girecekti.Velilerin gelmesi çok istenmiyor ama tribünden izlemelerine izin veriliyor.Ben de bu ilk gün hem ortamı görmek, hem saçlarını tam kurutuyorlar mı kontrol etmek amacıyla okula gittim.

Okulun düzenine hayran kaldım.Havuzun içindeki yüzme öğretmeninin dışında iki sınıf öğretmeni de havuz kenarında duruyor. Çocukları ikişer ikişer çıkarıp duş aldırıp bornoz giydirip giyinmeye götürüyorlar. İlk başta havuza girmek istemeyen genelde kenarda takılan çocuklardan başlıyorlar.Havuz çıkışı kızıma sınıfta uğradığımda saçları kupkuruydu.

O gün {elbette} bir sürü video ve fotoğraf çektim.Ama benimkiler çok uzaktan çekilmiş.Bu fotoğrafı ise bir öğretmeni çekip bana yollamış:



Cumartesi gideceğimiz akşam bir yemek daveti vardı.Bir de hediye alalım istedik.Çok uzun süredir alışveriş merkezine gitmiyoruz bu bahaneyle gitmiş olduk:




Ben mağaza mağaza gezinirken Duru da her türlü oyun alanında oynadı. Burada da kendisini ata biner ve anneye çarpmaya çalışırken görüyoruz:

 
Uzun süredir bilekte ama bileğe tam yapışan bir bot arıyorum.Derimod'a baktım benim denediğim her botu Duru da denedi.Ve kesinlikle benden iyi taşıdı.Şu pozlara, şu kameraya direk  bakmamaya, şu ellerin beldeki duruşuna bakar mısınız?
 
 
Alışveriş sonrası eve gidip üstümüzü değiştirdik ve işte sofra:


 
Menü tam benim sevdiğim gibi az ve özdü.Tarhana çorbası, içli köfte, zeytinyağlı kuru patlıcan dolması,acılı meze, tahinli patlıcan salatası ve karnıbaharlı, brokolili çok değişik bir salata. İnsanın gözünü korkutmayan bir davet oldu, güzeldi.
 
Duru sadece çorba ve içli köfteden yedi.Patlıcanlı salatayı denettirdiğimizde ev sahibi Duru'ya nasıldı diye sordu.Bizimki "birazcık bile beğenmedim" deyiverdi:)) Ben de "ilerde biz senin evine geldiğimizde biz de senin yemeklerini beğenmeyeceğiz o zaman" dedim."Kovarım sizi" dedi :)))
 
Onun beğenmediği patlıcanlı salatadan özür mahiyetinde ben bol bol yedim:))
 
Sonra çocuklar için yaş pastaya mum ayarladık.Kaç kez üflediler bilemiyorum.Pastanın üstünü kimse yemedi tabi.Mumu küçükler üflerken biraz tükürüklü üflüyorlar da:))
 
Duru Aslan'a hiç gıcıklık yapmadı.Eskiden pek bir sevmezdi ama bu sefer ben Aslan'a aldığım hediyeleri paketlerken o da kendi oyuncaklarından birini paketleyip götürmek istedi mesela.Pasta üflerken de onu bir abla gibi kolladı, onun da üflemesine izin verdi.
 




Sonra da biz kızlar nedense  böyle yere çöküp bir poz verdik.Ama karşımızda üç ayrı telefon var ve dolayısıyla herkes ayrı bir yere bakmış:) Yine de çok sevdiğim bir foto oldu.En çok Duru'nun gülüşünü sevdim.

 
 
Pazar günü eşim çok sevdiği bir abisinin cenazesine katıldı,Allah rahmet eylesin çok sevgi dolu, dost bir insandı.Cenazeden geldiğinde onu pek nefis bir kahvaltıyla karşıladım.Pankek, menemen, sucuklu yumurta gibi bir sürü çeşit vardı.Sonra neredeyse tüm günü pijamalar içinde koltukta yayılarak geçirdim.Kitap okudum falan.
 
Ama Murat evde elden geçirmeyi düşündüğüm her yeri elden geçirdi.Ben kavga çıkar sanıyordum ama o kendiliğinden, ben ona söylemeden hemen her eşyasını ayıkladı.Bir de ben oturma odasındaki yatağın altıyla ,Murat'ın odasını toplayacağım diyordum o da aynen öyle yaptı.Oturma odasındaki koltuğun altı bomboş ve Murat'ın dolabında resmen bir bölüm boşta kaldı.
 



Kendi gözümle görmesem inanmazdım.Murat bitini atamaz.Ama bu sefer çok sıkı bir eleme yaptık.Belki elli tane kaset vardı onları bile çöpün yanına bıraktık.Kaset mi kaldı Allahaşkına? Kasetçalar bile yok.Belki o kasetler de çalışmıyordur zaten.

Tüm bu işlerden sonra giyinip bir şeyler yemeğe gittik:



Oradan da kayınvalideme gidip çay içip sohbet ederek günü kapattık.Eve gelip kızımı yıkadım, kendimiz banyo yaptık, kitabını okuyup Duru'yu yatırdım.

Gece başladığım kitabı bitirme hırsıyla biraz geç uyudum.Kitabı çoooook sevmiştim ama sonuna da bir sinir oldum bir sinir oldum anlatamam.Yazarı internetten bulup bir iki laf etmeye karar verdim:) Sabah paçavra halinde yataktan kalktım tabi:)

Sizin haftasonunuz nasıl geçti? Neler yaptınız?

23 Ekim 2015 Cuma

HAFTASONU:

 
Haftasonu Mersin Sarn.ıçta kahvaltıyla başladı.Murat'ın Mersin de bir işi olması harika sonuçlanabiliyor:)
 
Kahvaltıdan sonra Duru biraz parkta oynadı.Henüz havalar sonbahar gibi değil {daha çok ilkbahar kıvamında ve elbette bu durumdan hiç şikayetçi değiliz} ama yine de ağaçlar yapraklarını dökmüş. Biraz kuru yapraklarla oynadı, onları toplayıp üzerine atlamak istedi çünkü Calliou böyle yapıyormuş.Topladığı yapraklara baktı ve üzerine atlarsa yere yapışacağını anladı ve böylece gerçekte hayatın çizgi filmlerdeki gibi olmadığını görmüş oldu:)

 
Mersin de gezindik, akşamüstü evimize döndük.Evde akşam yemeği için  kısır yaptım ve  çok beğenildi {bu benim tabağım o yüzden yağsız}:

 
 
Ertesi gün çok yakın arkadaşlarımızla kahvaltıya gittik.Duru'nun okulunda 5 yaş grubunda üç sınıf var.Tesadüfen Duru'nun okulunun  diğer bir  sınıfının da o gün tanışma kahvaltısı varmış.Duru kendi okulundan ama tanımadığı bir sürü çocukla oynamış oldu.Böylece biz büyükler de uzun uzun sohbet imkanı bulduk.Harikaydı!
 
 
Kahvaltı sonrası eve gidip bir kaç saat geçirdik ve akşamüstü hazırlanıp yürüyüş yapmaya karar verdik. Duru yürümekten nefrettt ediyor. Bıraksan tüm gün zıplar ama yürümek dendi mi kucağa atlıyor.{hala!} Bebekken arabasına binmez anamı ağlatırdı, onu kucağımda taşırken boş arabayı itme eziyetine az katlanmadım.Ama sonra büyüyünce arabasından inmez oldu.Evden çıkarken mutlaka "arabamı aldık mı?" diye sorar:))
 
O gün  Duru ilk kez gömlek giymişti:



Ziya.paşa da yeni acıkan bir "steak house" u denedik.Nusret'in bir benzeri dolayısıyla özgün olmamakla benden puan kaybetti ama etler cidden pek nefisti.Ben burada da hamburger denedim biliyorsunuz "en iyi hamburgerciyi bulma" hedefindeyiz.Hamburger güzeldi ama "en iyi" benim için hala Ti.ko.


 
Yemekten sonra eve geldik, banyo, kitap derken erkenden yatıp uyuduk.Daha doğrusu uyudular ben yine gece yarılarına kadar kitap okudum:)
 

8 Ekim 2015 Perşembe

Haftasonu


Duru'nun okulu üniformalı.Üniforma dediğim de bir eşofman ve tişört.Ama sonuçta tüm çocuklar aynı kıyafeti giyiyor.Duru formadan nefret ediyor çünkü şortu koyu bir gri.İlk giydiğinde bu erkek kıyafeti dedi:)) Ama herkes giyince giyiyor tabi.

Okulda onbeş günde bir etkinlik yapıyorlar , mesela bir parti, ve o gün serbest kıyafetle gidilebiliyor.Bu cuma "okula hoş geldin" partisi vardı.Duru Sezer'in aldığı etek ,bluz ikilisini giymek istedi.Evden çok neşeli çıktık ve o şirin haliyle bir pozumuz olsun istedim.Fotoğraf çekilirken böyle bir yüz iafdesiyle poz verdi.Çocuğunla kocana güvenmeyeceksin derler, boşuna değil:P

O akşam çok yakın bir arkadaşımızın yerinde yemek yedik.Sonrasında ben çay istedim Duru da sade Türk kahvesi.Bu anı pozlamamak olmazdı:



Kahveyi o kadar çok seviyor ki sonrasında da telvesini yiyor.Kansızlık problemi yok ama yeniden bir test yaptırsam mı diye de düşünmüyor değilim:)




Cumartesi sabah hava o kadar güzel ki balkonda kahvaltı yapmaya karar veriyoruz.Menemen, bakır tavada tereyağlı yumurta, peynir ,zeytinle hazırlanmış sade bir kahvaltı.Çok uzun süredir evimizde reçel yok.Şekersiz reçel alıyorum aslında.Ama Duru'da kahvaltıda reçel yeme alışkanlığı olmasın diye masaya koymuyoruz.Bazen bal kaymak oluyor sadece.

Ama asıl dikkat edilmesi gereken orada duran D şeklindeki börekler.Burada bir fırın satıyor , milföy hamuru gibi tel tel , tereyağlı, içi kaşar peynirli enfes bir şey.Genelde yemiyorum ama bu haftasonu karbonhidrat saymayacağım, bu sebeple ben de yiyorum börekten:)





Kahvaltıdan sonra Murat'ın işi var bizi Duru ile Gaz.ipaşa caddesine bırakıyor.Önce meşhur Kazım B.üfe'den çift kaşarlı tost yaptırıyorum Duru'ya.Sonra ta benim çocukluğumdan kalan çocuk parkına gidiyoruz.Park tabi tadilatla güzelleşti ama ben küçük bir kızken de annem ve babamla bu parka gelirdim.Şimdi kızımı getiriyor olmak ne güzel!


Parkta uzun süre oynuyor Duru, ben de bankta oturup onu izliyorum.Yanıma oturan teyzelerle, diğer annelerle sohbet ediyorum.Sonra yürümeye başlıyoruz.Yaklaşık bir saat yürüdükten sonra Starbucks'da oturup biraz dinleniyoruz.Ben kahvesi azaltılmış balkabaklı yeni latteden içiyorum Duru sade Türk kahvesi ve profiterollü pasta istiyor.Pastasından iki çatal alıp bırakıyor, kahve de çok acı azıcık içebiliyor.





Yine yürümeye başlıyoruz bu sefer istikamet Ata.türk Parkı. Bu parka defalarca ( 1 , 2 ) geldik.Her seferinde şehrin göbeğinde ağaçların, çimenlerin arasında olmamın tadını çıkarıyoruz. Bu sefer tam önümüze pat diye bir kozalak düştü.Tam ınstagramlık bir poz çekmeye niyetlendim ve Duru'nun bu küçümseyen bakışlarıyla karşılaştım:)

Kozalak artık evimizde.Oturma odamızı süslüyor.



Murat'ın işi bittiğinde bizi aldı ve eve gittik.Murat'la bana ev pizzası yaptım.Karbonhidrat saymadığımda bunun hakkını veriyorum :P Duru'ya ise daha fazla hamur işi yemesin diye köfte ve kemik suyuna bulgur pilavı yaptım.

Cumartesi bol kitap okuyarak, sohbet ederek, balkonda oturarak geçti.Pazar sabah kahvaltıya yine YavuzS.tar harasındaydık:


 



Kahvaltı için geç kalmıştık ve acıkan Duru çok sinirliydi.Yemek yemeye başladıktan nice sonra düzeldi.Burada mesela anneye poz ver dediğimde ne kadar içten! güldüğünü görüyorsunuz:D


Pazar gününü de genelde evde geçirdik.Bence harikaydı.Bir üç saat kadar uyumuşum nasıl iyi geldi anlatamam.Bu hafta hala o uykunun ekmeğini yiyorum:)

Perşembe günü haftasonu yazısı yazan blog yazarınız iyi günler diler..:P

27 Temmuz 2015 Pazartesi

Havadan sudan..



* Gazeteleri okurken hiç bir habere inanmıyorum.Her şey bir film kurgusu gibi.Sanki birileri bizi bir şeye ikna etmeye çalışıyor.35 yaşında aynı senaryoları göre göre uyanıyor insan.Her seçim öncesi kazma vurulan her yerde petrol fışkırması gibi:)

Biz yine de AVMlerden uzak duruyoruz.Yalnız bombalardan konuşa konuşa Duru'yu çok korkutmuşuz çocuk markete zor girdi dün akşam:)) O da bu ülkede bir 30 yıl geçirsin o da öğrenir korkmadan korkarak yaşamayı.

* Önümüzdeki hafta Paris'e gideceğiz.Bu kez turla gidiyoruz diye çok fazla araştırma yapmadım.Valizim neredeyse hazır ve araştırmalara da yarın başlıyorum kısmetse.Verilebilecek her türlü tiyoya açığım, minnettar kalırım.

* Cumartesi kahvaltıda pankek yaparak günün güzel geçmesini garantilemiş oldum.Sonrasında da neredeyse evden hiç çıkmadık, sadece akşam yemek için en sevdiğim hamburgerciye gittik.Yemek sonrası haftalık market alışverişimizi yapıp eve geldik.Tüm gün evde olunca bir sürü iş hallettim, kitap okudum, kızımla oynadım, tavşanımıza baktım.Güzeldi.



*Pazar günü de çok geç kalktık.Kahvaltıya oturduğumuzda saat 12:00 olmuştu!! İstek üzerine ve herkesin en sevdikleriyle hazırladığım kahvaltım çok beğeni aldı.Duru'ya önce yumurtaya yatırılmış,yumurtayı emdikten sonra üzerine konan bol tereyağıyla fırına verilmiş doğal Karadeniz ekmeği ile hazırladığım özel tarif,Murat'a aynı ekmeğin yumurtasız sadece tereyağı ve kaşarlı versiyonu ve yanına bakır tavada tereyağına yumurta, kendime de sevdiğimden değil diyette olduğumdan bol peynirli bir omlet.



Sonra Mesut Abilerle bir balıkçıda buluşmak üzere sözleştik.Pek çok balıkçı denedik (biliyorsunuz) ama çocuklar rahat oynasın da biz de iki sohbet edebilelim diye pek güzel bir oyun parkı olan klasik mekanımıza gittik.

Önceleri her şey çok güzeldi.Duru ve Defne parktaki bir kıza kafayı taktılar ve harika bir takım oldular.Kıza ne çok sinir olduklarını anlatıp duruyorlardı.Duru'nun bebeğini istemişmişte, babamın silahı var demişmişte, sizin masaya geleceğim demişmişte.Böyle sudan bahanelerle kızcağıza yüz vermiyor sıpalar.

Ama sonra yemekleri bitti ve o kız kalkıp gitti.Sonra parkta başka bir kız yine Duru'nun bebeğini istediğinde Defne bu kez o kızın tarafına geçti nedense:) Duru o kıza bebeğini vermiyor diye küstüler:)

Kalkana kadar benim yavrum 'barışalım' dediyse de Defnoş bir türlü barışmadı.En son ayrılırken zorla öpüştürdüler onda da 'babamın hatırı için öptüm yoksa öpmezdim' diyiverdi:))

Bizimki de ' barışalım' diyor ama bebeği o kıza yine de vermeyecek:)) Bu paylaşma konusunda çok farklı bir yazı okudum geçenlerde ve o günden beri oyuncağını ver , bebeğini ver vs demiyorum kızıma.Yazıda kısaca büyükler olarak biri evinizi, arabanızı istese paylaşır mıydınız ki çocuklara baskı yapıyorsunuz deniyordu.Aklıma yattı ve zaten Duru yalvarsam da paylaşmadığı için erkeklik bende kalsın hesabı 'versen iyi olur' dan başka bir şey demiyorum:)

Balıkçıdan ayrıldıktan sonra biraz alışveriş yapmak için Ziyapaşa taraflarına gittik.Ben alışveriş yaparken Duru ve Murat kahve içtiler.Biraz Caribou da oturduk biraz Tchibo'nun kafesinde oturduk derken akşam oldu ve evimize döndük.

Duru'yu yıkadım, tavşana yem verdim, altını değiştirdim kendim yıkandım, ertesi gün giyeceklerimi hazırladım ve nihayet yatağa girdim.Gece yarılarına kadar kitap okumasam iyiydi aslında ama neyse ki bu satırları yazarken gün de bitmek üzere:))

Siz haftasonunda neler yaptınız?

8 Temmuz 2015 Çarşamba

CUMA!



{Kumsalda çekilen fotoğraflara bayılıyorum.Işık o kadar güzel ki her fotoğrafta renkler, gölgeler şahane oluyor.}

Ve uzun bir aradan sonra yine zıplayan bir fotoğrafla bir cuma yazısı yazıyorum.Yaşasın!

Geçen hafta çok yoğundu ve çok yorulmuştum.Bedensel yorgunluktan çok iş açısından gergin bir dönemdeydim çok şükür geçti.Bu hafta nispeten sakindi.

İki uzun hafta aradan sonra tekrar spora başladım.Ramazan dolayısı ile cesaret edemiyordum ama iki haftada bünyem oruç tutmaya alıştı ve hocalarımız da uygun bir program hazırladıklarını söyledikleri için denedim.Çok uykusuz bir günümde hem de oruç olmama rağmen sıkıntı yaşamadım.

Arkadaşım Sezer çok bakımlı bir hatun.Yıllardır yaptığı bakımlar, küçük operasyonlarla kendini o kadar değiştirdi ki inanamazsınız.Güzelliği aslında içinden geliyor (içinin güzelliği dışına yansıyor) ama bunun dışında yaptığı akılcı dokunuşlarla da ciddi anlamda bir fark oldu.

Onun güzellik anlayışı kusursuzluk aslında.Yani fiziği o kadar güzel ki, neredeyse tüm vücudu kas yani ben onun yerinde olsam ne bulsam yerdim:P Ama o haftada beş gün spor yapıyor sabah beşte falan kalkıp yürüyor bir de üstüne yediklerine çok dikkat ediyor.Vücudunda selülit falan da yok ama buna rağmen cilt dokusu canlansın diye bir şeyler yaptıracağını söylediğinde bu kez ben de ona katılmak istedim.

Bana pek uymayan bir şey gibi görünüyor ama benim güzellik ve bakım anlayışım tam olarak bu aslında.Çünkü ben doğal, çok uğraşılmamış gibi duran güzelliği seviyorum.Yataktan kalktığımda güzel olmak istiyorum.Bu yüzden gözümün üstüne ince bir kalem şeklinde kalıcı makyaj uygulaması aklıma yatıyor mesela.Makyaj olarak yaptığım tek şey gözümün üstüne kalem çekmek olmasına rağmen her gün her gün kalem çekmek zor geliyor çünkü.

Bana cildi güzel gösteren bir krem önermeyin cildi güzelleştiren bir makina önerin:) Hergün hergün güzel gösteren kremi sürmekle uğraşamam çünkü.

Saçıma boya yapmıyorum kına yakıyorum çünkü doğal olmayan kimyasal bir şeyi kafama süremem ve saçımın o doğal dokusunu bozamam.Doğal doku bozulursa saçıma belki fön gerekecek, belki jöle falan sürmem lazım olacak.Uğraşamam.Saçımı tarar ve çıkarım ben.

Vücudumla ilgili de spor yapıyorum mesela.Korse giymem ya da ince gösteren kıyafetler almakla, aramakla uğraşamam.Göz yanılgısı değil gerçek güzellik peşindeyim.Radyo frekans ve vakumun bir arada uygulandığı bu sistem ise masaj mantığında olduğu için hoşuma gitti.

Toplamda on seans sürecek sonuçta dokuda bir pürüzsüzlük ve sıkılaşma vaat ediyorlar.Ve işlemi yapan yerin sahibi hanım bizim spordan arkadaşımız.O da tıpkı Sezer gibi kusursuzluk peşinde ve  bana çok güven veriyor.Bu işlemin ilkini geçen cuma öğlen arasında yaptırdım.Yaklaşık bir saat sürdü ve her yerim kızardı, ısındı filan.

O akşam kayınvalideme iftara davetliydik.İşten çıkışta eve uğramadan kayınvalideme geçtik.Orada Duru ne zaman bacağıma dokunsa canımın acıdığını farkettim.Eve gelip üstümü çıkardığımda ise bacağımdaki kocaman morlukları görüp şok oldum:)

Vakumla dakikalarca çekilen bir bacak için normal bir durum aslında.Ve bu morarmalara normal insanların tepkisi ne olur bilemem ama biz Sezer'le pek bir memnun olduk:) Demek ki işe yarayacak dedik.

Bu bakım işine başlamışken kaşlarıma da el atayım dedim.Kaşımı kendi varolan kavisine göre almadıklarından alt kısmı yuvarlak gibi duruyor.Kaş aldırmak, saç kestirmek bana öyle zor geliyor ki çoktandır iş yerine en yakın kuaföre gidip duruyordum.Arkadaşlarla beraber falan olunca kuaför işleri daha tahammül edilebilir oluyor:)

Tabi kaş düzelttirmeyi kafaya takınca işe en yakın kuaföre gidemeyeceğimi farkettim ve konuyla ilgili araştırma yaptım nihayet çarşamba günü bu konuyla ilgili methini duyduğum bir hanıma gittik.Kaşlarımın yeni halini çok sevdim.İfadem değişti resmen.Yani en fazla iki üç kılın yeri değişmiştir ama o bile çok anlamlı bir değişime sebep oldu.

Kaportayı topladığımız bir hafta oldu diyebiliriz kısaca:))

Gelelim bu hafta gezinirken internetten bulduklarıma :

Yurdum insanı başlıklı her haberi mutlaka tıklarım.Çok eğlenceli!

Ben ani ses ve hareketlerden çok korkarım.Duru'nun da bu ara en sevdiği şey sinsice yaklaşıp "böö" yapmak.Korkudan zıplamışsam mest oluyor.Bu video da Duru'nun eşşek kadar olmuş versiyonunun zavallı annesine çektirdikleri.

Çok yakın bir arkadaşım sanat tarihine merak saldı.Anlattıkları beni de çok etkiliyor.Ünlü ressamların eserlerini tanımak için ipucu veren bu yazıya da bu sebeple bayıldım.

Yüzü gözü güneş koruyucu olmuş bu bebeklere çok güldüm.{Hergün hiç aksatmadan yaptığım tek şey güneş koruyucu sürmek.}

Bana göre değil, asla beceremiyorum ve açıkçası uğraşamam da ama saç maşası kullanımı için bir kaç numara belki sizin işinize yarar!

Neşeli, mutlu, sağlıklı haftasonları dilerim! Çılgınca eğlenin;)







19 Haziran 2015 Cuma

Cuma!


Başlığı yazarken hala cuma olduğuna inanamasam da yaşasın bugün cuma!Bu hafta nasıl geçti anlamadım.Çok şükür yine bir Ramazan ayına daha kavuştuk.Adana'nın cehennem sıcağında oruç tutmak biraz zorlasa da artık daha tecrübeliyim.

Bebek, emzirme vs işlerini bitirip oruca geri döndüğüm ilk sene her zaman yaptığım gibi sahursuz oruç tutmaya karar vermiştim.Saat 15:00den sonra yarı baygın haldeydim.İşten izin aldım,Murat beni eve taşıdı, iftarda yatağımdan koluma girip masaya götürdü falan:))

Bu sene akşamdan itibaren 2 ltye yakın su içtim.Gece saat 02:30da kalktım kendime sallama çay ve 2 yumurtalı bol peynirli omlet yaptım.Çayımı yatakta bitirdim, uyumadan önce yarım litre daha su içtim.Dolayısıyla da ilk günü olabildiğince sorunsuz atlattım.Çok şükür!

Çocukken Ramazan ayına bayılırdım.Annemin beni yemek yemeye zorlayamayacağı tek zaman dilimi.Çocukken yediğim hiç bir şeyden keyif almazdım.Annem de şimdi takdir ettiğim o zaman nefret ettiğim bir şekilde hep sağlıklı şeyler yememiz için uğraşırdı.Yemeği beğenmedim patates kızartayım gibi bir lüksümüz hiç olmadı.Asla kekle,börekle yemek geçiştirmedik her zaman etli bir sebze yemeği olurdu evde.Yanında pilav olurdu ama sadece pilav asla yemekten sayılmazdı:)

Kahvaltı geçiştirilmezdi,sabah bizi uyandırmadan kahvaltımızı hazırlamış olurdu ve ben kahvaltıda bir de yarım çay bardağı pekmez içmek zorundaydım{Fatih kendi pekmezini akşam meyve suyunun yanında içerdi}.Akşam yemekten sonra yarım litre kaynatılmış çiğ süt (asla kutu süt değil), yatmadan önce de yine yarım litre taze sıkılmış meyva suyu içerdik.Bu rutin üniversiteyi kazanıp gidene kadar devam etti.Annem bir beslenme gurusudur ben beslenme konusundaki tavrımda kesinlikle annemin etkisi olduğunu düşünüyorum.

İşte bu kadarı neyse de porsiyonlar konusunda biraz sıkıntılıydık.Sonuçta hayatım yemek masalarında "o tabak bitecek" zorlamasıyla geçtiği için şimdi kızım doydum dediği anda ısrar etmeyen bir anneyim.Ve en komiği annem bunu çok takdir ediyor.Zorlama çocuğu diyor:))Gerçi anneme göre beni zorlamasaymış ben ölürmüşüm."Duru yiyen bir çocuk senin gibi değil" diyor.

İlkokuldayken bir sağlık taraması olmuştu ve beni muayene eden doktor çok sağlıksız olduğum kararını vermiş ve bana "annen seni doktora götürmüyor mu?" diye sormuştu."Yo demiştim hiç doktora gitmedim".

Doğru çünkü benim teyzem çocuk doktoru ve her gün bize uğrardı bir sorun olduğunda da biz doktora gitmezdik doktor bize gelirdi:))) Tabi bunu söylemek aklıma gelmedi.Öğretmenimle doktor manalı manalı bakıştılar ve doktor bana kocaman bir reçete yazdı.Eve gelip anneme reçeteyi verdiğimde yüzü bembeyaz oldu katlayıp buzdolabını üstüne koydu.Akşam teyzem bize geldiğinde reçeteyi gösterip "bizim kıza yazmışlar, şuna bir baksana" dediğindeki üzgün hali hala gözümün önünde.

Teyzem güldü ve zayıf diye sağlıksız olduğunu düşünmüşler sen meraklanma dedi.Yıllar sonra anneme bu olayı hatırlattığımda "ertesi gün de okula gidip öğretmeninle konuştum, teyzesi çocuk doktoru devamlı kontrol altında dedim" dedi.Çok içine dokunmuş ilgisiz anne olmakla suçlanmak.

"Sen ameliyat olduğunda da bir hemşire bir senin zayıf haline bir de benim şişman halime bakmış ve " bu çocuğu yedirin biraz" demişti" diye anlatmıştı devamında.Neden kendini savunmadın anne dediğimde gülmüş ve "O zaman hemşireye ben bu çocuğa tülbentlerle meyve suyu sıkıyorum" demek anlamsız geldi demişti.Ama aradan geçen belki 30 sene bu olayı unutturamamış anneme:)

Ben de Duru'ya mevsimi dışında bir şey yedirmem ama bir Ankara dönüşünde babam şu küçük salatalıklardan almıştı sonra da uçağa binmeden önce yıkayıp bir paketle elime vermişlerdi Duruya yedir diye.Uçakta Duru mızıldanmıştı ve ben de nasılsa bu salatalıklardan vermiştim.Yanımızda oturan adam "mevsiminde ben çok severim ama bu mevsimde salatalık verme bence kızım" dediğinde kendimi savunmak "ama ben çok dikkat ederim" vs demek çok anlamsız gelmişti ve içimden babama kıza kıza "haklısınız" demiştim.Ben de bu olayı bir 30 sene unutmam herhalde:))

Gelelim bu haftanın sevdiğim linklerine:

Geçen yazımda halay çekmeyi öğreneceğim dediğimde ciddiydim.İnternette halay çekmenin inceliklerini araştırırken ise bunu buldum:)

Donut selfie olayı çok meşhur oldu.İyi de oldu.Sanırım akımı başlatan işte bu video.

Süleyman Demirel'i kaybettik.Hakkında ne düşünürseniz düşünün hepimizin yaşamına bir şekilde damga vurmuş bir kişi.Annemler onu hiç sevmezdi ama dönüp baktığımda en azından çok kibar bir insanmış diyorum kendi adıma.Burada da onun meşhur sözlerinden bir derleme.

İsteseniz de asla göremeyeceğiniz yerler de var bu dünyada:)

Çocuklarınızın sanat eserlerini saklamak için bir app önerisi.

Bu akşam arkadaşlarla iftara gideceğiz, öncesinde de Duru'ya gidip oyuncak bebek alacağım.Doğumgününde aldığımız bebeğin kolu kırıldı ve kızım bu yüzden çok üzgün.Dışarı çıkarken yanına her zaman bir bebek alır, artık çok eski bir bebeğini alıyor ama bu bebek defalarca dikilmiş olmasına rağmen sağı solu patlamış, kırılmış bir halde.Dün onu o eski bebekle oynarken gördüğümde çok üzüldüm.

Bebekle oynayacağı kaç yılı var ki zaten diye düşündüm ve doğumgününden önce de olsa bir bebek almaya karar verdim.Şımartmamak lazım ama henüz oyuncak bebekle mutlu olabiliyorken bunu da değerlendirmek istiyorum.

Herkese mutlu, neşeli haftasonları !











15 Haziran 2015 Pazartesi

Haftasonu ..

Merhaba! Bu haftasonu çok dolu dolu geçti.Pazartesi günü sadece iki gün değil de sanki çok uzun süredir tatildeymişim gibi hissettirecek kadar!

Cuma akşamı dışarı çıktık.Ne yapalım, nereye gidelim diye düşünürken daha önce gitmediğimiz bir yer olsun istedik.Murat da bir arkadaşının çok övdüğü bir hamburgerciden bahsetti.Ben de o sokakta meşhur bir kebapçı olduğunu hatırladım.Sonuçta sokakta bir hamburgerci, bir kebapçı, bir pizzacı ve bir et lokantası olduğunu gördük.Bir süre daha aynı sokakta takılacağız gibi duruyor:)

Hamburgerci benim ennnnn sevdiğim hamburgercinin(Ti.ko) kötü bir taklidi gibiydi.Tahta servis tabakları ve hatta sosluk renkleri dahi aynı olduğu halde T.iko kesinlikle çok daha iyi hamburger ve nefis patates kızartması yapıyor.Ve Ti.ko'nun beyaz sosuna ölünür , o derece iyidir.Burada ise hamburger iyiydi ama mesela soslar kötüydü. Bir önceki hamburgerciyle de kıyaslarsak C.ozy üçüncü sıraya düşüyor maalesef.

Duru hamburgeri sadece köfte, marul,turşu ve domatesle:



Bu kez ben de normal -ekmekli- bir hamburger yedim.


Cumartesi ise çok sevdiğim bir komşum taşınıyordu.Taşınma süresince bebeği sıkıntı yaşamasın diye sabah çok erken bebek anneannesiyle bana geldi.Biraz uyudu, uyandı ve çorbasını içip yeni evine doğru yola çıktı.

Onları yolcu ettikten sonra Duru ile kahvaltı hazırladık.Balkonda uzun ve keyifli bir kahvaltı yaparken Gül Ablalar aradı ve kahvaltı sonrası Mersin'de buluşmaya karar verdik.

F.orum alışveriş merkezinde buluştuk, gezindik, alışveriş yaptık sonra da Mersin'in Gözne yaylasına mangal yapmaya gitmeye karar verdik.Daha önce defalarca (1 , 2 ) gittiğimiz mekana gittik yine.Etleri, köfteleri işletmenin kasabından alıyorsunuz  yakılmış mangal, ekmek, içecek, salata, pişirmek için domates,biber de işletme tarafından eğer isterseniz belli bir ücretle veriliyor.

Bu sefer çocuk parkı da vardı ve arkadaşlarla her şey daha lezzetli olduğu için her zamankinden daha çok zevk aldım.Duru ve Defne ufak çaplı krizler çıkardı ama bu bile ortamın tadını kaçırmadı.

Selfie çubuğumla çay içerken bir kaç poz çektik:





Pazar günü de önceden ayarlanmış bir kahvaltıya gidecektik ve yine kocaman bir gruptuk.Bu grup Sezer'in yakın çevresi aslında.Hepimizin ortak noktası Sezer.Sezer'in abisi ve eşi, Sezer'in komşuları, Sezer'in yakın arkadaşı, Sezer'in iş yerinden arkadaşı{ben},Sezer'in kuzeni,Sezer'in yanında staj yaptığı eczacı gibi:)) Sezer sayesinde tanıştık ve herkes birbirini çok sevdiği için ailece de görüşmeye başladık.

Kocaman masalarda yenilen kocaman kahvaltıları seviyorum!








Kahvaltıdan sonra eve gittik.Murat biraz uzandı ben mutfağa daldım.Öğlen yemeği için Duru'ya tavuk suyuna bulgur pilavı ve ayran yaptım.Dondurması bitmişti, yeniledim.Bezelye almıştım ayıkladım.Haftalık yemek listesini yaptım.Sonra Duru'yu yedirdim.

Sonra beraber uyumak için uzandık.Önce itiraz etti ama akşam bir sünnet düğününe gidecektik ve Duru uykusuz olduğu zamanlarda çok sinirli bir tip oluyor.Orada huzurum kaçmasın diye ikna edip yatırdım.İki mıkırdandı sonra küçük horultusunu duydum:)

Kalkıp biraz kitap okudum,Murat'la karpuz yedik, sohbet ettik.Saat 18:30 gibi herkes sünnet düğünü hazırlıklarına başlamıştı.Evi toparladım ve çıktık.

Kocam kirve olacağını söylemişti ama ben şaka yapıyorlar sandım.Çünkü burada kirvelik bambaşka bir şeydir.Kirve çocuğu alışverişe çıkarır, kirveye bohçalar yapılır,hatta kirve ilerde çocuğu evlendirir.Kirvelik bir akrabalık bağıdır.Biz Murat'la Akdeniz'li ailelerin çocukları olmadığımızdan bu tip adetlere uzağız ama sonuçta buralarda büyüdük ve duyuyoruz:)

Bize bohça gelmediği, biz de bir şey yapmadığımız için şaka yapıyorlar sanmıştım ama şaka değilmiş.Sadece onlar da bizim kadar uzakmış konuya.Düğünde bahşiş dağıtmak, çocuğun arkasından yürümek ve bir ara kirve ve karısı dediklerinde kalkıp oynamak dışında bir şey yapmadık.

Çocuklar için palyaçonun dahi olduğu çok nezih bir düğündü.Çocuğun annesi gelin gibi bembeyaz giyinmişti ki zaten buralarda "oğlanın sünneti annesinin ikinci düğünüdür" derler:))

Duru çok eğlendi.O kadar çok oynadı, zıpladı ki.Ben de kirvenin karısı olmam sebebiyle pek oturmadım.Ama Duru bir ara halaya bile katılmamız için zorladı beni.Halayı da ben hiç bilmem ve her seferinde hayıflanırım saçma sapan sallanıp duruyorum diye.Bu kez karar verdim youtubedan falan halay videosu çalışacağım bir sonraki düğünde halay başı olacağım:)) - gülüyorum ama ciddiyim-

Duru şirini:


"Hadi sen de bizi çek" dediğimizde Duru'nun pozlamasıyla biz:



Oynamaktan bitap düşmüş Duru:




The kirve: -Pastanın ihtişamına dikkat edin sayın okur-



Düğünde en sevdiğim sünnet çocuğunun ikiz kız kardeşinin de unutulmamış olmasıydı.Ona da prenses kıyafeti alınmıştı ve sünnet tahtırevanında -evet tahrıravenla girdiler arkada da kirveyle karısı yürüyordu!- o da oturuyordu, ona da altın takıldı falan.

O kadar güzeldi ki çıkışta Duru 'ben de sünnet düğünü istiyorum!' dedi.Gülmekten öldük tabi.Ona nasıl anlatayım bilemediğimden "baban istese gelin olabilir mi?" dedim.Pek bir sevindi hayır derken."İşte erkekler gelin olamadığından onlara da böyle sünnet düğünü yapılıyor" dedim.

Yalan söylememeye çalışıyorum dolayısıyla da çok huzursuz oldum ama sünnet vs konulara  girmek için çok erken sanki."Anne benim kız olduğumu nasıl anladınız?" diyor mesela erkek gibi göründüğü bebeklik fotoğraflarına bakarken.Bir seferinde de çocukların ancak büyüyünce erkek mi kız mı olduğunun anlaşılacağının düşündüğünü anladığım bir kaç cümlesi olmuştu.

Bu cinsiyet konuları çok muallak konular aslında.Ben insanları sınıflamak istemiyorum ve kızımda sınıflasın istemiyorum.Anatomi vs konuşmak için de erken.

Yalana devam yani.

Sonra eve geldik, Duru'yu yerlerde süründüğü için yıkadım, oynamaktan ter içinde kalan ben de yıkandım.Sonra da yatıp uyuduk.

Sizin haftasonunuz nasıl geçti?

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Haftasonu


Bu hafta haftasonu cuma günü başladı.İş yerinden beş arkadaş saatlik izin alıp kahvaltıya gittik.İş saatlerinde dışarda olmak,arkadaşlarla harika bir kahvaltı ve o gün diş tellerimin çıkması gibi sebeplerle ben çok mutluydum.

Arkadaşlar klasik kahvaltı söyledi, biri sütle çırpılmış yumurta sipariş etti bense menemen istedim.En gösterişli tabak benimkiydi.Madolar bence Adanadaki en güzel menemeni yapıyor.Sütiş falan hikaye.

Kahvaltıdan sonra dişçiye gittim tellerim çıktı.Cumartesi günü Gül Ablalara çaya gideceğimiz için çok sevindim bu duruma.

Cumartesi sabah kahvaltıdan sonra evden çıktık.Biraz yürüyüş yaptık sonra yolumuz Atatürk Parkı'na düştü.Şehrin rotasındaki bu yeşil parkı o kadar çok seviyorum ki her yürüyüşte mutlaka uğruyoruz.Bu sefer Duru kuş beslemek istedi:




 
Duru bu fotoğrafta zafer işareti yapıyor.Nereden gördü, neden fotoğraf çekerken bunu yaptı bilemedim:)Ama çok hoşuma gitti.


Uzun uzun kuş besledikten -hatta ellerimizle yedirdikten- sonra park kısmına geçtik.Biz Murat'la bir banka oturduk Duru kendi deyimiyle koşuş yaptı.Sonra çimenlere uzandı.



Burada bu fotoğrafları Gül Teyze'ye -yani Defne'ye- yollama diyor.Gören de her fotoğrafı yolluyorum sanır.


Sonra eve döndük, ben yatıp biraz uyudum.Murat da Duru'ya dondurucudaki köftelerden yaptı.Misafirliğe gitmeden önce kızımı mutlaka sağlıklı yiyeceklerle doyuruyorum böylece misafirlikteki ıvır zıvırlardan yemek istemiyor.Ben de açıkçası kızım aç mı diye düşünmeden keyifle sohbet edip ıvır zıvır yiyorum:))

Gül Ablanın menüsü kıymalı ve peynirli börek,patatesli, havuçlu yoğurtlu bir salata, kuskuslu bir salata, közlenmiş kırmızı biber , revani, çikolatalı toplar ve etimekli tatlı vardı.

Harika bir geceydi , kızlar da çok iyi anlaştı.Denizciğim Duru'nun ne denli değiştiğinden bahsetti.Ben de öyle gözlemliyorum aslında ama Deniz de aynı şeyi söyleyince emin oldum.Müjde Duru artık daha insancıl ! :)

Bu da o geceden bir fotoğraf Duru kardeşiyle! selfie yapmış, çok arkada Gül Ablanın kafasının ucu görünüyor:


Pazar günü kahvaltıya Sütiş'e gittik.Kahvaltıdan sonra Duru ile sinemaya girdik.{Karlar ülkesi 2} Ben çok beğendim ama maalesef Duru filmin sonuna kadar dayanamyıp uyudu.Hem de horlaya horlaya:) Çıkışta kucağımda çıkardım babasını beklerken de bir poz çektim:


Beğendiğim bir kitabın devam kitaplarını aldım o gün ve eve gelip pizza yaptım.Pizza yedik ,evi toparladım , kızımı yıkadım ve tüm kıyafetlerimi elden geçirdim.Neredeyse bir çuval kıyafet ayıkladım.Dolaplar da ben de nefes aldık.Aman kaliteli, aman şurada giyerim diye diye saklayıp durduğum bir sürü kıyafet dolap beklemek yerine yeni sahiplerine doğru yola çıktı.Bu mutluluktan sonra kitabımı alıp yatağa geçtim.Çok geç saatlere kadar okudum ve şu an çok yorgunum.

Sabah da Nurcan Hanımdan rica ettim balkon dolabının içindeki her şeyi çalışma odasına yığdırdım, dolabı sildirdim.Gereksiz her şeyi atacağım sonra da dolaba yerleştireceğim.Açılan yerlere de diğer ıvır zıvırları koyacağım.Sadeleşme hareketinde sırada oturma odasındaki koltukların altı var!


Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..