selfie çubuğu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
selfie çubuğu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Haziran 2015 Pazartesi

Haftasonu ..

Merhaba! Bu haftasonu çok dolu dolu geçti.Pazartesi günü sadece iki gün değil de sanki çok uzun süredir tatildeymişim gibi hissettirecek kadar!

Cuma akşamı dışarı çıktık.Ne yapalım, nereye gidelim diye düşünürken daha önce gitmediğimiz bir yer olsun istedik.Murat da bir arkadaşının çok övdüğü bir hamburgerciden bahsetti.Ben de o sokakta meşhur bir kebapçı olduğunu hatırladım.Sonuçta sokakta bir hamburgerci, bir kebapçı, bir pizzacı ve bir et lokantası olduğunu gördük.Bir süre daha aynı sokakta takılacağız gibi duruyor:)

Hamburgerci benim ennnnn sevdiğim hamburgercinin(Ti.ko) kötü bir taklidi gibiydi.Tahta servis tabakları ve hatta sosluk renkleri dahi aynı olduğu halde T.iko kesinlikle çok daha iyi hamburger ve nefis patates kızartması yapıyor.Ve Ti.ko'nun beyaz sosuna ölünür , o derece iyidir.Burada ise hamburger iyiydi ama mesela soslar kötüydü. Bir önceki hamburgerciyle de kıyaslarsak C.ozy üçüncü sıraya düşüyor maalesef.

Duru hamburgeri sadece köfte, marul,turşu ve domatesle:



Bu kez ben de normal -ekmekli- bir hamburger yedim.


Cumartesi ise çok sevdiğim bir komşum taşınıyordu.Taşınma süresince bebeği sıkıntı yaşamasın diye sabah çok erken bebek anneannesiyle bana geldi.Biraz uyudu, uyandı ve çorbasını içip yeni evine doğru yola çıktı.

Onları yolcu ettikten sonra Duru ile kahvaltı hazırladık.Balkonda uzun ve keyifli bir kahvaltı yaparken Gül Ablalar aradı ve kahvaltı sonrası Mersin'de buluşmaya karar verdik.

F.orum alışveriş merkezinde buluştuk, gezindik, alışveriş yaptık sonra da Mersin'in Gözne yaylasına mangal yapmaya gitmeye karar verdik.Daha önce defalarca (1 , 2 ) gittiğimiz mekana gittik yine.Etleri, köfteleri işletmenin kasabından alıyorsunuz  yakılmış mangal, ekmek, içecek, salata, pişirmek için domates,biber de işletme tarafından eğer isterseniz belli bir ücretle veriliyor.

Bu sefer çocuk parkı da vardı ve arkadaşlarla her şey daha lezzetli olduğu için her zamankinden daha çok zevk aldım.Duru ve Defne ufak çaplı krizler çıkardı ama bu bile ortamın tadını kaçırmadı.

Selfie çubuğumla çay içerken bir kaç poz çektik:





Pazar günü de önceden ayarlanmış bir kahvaltıya gidecektik ve yine kocaman bir gruptuk.Bu grup Sezer'in yakın çevresi aslında.Hepimizin ortak noktası Sezer.Sezer'in abisi ve eşi, Sezer'in komşuları, Sezer'in yakın arkadaşı, Sezer'in iş yerinden arkadaşı{ben},Sezer'in kuzeni,Sezer'in yanında staj yaptığı eczacı gibi:)) Sezer sayesinde tanıştık ve herkes birbirini çok sevdiği için ailece de görüşmeye başladık.

Kocaman masalarda yenilen kocaman kahvaltıları seviyorum!








Kahvaltıdan sonra eve gittik.Murat biraz uzandı ben mutfağa daldım.Öğlen yemeği için Duru'ya tavuk suyuna bulgur pilavı ve ayran yaptım.Dondurması bitmişti, yeniledim.Bezelye almıştım ayıkladım.Haftalık yemek listesini yaptım.Sonra Duru'yu yedirdim.

Sonra beraber uyumak için uzandık.Önce itiraz etti ama akşam bir sünnet düğününe gidecektik ve Duru uykusuz olduğu zamanlarda çok sinirli bir tip oluyor.Orada huzurum kaçmasın diye ikna edip yatırdım.İki mıkırdandı sonra küçük horultusunu duydum:)

Kalkıp biraz kitap okudum,Murat'la karpuz yedik, sohbet ettik.Saat 18:30 gibi herkes sünnet düğünü hazırlıklarına başlamıştı.Evi toparladım ve çıktık.

Kocam kirve olacağını söylemişti ama ben şaka yapıyorlar sandım.Çünkü burada kirvelik bambaşka bir şeydir.Kirve çocuğu alışverişe çıkarır, kirveye bohçalar yapılır,hatta kirve ilerde çocuğu evlendirir.Kirvelik bir akrabalık bağıdır.Biz Murat'la Akdeniz'li ailelerin çocukları olmadığımızdan bu tip adetlere uzağız ama sonuçta buralarda büyüdük ve duyuyoruz:)

Bize bohça gelmediği, biz de bir şey yapmadığımız için şaka yapıyorlar sanmıştım ama şaka değilmiş.Sadece onlar da bizim kadar uzakmış konuya.Düğünde bahşiş dağıtmak, çocuğun arkasından yürümek ve bir ara kirve ve karısı dediklerinde kalkıp oynamak dışında bir şey yapmadık.

Çocuklar için palyaçonun dahi olduğu çok nezih bir düğündü.Çocuğun annesi gelin gibi bembeyaz giyinmişti ki zaten buralarda "oğlanın sünneti annesinin ikinci düğünüdür" derler:))

Duru çok eğlendi.O kadar çok oynadı, zıpladı ki.Ben de kirvenin karısı olmam sebebiyle pek oturmadım.Ama Duru bir ara halaya bile katılmamız için zorladı beni.Halayı da ben hiç bilmem ve her seferinde hayıflanırım saçma sapan sallanıp duruyorum diye.Bu kez karar verdim youtubedan falan halay videosu çalışacağım bir sonraki düğünde halay başı olacağım:)) - gülüyorum ama ciddiyim-

Duru şirini:


"Hadi sen de bizi çek" dediğimizde Duru'nun pozlamasıyla biz:



Oynamaktan bitap düşmüş Duru:




The kirve: -Pastanın ihtişamına dikkat edin sayın okur-



Düğünde en sevdiğim sünnet çocuğunun ikiz kız kardeşinin de unutulmamış olmasıydı.Ona da prenses kıyafeti alınmıştı ve sünnet tahtırevanında -evet tahrıravenla girdiler arkada da kirveyle karısı yürüyordu!- o da oturuyordu, ona da altın takıldı falan.

O kadar güzeldi ki çıkışta Duru 'ben de sünnet düğünü istiyorum!' dedi.Gülmekten öldük tabi.Ona nasıl anlatayım bilemediğimden "baban istese gelin olabilir mi?" dedim.Pek bir sevindi hayır derken."İşte erkekler gelin olamadığından onlara da böyle sünnet düğünü yapılıyor" dedim.

Yalan söylememeye çalışıyorum dolayısıyla da çok huzursuz oldum ama sünnet vs konulara  girmek için çok erken sanki."Anne benim kız olduğumu nasıl anladınız?" diyor mesela erkek gibi göründüğü bebeklik fotoğraflarına bakarken.Bir seferinde de çocukların ancak büyüyünce erkek mi kız mı olduğunun anlaşılacağının düşündüğünü anladığım bir kaç cümlesi olmuştu.

Bu cinsiyet konuları çok muallak konular aslında.Ben insanları sınıflamak istemiyorum ve kızımda sınıflasın istemiyorum.Anatomi vs konuşmak için de erken.

Yalana devam yani.

Sonra eve geldik, Duru'yu yerlerde süründüğü için yıkadım, oynamaktan ter içinde kalan ben de yıkandım.Sonra da yatıp uyuduk.

Sizin haftasonunuz nasıl geçti?

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Ankara

Bir gün izin alarak dört güne çıkan tatilimiz için Ankara'ya doğru yola çıktık.Temel amacımız dinlenmek ve  ailemizle zaman geçirmek olduğu için hiç stres yapmadan uyandığımız saatte yola çıktık.Her zamanki gibi Pozantı Tünel Restaurant'a uğradık ve kahvaltı yaptık.Manzarası ve havası o kadar güzel ki burada çok basit bir kahvaltı bile şölene dönüşüyor.Bu sefer bizi arka bahçeye aldılar.Mazaramız buydu:


Fotoğrafta görülen ağaçların altında tren yolu var ve nitekim biz kahvaltımızı yaparken bir tren de geçti.Hazır burada kimse bizi tanımıyorken İstanbuldan aldığımız selfie çubuğumuzu da kullanayım istedim.Çok utanç verici bulduğum bu eylemin sonuçları bence oldukça güzel oldu:




Menü oldukça basit : peynir, tereyağı, zeytin, omlet , bal-kaymak, söğüş domates-salatalık- biber.İsterseniz sucuk falan da yapıyorlar oldukça da güzel oluyor biz bu sefer istemedik.






Akşamüstü Ankaradaydık.Annem sofrayı balkona hazırladı.Annemler oldukça yeni bir yerleşim bölgesinde, çevreye çok hakim bir tepedeki bir sitenin en üst katında oturuyor.Dolayısıyla Ankara- en azından bir kısmı- ayağımızın altındaydı:) Menü ; mercimek çorbası,patlıcan kebabı, bulgur pilavı, kuru köfte ve piyazdı.Annem ne yapsa bayıla bayıla yerim zaten:)

Biz gittiğimizde Fatih TUS'u atlatmış olmanın verdiği gazla yine bir arkadaşıyla buluşmuştu, yemeğe yetişemedi.Selfie sopasını etrafta utanacak kimse olmaması sebebiyle bir kez daha çıkardım.Ailece bir foto çekebilmek her türlü rezilliğe de değer aslında:))




Ertesi gün İncek taraflarında daha önce gözümüze kestirdiğimiz bir kahvaltı mekanına gittik.Gittiğimiz 550 kişilik iki mekan da tamamen doluydu.Sığışacak bir tek masa dahi bulamadık.Reddedildiğimiz ikinci yerin önerisi ile gittiğimiz mekan da oldukça güzeldi neyse ki.İncek tarafları aklınızda olsun sayın okur mutlaka gidilmeli.

Burada da tanınmıyor olmanın rahatlığı ile rahat rahat fotoğraf çektik.Tabi biraz acemilik var, giderek ustalaşacağımızı umuyoruz:




Masada kuruyemişler, tahin pekmez, bal-kaymak, zeytin, peynir tabağı, patates kızartması,çiğ börek, söğüş salatalık-domates, omlet, menemen vardı.Menü oldukça zengindi ve mangal seçenekleri de vardı.Çocuk parkına oldukça yakın bir masaya oturmuştuk ve çok rahat ettik.Çocuk parkının üzerine de güneşten koruma için bir düzenek yapılsa daha iyi olurdu elbette ama o kadar kusur kadı kızında da olur sonuçta.


Bol bol alışveriş yaptık.Bu sefer Duru'ya çalıştık.H&M den artık gereksiz boyuta varan bir alışveriş daha yaptım.4-6 yaş seçeneği nasıl olsa iki sene giyer diyerek aldığım çoğu şeyi aslında çok şık ve şirin oldukları için aldım:) Çocuk bölümüne bayıldığım H&M'in büyük bölümü ise maalesef pazar malı görünümünde neredeyse ikinci el gibi duran bir kalitede.Kendime bir çöp dahi almadım.

IKEA'ya da uğradık.Çok az ama anlamlı bir alışveriş oldu.Duru'nun odasına aldığımız bir oyuncak dolabı sayesinde odasının havası tamamen değişti.Eve döner dönmez beklemeden düzenledim odasını ve harika oldu.Bu da ayrı bir yazı konusu:)

Bir gün babamla Duru aşağıya bisiklet binmeye gittiler.Bir ara babamın yanına bir komşu gelmiş ve sohbete başlamışlar.Duru bir süre sonra babama dönüp ben eve gidiyorum dede demiş.Babam komşu ile vedalaşıp arkasından gitmiş.Bizimki geri dönüp "dede eve gitmiyorum amca gitsin diye öyle söyledim" demiş:)) Babam bu hikayeyi on yüz bin kez herkese anlattı."Bu çocuk falan değil canım, koskocaman bir insan" diyordu :)

Bir alışveriş sonrası yine bir doğumgünü kutlaması yapalım istedik ve kimsenin doğumgünü olmadığı için Murat ve Duru bana sürpriz! bir pasta aldılar.Gerçek ve sürpriz olmayan ama çok sevdiğim doğumgünümden:



Bu gezinin bonusu da Duru'yu anneme bırakıp sinemaya gitmem oldu.Harika bir akşamdı, kocam , kardeşim ve ben çok eğlenecektik.uygun olan film de "Niyazi Gül dörtnala" idi.

Eyvah eyvah serisini çok beğenmiştim bu filmde ne kadar kötü olabilirdi ki , Demet Akbağ da oynuyordu dolayısıyla pek de araştırmadan gittik filme.Ama film gerçekten tek kelime ile rezaletti.Konusu neredeyse olmayan, sonu saçma sapan, apansızın, anlamsızca geliveren bir filmdi.
Bir ara Ata Demirer ağaçlara doğru uluyarak uçuyordu istemsizce gözlerimi kapattım:)

Neyse işte o geceden kalan bir selfie.Salon öyle boştu ki yine rezil olma riski yok diye rahatça çektim:)


Bol bol dinlendik, hasret giderdik.Ama elbette ayrılıklar hep çok zor oluyor.Duru arabaya binmiş vedalaşmamızı izlerken "çok sarılmayın duygulanıyorum" diye uyardı bizi.Gözleri dolu dolu ayrıldık.Hislerini göstermekten öyle çok çekiniyor ki kuzum benim.

Eve geldik valizi boşalttım, Duru'nun odasını topladım, çamaşır yıkadım, Duru'ya bir şeyler yedirdim, banyo yaptırdım, bu yazının bir kısmını hazırladım.Yattığımda saat 12:00 idi ve bir delilik yapıp yeni bir kitaba başladım.Kitabı kapattığımda saat 02:00dı.Sabah nasıl uyanacağım korkusuyla uyumaya çalıştım.Bölük pörçük, rahatsız bir uykudan sonra uyandım.Öğlen de spora gittim.Akşam nasıl olacağım merakla bekliyorum:))

Hakkımda

Bir anne, bir baba ve bir de çocuk.Aşk dolu, neşeli ve eğlenceli bir hayat umuduyla..